HACILARA VİLAYETTEN BİR NASİP
Paylaş :
Facebook
X
LinkedIn
Pinterest
Reddit
Tumblr
Mix
XING
WhatsApp
Konu Başlıkları

HACILARA VİLAYETTEN BİR NASİP VAR

Mustafa Özen

Haccı-ı Şerif, gücü yeten her Müslümanın üzerine farz olan bir ibadettir. Cenab-ı Hakk Ali İmran süresi 79. Ayetinde mealen:

“Yoluna gücü yeten kimse için o evi Kabe’yi haccetmesi insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.”

Buyurarak haccın Allah katındaki değerini insanların nazarına arz etmektedir. Hac, her hacının hayatında adeta yeni bir tarih başlangıcı olur ve hacının üzerindeki müspet tesirleri bazen bir ömür boyu devam eder. Haccın, kişinin hem kendi şahsına, hem alem-i İslam’a bakan pek çok hayati faydaları ve hikmetleri vardır. Risale-i Nür’un on altıncı söz’ünde haccın gayet kıymettar bir nüktesine mealen şöyle işaret edilmiştir: nasıl ki sıradan bir asker hususi bir bayram gününde padişahın bayramına gider ve lütuflarına mazhar olur, ve orada gördüğü, pek çok insanların iştiraki ile icra olunan resmi geçitler, haşmetli merasimler ve pek cömertçe ikramlar, o askerin, sultanın haşmetini daha yakından görmesine ve daha yüksek mertebeler de o haşmet‘i anlamasına, hissetmesine ve zevk almasına sebep olur. Aynen onun gibi; bir hacı, ne kadar avamdan biri de olsa, manen yüksek mertebelere ulaşmış bir veli gibi umum yeryüzünün azametli Rabbi olduğunun şuuruna vararak Allah’a yönelir. Çünkü hac daveti ile huzuruna çıktığı Rabbinin yalnızca kendi Rabbi değil, belki dünyanın her tarafından aynı davete icabet ederek koşup gelen milyonlarca hacıların da Rabbi olduğunu ve hepsinin o yüce zat’a kulluk etmeye görmekle tam manasıyla hisseder. Ve Kabe, Mescid-i haram, Müzdelife, Mina ve bilhassa Arafat gibi mübarek mekanlarda bütün o milyonlarca hacı birlikte tek bir Rabbe yalvarıp ibadet etmekte olduğunu görmesi ile kendi kalbiyle hususi müteveccih olduğu Rabbinin aslında bütün insanların ve umum kürre-i arzın Rabbi olduğunu aynen bir velinin anladığı gibi anlamaya ve evliyanın tattıkları manevi hallerin ve zevklerin benzerlerini tatmaya başlar.

Mustafa Özen

Bu şekilde Cenab-ı vahibül-Ataya Hazretleri, her bir mümin kuluna velayeti Allah’a yakın olmanın ve gerçek kulluğun nasıl ulvi bir saadet olduğunu bir nebze tattırmış olur. Ve o mübarek makamlarda kalbine ve hayaline açılan geniş kulluk daireleri, Allah‘ın Kibriya, azamet ve büyüklük mertebeleri ve pek çok tecelliler o acının ruhunda manevi bir hararet, hayret, dehşet ve heybet altında kalmak gibi pek çok coşkun hissiyatın inkişafına sebep olur. Bu ulvi hisleri hem terkin edecek ve hem de ilan edecek olan yalnız “Allahü Ekber! Allahü Ekber!” kelimeleridir. İşte hacda pek kesretli “Allahü Ekber!” Denilmesinin sırrı da budur. İşte bu ulvi, kudsi lezzetleri tadan hacılar döndükten sonra artık Allah‘ın sevdiği bir kul olmak, onun rızasını kazanmak ve istikametten ayrılmamak için daha bir şevk ve iştiyakla çaba sarf ederler. Herhalde aklı başında olan ve gitmeye yol bulan her bir müslüman, bu yüce saadete iştirak etmek ve daha istikametli bir hayat için aşk ve şevkle oraya koşacaktır. Ve bir giden, tekrar tekrar gitmeyi arzulayacak ve o saadeti ömrü boyunca hiç unutmayacaktır. Cenab-ı Hakk, hepimize o mübarek mekanlarda, böyle külli mertebelere ibadet etmeyi ve onun Rubübiyet tecellilerinin azami mertebelerine şahit olmayı nasip eylesin AMİN.

Mustafa Özen 

www.musabyasirozen.com.tr

2 comments

Mahmut incr

Peygamberimize yapılan bu hakaret kabul edilemez kimse İslam dinini hafife almasın bu yapılan saygısızlık karşılıksız kalmayacak efendimize dil uzatan şeytandır

Mine öz

Yapılan saygısızkığı esefle kınıyoruz dinine saygısı olmanın hiçbirşeye saygısı olmaz ama yapılan bu hadsizlik asla karşılıksız kalmaz Allah katında da

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerik korunuyor !!!