Archives Mart 2024

Kaz ve At

KAZ VE AT

Çimenlikte otlayan bir kaz yanında otlayan at yüzünden küçük düştüğünü düşündü, tıslayarak ata hitaben şunları söyledi: “ben kesinlikle senden daha soylu ve mükemmel bir hayvanım, çünkü senin bütün yeteneğin tek bir şeyle sınırlı. Ben karada senin gibi yürüyebilirim; Üstelik kanatlarım var, uçabilirim; Üstüne üstlük istediğim zaman göllerde yüzebilir ve serin sularda kendimi ferahlata bilirim. Kuş, balık ve dört ayaklı memelilerin farklı güçlerinin tadını çıkarıyorum.” At biraz küçümsercesine kişneyerek cevap verdi. “Üç özelliğe sahip olduğun doğru, ama hiçbirinde pek fazla kendini gösteremiyorsun. Gerçekten uça biliyorsun, fakat uçuşun o kadar ağır sakar ki, Kendini bir tarla kuşu veya kırlangıçla aynı kefeye koymana hakkın yok. Suyun yüzeyinde yüze biliyorsun, ama balıklar gibi suda yaşayamazsın; Orada yiyeceğini bulamazsın ve derin de yüzemezsin. Geniş ayakların ve uzun boynunla, yanından geçenlere tıslayarak yürüdüğün ya da daha çok paytak paytak sağa sola sallandığın zaman seni gören herkesin seninle alay etmesine neden oluyorsun. Yalnızca karada dolaşacak şekilde yaratıldığımı itiraf ediyorum; Ama ben ne kadar zarifim! Uzuvlarımın kıvrımları ne kadar güzel! Bütün bedenim ne kadar heybetli! Hızım ne kadar şaşırtıcı! Bir çok özelliğe sahip bir kaz olacağıma tek bir özellikle sınırlı olup bununla hayran olunmayı tercih ederim.

Her yerde olmak, hiçbir yerde olmamaktır.

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

KISKANÇLIK

KISKANÇLIK

Yoksul bir kadın pazarda durup peynir satarken bir kedi gelir ve peyniri çalar. Köpek hırsızı görür ve peyniri ondan almaya çalışır kedi köpeğe karşı koyar. Birbirlerine girerler. Köpek havlar ısırır; Kedi tıslar ve tırmalar, ama kavgayı bir sona vardıramazlar. “Hadi Tilkiye gidelim, o hakem olsun,” der kedi sonunda. “Kabul,” der Köpek birlikte tilkiye giderler. Tilki aklı başında bir havayla onları dinler. “Aptal hayvanlar” diye azarlar onları. Neden böyle devam ediyorsunuz ki? Eğer isterseniz peyniri ikiye bölerim ve ikinizde tatmin olursunuz. “Kediyle köpek” kabul derler. Tilki peyniri alıp keser, ama boylamasına kesmek yerine enlemesine kesmiştir. “Benimki daha küçük!” Diye itiraz eder köpek. Tilki gözlüklerinin ardından dikkatle bakar. “Haklısın!” Diye karar verir. Bunun için kedinin peynirinden bir parça ısırır. “Böylece eşit oldular!” Der. Kedi tilkinin yaptığını görünce sızlanmaya başlar. “Şuraya bak! Şimdi de benim parçam küçük kaldı! “Tilki yine gözlüklerini takar ve kedinin payına bakar. “Haklısın,” der. “bir dakika, şimdi eşitleyeceğim.” Bu kez de köpeğinkinden bir parçasıdır. Bu iş o kadar uzun sürer ki, tilki bir kedinin içinden bir köpeğinkinden ısıra ısıra gözlerinin önünde bütün peynirini yer bitirir.

( Yahudi Folklorunun Hazineleri, Nathan Avsubel,ed, 1948) 

Aklı her önüne gelene kiraya vermek, her gördüğün sakallıyı dedesi sanmak ne denirse…

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

Mevlana - İnsan

İNSAN

Hz Mevlana’nın yedi kör ile bir fil hikayesini bilir misiniz: bu hikayede fil hakkında bir şey bilmeyen yedi kör insandan önlerindeki bir fili tarif etmeleri istenir. Körlerden biri filin bacağını tutar ve fili sütuna benzetir, diğeri dişlerini tutar ve fili mermere benzetir, kuyruğunu tutan bir başkası, fili kırbacı, kulağını tutan ise onu yumuşak deri bir kumaşa benzetir… Vs vs. Tabii ki bunlar filin farklı yönlerini kısmen açıklayabilir, fakat fili ancak bunların bütünüyle izah edebiliriz.

İnsan en az bilinen varlıktır. Aslında bildiğimizi sandığımız, çoğunlukla da tek taraflı ele aldığımız bir varlık. Gördüğümüz kadarıyla Mevlana’nın hikayesindeki gibi, herkes kendi bakış açısından anlatır insanı. Oysa biyolojik, fizyolojik, anatomik, psikolojik yönlerinin yanında, sosyolojik, felsefi, tasavvufi, dini, estetik vs yani maddi-manevi bütün cepheleri ile birlikte Bir insanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmez mi? Onu bir bütün olarak ele aldığımızda ise görürüz ki doğru bilgi için bu bakış açılarının hiçbiri ihmal edilemez.

İnsan

Böyle söylemekle birlikte günümüzde bilim o kadar ihtisaslaşma yoluna girdi ki, artık bütünü kavrayabilmek oldukça zorlaşmaktadır. Bu durumda adeta bakan başka gören başka biri olmakta ve insanlar teferruat da bulmaktadırlar. Pozitivist tıbbın veya felsefeyi anlayışların insanın sırrını çözememesinin sebebi belki de budur. Tarih boyu insan kendini ve Konumunu sorgulamıştır. Kendinin farkında olan ve kendini sorgulayan tek maddi varlıktır, aslında insan. “Ben neyim, nereden geldim, niçin geldim, neden buradayım, vazifem ne ve nereye gitmekteyim?” Gibi yüzlerce soruyu cevap aramıştır, ve bu arayış halinde sürmektedir. Bu sorulara filozoflar aklın sınırlarını zorlayarak, farklı cevaplar getirmişlerdir. Fakat bütün insanlığı tatmin edecek bir cevap bulamamışlardır. Dinlerde bu bağlamda kendi inanç çerçevesi içinde çözümlerini ortaya koymaya çalışmıştır. Son birkaç asırdır insan ihmal edilerek kenara itilmiştir. Bu yüzden dünya uzun süredir insan bunalımına sahne almaktadır. Zaman ilerledikçe insan dünya telaşı ve koşuşturması içerisinde unutulmakta, bayağılıştırılarak bir tüketim ve istismar vasıtası haline getirilmektedir. Kalabalıklar içinde yalnızlaşan insan kendini meyhanelere, eğlence ve alışveriş merkezlerine, stadyumları atarak mutlu olmaya çalışmaktadır.

“Cihan ara cihan içindedir araya bilmezler,

 Ol mahiler ki Derya içredir deryayı bilmezler”

Cihanı süsleyen Allah Cihan’ın içinde gizlidir ama insanlar onu görmesini (aramasını) bilmezler. Bu hal tıpkı denizin içinde olupta denizi bilmeyen balıkların durumuna benzer. Burada şairin hitabı balıklara değil, tabii ki insanlardır. Cahil insan çevreye bakar ama görmez, hatta düşünmez. Kendisi ve kendisinin hizmetine verilmiş bütün evren hakkında düşünmediği için de balıklardan farklı kalmaz. Pakistanlı şair ve fikir adamı Muhammed İkbal Sözlerinde ne kadar da haklıdır; 

Yıldızlara yol keşfindesin

Lakin kendinden bir habersin

Aç gözünü kendini, bir an tohum gibi

Topraktan dirilsin bir ağaç gibi.

Sokrates - İnsan

Büyük filozof Sokrat ise insanın kendini tanıması konusunda şunları söyler;

İnsanın kendini tanıması, hayran hayran kendini seyretmesi demek değildir. İnsanın hem ne olduğunu hem de ne olması gerektiğini araştırmasıdır. Nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını kendisine sormasıdır”

Her alanda gerçeğe ulaşmak ve başarılı olmak insanı tanımaktan geçer. İnsanı tanımak onu anlamaktır. İnsanı bilmek ve anlamak maksadıyla asırlardır nice filozoflar, nice ilim adamları kafa yormuş, nice peygamberler toplumları aydınlatmak için dil dökmüşlerdir.Bütün bunlara rağmen insan halen kendini bilmeyen bir meçhuldür. Eski yunan da felsefe insanı tanımak için yapılırdı. İslam’da ise, “kendini bilen Rabbini bilir” denilerek insanı tanımadan Rabbimizin tanınamayacağı söylenmektedir. Bu bağlamda irfan sahibi olmanın ilk merhalesi de zaten kendini tanımaktan geçer. Muhammed İkbal de bu manada “sen insanı tanımadan, Allah’ı nasıl arıyorsun?” Demiştir.

İnsanı anlamak için onu bütün yönleriyle keşfetmek; somut ve soyut yönleriyle, duygu ve arzularıyla bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla alemin sırrı insandadır. Onu Çözdüğümüz zaman bütün alemi anlayabileceğiz diye düşünmekteyiz. Bu yüzden bu zorluğu ve bir o kadarda muhteşem sorgulamaya başlamaya ne dersiniz? Böyle yapmakla adeta bir damlaya  bir deryayı  sunmaya gayret ve cüret etmiş oluyoruz.

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

Fenerbahçe

FENERBAHÇE

Her şey güllük gülistanlık giderken 19 maçta yenilmeyen takıma ne oldu? Sayın İsmail Kartal’ın Basiretsizliğimi, futbol bilgisi mi yoksa sakatlanan futbolcuların kötü oyunun sebebi midir.

Ben size kendi çıkarımlarımla anlatmaya çalışayım ya arkadaşım bu irfan can kahvecinin 8 numara oynayabileceğini kimse İsmail hocaya söylemiyor mu, arkadaşım sinirden öfkeden deliye dönmek üzereyim, neymiş İsmail hoca Samandıra’da yatıp kalkıyormuş  yatmasında kalkmasında ya bir teknik direktörün hiç mi B planı, C planı olmaz. Bu kadar mı futboldan nasibini almadın hoca takke düştü kel göründü. Rize deplasmanı dönüşü Kurşunlanan otobüsü bahane Edip yabancı futbolcuları bir türlü ikna edemedin halbuki daha da hızlandırıp şampiyon yapman lazımken o kadroyu türlü bahanelerin arkasına sığınıp o günden bugüne aynı senaryoyu izlemekteyiz. Ya biz çok yeriz ya da İsmail hoca çok zeki ama zeki insan plan sahibi olur şekersiz çayda içmesini bilmeli. Bir insan bu kadar mı iletişimden uzak ve görüneni görmeyecek kadar kör olması lazım Sayın Ali Koç’a sesleniyorum, acil çok acil ivedi bir şekilde ya hocayı Çağır konuş ya da ivedi bir şekilde yanına futboldan anlayan eski futbolcularımızdan birini getir, hoca kör hoca bu işi bilmiyor bir kez daha belli oldu ki bilmiyorsun hoca bilseydin eğer Abdullah Avcı gelip seni Kadıköyde yenemezdi. Abdullah avcı zeki adam evet analiz edip ekibiyle Fenerbahçe bunları yapıyor böyle oynuyor farklı bir sistemleri yok sistemlerini kitleyip işi bitireceğiz dedi ve bitirdi. Tarihi fark da çıkabilirdi, o maçta 4-6-0 çık oyna 3-5-2 oyna Dzekoyu defansa çek irfanı 8 oynat Ferdi sol kanat ya da 10 numara oynat, Yani bir şeyler dene aykırı bir şey koy ortaya yoksa işte böyle gider tarihin en farklı Avrupa’da yenilgisini alırsın. Sonra da çıkıp söylenecek bir şey yok Fenerbahçe camiası ve taraftarından özür dileyeceksin kim kabul ederse etsin ben etmiyorum hoca 40 defa da zemzem suyuyla yıkansan eğer beceriksizsin olmuyor bu iş. İkinci adam olarak kalırsın ya bir insanın Öngörüleri olur bu kadar olmaz Umut Nayir, Ryan kent, batsuayi, Cengiz Ünder emre mor  ya bu çocuklar kaliteli teknik futbolcular bunları bir dene evet beyler 11’i açıklıyorum zaten Dzeko, Tadıc, schmanzky, Bunların direk oynat bu forma kutsaldır. Nasip olmaz herkese ya adam olun akıllı biri çıksın bu kulübü yönetsin ya da sayın Ali Koç  Ancelotti iyi mi, getirirsin Chloppu mu bu taraftar Şampiyonluk istiyor hem de eze eze kanırta kanırta köşede heykel gibi durup evet çocuklar oyun anlayışınız belli dakika 70 irfan cık, cengiz, gir Dzeko çık umut gir böyle bir şey yok hoca biraz insan yırtık olur be yapamıyorsan git emekliliğin tadını çıkar Çocuklarımda milyonlarca taraftarı olan kulübü bu hale koyma. Maç yenilmediğin kim vardı defans bloğun ve önlerinde oynayan adam, İngiltere liginin sekiz yıldır banko oyuncusu tamam, Becao, Dzeko ve Fred bunlar sakat olabilir her takımın başına gelir hocam üstüne Serdar Aziz de sakat evet her maçın farklı bir havası karşıdaki rakibe göre de bir sistemi olmalı evet biz Fenerbahçeyiz. Her maçı kazanmak için sahaya çıkarız ama bir sistem olmazsa ya da ezberlenmiş herkes tarafından ayyuka çıkmış ve as oyuncularından yokken sistem error vermesi farklı bir şeyler dener insan. Bu kadar ağır konuşacağım kepaze bir oyun olmaz. Benim burada yazacaklarımı duygulara tercüman olmak hoca Bu kafayı bu zihniyeti değiştirmediğin sürece Şampiyonluklar başka bahara kalır tabii ki Sayın Ali Yıldırım Koç, ada Vermediğiniz tüm emeklerden dolayı güle güle demenin sırası gelipte geçiyor. Allah iyiliğinizi versin elaleme güldürdünüz bizi büyük başkan büyük fenerbahçeli İsmail Kartal. Dış da fenerbahçeli ama içinde kim olduğunu kimse bilmiyor yoksa bizi de içimizde kapkara olmazdı. As olan Fenerbahçe’dir. Şahıslar geçicidir sizde geçicisiniz başarısız ve teknik direktör kervancıları, umutlar başka bahara Aziz Başkana.

Bizler inandık sizler inanmasanız da olur, İsmail Kartal eğer aklınız yetmiyorsa başkasının aklını kullanın da belki bir yere varırsın temizce. İsmail hocam size bir düşmanlığımız yok hocam siz ya Egolusunuz ya da süper Egolusunuz. Mütevaziliğinizi bir kenara bırakıyorum. Siz kendinizden bir defa emin değilsiniz. Basın toplantılarınız da em küm etmeniz Oyuncularımızın vurdum duymazlığı formanın ağırlığını futbolcularımıza aktaramamanız bakın size ne önerim var. Dikkate alır mısınız almaz mısınız bilmem ama. Crespo, mert Hakan, zajc, Samet bunlarla artı ryan kent hemen teşekkür edip yollayın, Yerine krunıc olur sağlam bir 6 numara torreira gibi olmazsa olmaz. Antalya’dan Türk olarak Oynatacağım defans Ömer Toprak ı Al forvete de Boupendza hataydan ayrılan golcü sağlam birde 6-8 Oynayabilen bir oyuncu daha ayrıca sol kanatta hızlı ve teknik bir futbolcu bunları da yaptıramıyorsun, farklı sistemler dene futbol bilgisine görüşüne güvendiğin iki adam eski futbolcularımızdan getir. Serhat akın, Ogün Temizkanoğlu, Alex, Anelka, Tümer, git al yanına en azından yanında sana akıl veren biri olur, çünkü yetmiyor hocam seninki etseydi bugün böyle bunları yazmazdım aç bir köşe yazarlarını oku adam daha futbol topunu görse canlı bomba sanacak işin şakası sen bu formayı on sezon terletip ağırlığını bilip sahadan gelmene rağmen sen öngörüleri bin kat daha fazla bu bir dost tavsiyesi çok bildiğini sandığın bir şeyi bilmediğin ortaya çıkıyorsa bunu fırsata çevir git rıdvan hocayı yanına al getir. Oğuz hocayı getir egonu koy bir kenara hocam özür dilemekle beraberlikle teknik ekibini koruyarak doktorları koruyarak bir yere varamazsın, vardığında da yanında günü geldiğinde sahip çıktıklarını en sonunda görürsün oy akıl akıl git biraz da İsmail Kartalla takıl. Hocam aykırı ol zit ol beyefendiliğini bir kenara bırak bizi şampiyon yap yapamayacağını inanıyorsan git 1 dakika bile durma git ben inanmıyorum inandırtamıyorsun hocam kabahat hep sana yazıyor. Artık yeter yeter ya kendinize gelin ya da şapkanızı da alıp gidin KARTAL VE KOÇ

Değerli Fenerbahçe Ailesi…

Yusuf İslam Burhan

www.musabyasirozen.com.tr

Şehir

HAYALİMDEKİ ŞEHİR

Hayalimdeki şehiri kurmaya çalışırken çok iyi zemin etütlerinden geçirip jeolojisini, coğrafyasını ince eleyip sık dokuyıp nakış nakış dokunan, dirlikte yol alan hakkaniyetsizlikleri, düşmanlıkları yok eden barış, esenlik ve kardeşlik penceresinde imar edilecek bu şehir, imanla, ilim, irfan ve iyiniyetle ışık saçacak huzuru tesisini kendi sağlayacak bireylerle adaleti ile herkesin yaşamak isteyeceği bir kent. Tabii ki İslam sancağı altında Müslüman olsun olmasın kuranı Kerim’in hükümleri ve peygamber efendimiz Sallallahü aleyhivesellem Hadisleri ve hoşgörüsü güzel ahlakı ile yönetilecek bir şehir.

Bu şehir hayali değil hayatın ta içinde herkezin kalbine nüfuz ediyor. Sokak başlarında devriye gezen ekip arabalarını değil, insanların omuzlarındaki yazıcı meleklerin ve el basrinin kendilerini gördüğünü Bilerek kötülüğe yaklaşmadıkları bir şehir. Farklı din, mezheplerin mensuplarının da toprağın da emniyet ve huzur bulduğun şehir. MOBESE’lerle, farklı güvenlik kameralarla değil, güvenliğin vicdanlarını sağlandığI bir şehir. Kaosun, Kavganın, karaborsanın, uyuşturucu, alkol ve hırsızlığın olmadığı istikrar ve dirliğin olduğu bir şehir… Karanlığında cehalet ve küfürün at koşturdu değil, bereketin letatenin, tevazunun ve alçakgönüllülüğün karanlığından sabahlarını açtığı bir şehir. Tabii ki bu şehir aklı selim ve temiz düzeni sağlayıp kalplere teysir Edip kardeşlik bilinci ile imanla ünsiyeti çoğaltıyor bu şehir. Bunuda çok iyi biliyoruz ki şehrimizin etrafında gezinen düşmanları yok edemeyiz belki ama şehrimizin etrafını dostluk sularıyla Önersek iyilik ve doğrulukla sağlamlaştırır askerlerimizi de hazır tutarsak cihan şehrimiz imanlı kalpleri emanet; kalplerde şehrin doğruluğuna.

Kent

Zaman halkasında tayy-ı mekan oluyor. Vefayı hatırlatarak ihanetten kurtuluyor. Olmaması gerekenler değil, olması gerekenler şaşırtıyorsa, gecenin karanlığında rahatça dolaşan bir insanın, iş gününün sonunda meyve ve sebzelerin üstüne örtmeyip  sokakta bırakan manavın; Bilmediği kaldırın ve sokaklarda bir oyuna kendini kaptırıp korkusuzca oynayan çocuğun veyahut eşyasını unuttu yere saatler hatta günler sonra döndüğünde onu bulan kişinin görüntüsü bize inandırıcı gelseydi, her şeyin doğru gittiğini şaşırmazdık. Şimdi de aklımıza emanet edilen idrakdan bahsedelim. Yedi gün 24 saat dikenli teller ve Kulelerle güvenliğini tesis eden akıl bu emin şehrin haricinde her yerde güvensizlik endişe fısıltılar içinde yaşayıp gidecektir.

Şehrimizi tarım arazilerini ekip su baskınlarında korumak için kanallar yapıp çok çeşitli tarım ürünleri yetiştirip dünyaya ihracat etmemiz halkın üretim ve ticaret faaliyetlerini şehrin tam gücüyle desteklemek, ipek, kumaş, deri, kağıt çeşitli yağlar ve ilaç üretimleriyle, aktarlar, kitapçılar, Sarraflar gibi her meslek erbabının ayrı ayrı örgütlendiği çarşılarda da Ünsalan bir ticaret merkezi haline getirmek ilim ve sanatla muhteşem camileri ve Kasırlarıyla, medreseleri ve zengin kütüphaneleri ile Rasathaneleriyle dillere destan etmemizdir. Vaad ettiğimiz ilim ve kültür ortamı bilim insanlarını ve sanat Erbaplarına cezbedip hayalimizdeki şehrin kalkınmasını ve armağan olarak nesillere kalmasına vesile olmasını temin ederim. Hayalimin zirveye ulaştığı bu noktada bu devirde emareden ilerleye ilerleye Rabbime mutmain olarak yazımı siz değerli okurlarımıza emanet eder sevgilerimi ve 

saygılarımı sunarım.

Yusuf İslam Burhan

www.musabyasirozen.com.tr

Yol Şiiri

YOL

YOL

(Şiir)

Kalma orada gönül
Yol ise amaç, vardır bir hikmet
Saklanma muğlak, çarpık fikrin ardına
Yol ise amaç, vardır bir hikmet

Sebep ararsan, çoktur kuşkusu
Eğer bulursa, hoştur coşkusu
Nehir gibidir, göçmen yolcusu
Yol ise amaç, vardır bir hikmet

Dünya bir misafirhanedir, geldik gidiyoruz
Ne yaptın onca zaman, bir sağa bir sola
Baktık gidiyoruz düştük yola
Yol ise amaç, vardır bir hikmet

Ne sen kalırsın, bu dünyada, ne de ben
Girdik bir girdaba, savrulduk bir kandilden bir kandile
Acı olmayınca tatlı da olmaz
Yol ise amaç, vardır bir hikmet

Aç kalırsın, fer söner
Dert alırsın, meşk eder
Boudur postur, ne farkeder
Yol ise amaç, vardır bir hikmet

Dipnot: Yoldaş “Uğur Güven”den tüm karanlıkları yırtan aydınlık yarınlara…. (20.12.2023)

Uğur Güven
www.musabyasirozen.com.tr

AKIL VE AŞK

AKIL VE AŞK

Bu bahse Nakib el-Attas’tan bir alıntıyla başlayalım: “Akıl bir anlamda kalp ile eş anlamlıdır. Aslında Gazali’nin de gösterdiği gibi akıl, kalp, Nefs, ruh terimleri eninde sonunda aynı realiteyi gösterdiklerinden birbirleriyle çok sıkı bir şekilde bağlıdırlar. Aklın gerçek mahiyeti Ruhi bir cevher oluşudur… İnsan tanımının altında yatan hakikatte işte söz konusu bu ruh’i cevherdir. İslam dünyasında geleneksel olarak iki ana caddeden farklı sloganlar atarak geçen iki tür kalabalık hep dikkatleri çekmiştir. Bu kesimin sloganları şunlardır:

Akıl bir kılın bile Hakikat-ını anlayamaz”

Aşk küfürden de yücedir imandan da “

“Aşk imiş her ne var alemde ilim, bir kıyl ü kal imiş ancak “

Öteki caddede yürüyenlerin ise sloganları şöyle;

“Dini hakkın mahalli akıl sahipleridir”

İman, aklın müteradifir”

Aklı olmayanın dini yoktur”

Akıl için yol birdir”

Yatay bir bakışla, bir yumuşak başlılıkla düşünürsek bu iki kesimi birbirine yaklaştırmanın yollarını aramamız gerekecektir. Nasıl Edip de onlar arasında ülfeti sağlamalıyız? Yahut bu mümkün müdür? Tarih boyunca sürekli muarız iki caddenin kalabalıklarını birleştirmek bizim ne haddimize? Aşk taraftarları ve akıl taraftarları diye kabaca niteleyebileceğimiz bu iki kesimin birbirine uzaklığı, hezeyanın düşünceye uzaklığı gibi gözüküyor. Akıl taraftarları kavramları ve onların tanımını mümkün olduğunca nassa yahut kendilerince elde ettikleri kati yada zanni bir delile dayandırmaya özen gösterirler. Zaten aklın işleyiş biçimi budur.

AŞK

Aşk taraftarları ise felsefi yorumlarla karşımıza çıkarlar. Şeriatın ya da nassın katı kurallarını yumuşatma savıyla kendilerini gösterirler. İslam aleminin en özgür düşüncelerini tasavvuf yetiştirmiştir denilir. Ancak bizce buradaki özgürlük vahye uzak düşmek yahud onu uzun emellilikle tevil etmek, vahyin sınırlarını tevsi etmekle Özdeş anlaşılmaktadır. Bu telakki arzuların fikir suretini giyerek karşımıza çıkmasıdır! Özgürlüğün yanlış yorumudur. Zira özgürlük bizim anlayışımıza göre, önce de değindiğimiz gibi, Allah’tan başkasının buyruğuna eğilmemektir. Felsefe adına zırva üreten insan en azından kendi hevasının buyruğuna boyun eğme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Aşk taraftarlarının kalkış noktasını oluşturan kavramların tanımları dış kaynaklıdır. Akıl ve kalp insanın özüdür, içidir. Zırva ise fehmetmez belki vehmeder. Vehim insana içinden çok dışarıdan, kendinden çok şeytandan ilk edilendir. Heva, heves ve ihtiras da dışı açık, daha doğrusu dışa dönük etkilenmelerdir. İnsan, içini, özünü, fıtratını, elbabanı, aklını ve kalbini kapatırsa, kendini şeytana ve onun elemanlarına teslim etmiş demektir. Zaman zaman isabet etse bile isabeti makbul sayılmaz. Çünkü yanlış caddede, yanlış yöne doğru, yanlış sloganlar atarak ilerlemektedir. Akıl taraftarlarının da her zaman isabet ederek yürüdüklerini savunmak mümkün değildir. Ne var ki yol ve yöntem yönünden, kavramları aldıkları ve tanımladıkları kaynak yönünden onlar sağlamcıdırlar. Sağlamcıdırlar, çünkü Kuran’ı dinlemişlerdir. Kuran derki mealen: “Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün. Arkadaşınız mecnun değildir. (Araf, 184) onlar artık iyice bilmektedirler ki mecnunlukla düşünmek bir arada barınmaz. Ya aşık olacaklardır ya akıllı. Akıllı olmayı seçmek en akıllı yoldur. Çünkü insanları ancak zırvacı filozoflar cinnete çağırırlar. Oysa Resuller mecnun olmadıkları gibi kulları da cinnete,  aşka çağırmazlar, akıllığa düşünceye çağırırlar.

 

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

error: İçerik korunuyor !!!