İNSAN VE SADIK YARİ

Birbirlerine ölümüne bağlı birbirine hayat bahçeden insan ve sadık yari kara toprak. İlk önce toprak insana can verir sonra da insan toprağı işleyip bitkiler, Sebzeler, meyveler elde eder. Hayatımızın can damarı olan suda topraktan fışkırmaktadır. İnsan ne kadar etten ve kemikten yaratılmış olsa da yarıdan fazlası su olsa dahi aslı Özü yaradılışı topraktır.

Allah (C.C) (Hac süresi 147.) Ayetinde bildirdiği üzere “insanlar sözümü iyi dinleyin, Rabbiniz birdir, babanız da birdir, hepiniz Âdem’in çocuklarısınız; Adem ise topraktandır.“ apaçık insan ile toprağın bağı ayette belirtiliyor. Buna binayen insanın karakteristik özellikleri de aslı olan toprağa çekmiştir. Örnek olarak sert, yumuşak, verimli, verimsiz, kara, kızıl vs vs gibi ayırdığımız toprak çeşitleri vardır. İnsanı da nankör, iyi, kötü, çalışkan, tembel, yumuşak ve sert olarak çeşitlendiririz. Bunu biraz daha açacak olursak her türlü bitkiye kucak açan toprak yine tüm uğraşlara rağmen hiçbir bitkinin bir otun dahi yetişmesini ne kadar emek versem dahi nankörse müsaade etmeyen tam tersine kendi işine bakılmadığı halde sürüp, Ekmeden bitki veren  toprak çeşitleri vardır. Bunu bir insanla da ilişkilendirebiliriz çünkü her şey aslına çeker sözünü ispatlıyor.

İNSAN VE SADIK YARİ

Biraz da toprağın farklı özelliklerinden bahsedelim. İnsan vücudundaki elektriği alır, sitresi yorgunluğu alır toprakla temas ettiği an akıp gider o yüzdendir ki toprakla uğraşan kişiler güçlü sağlıklı yaşarlar bir diğer özelliği de Yıldırım paratonerleri topraklama yaparak elektrik akımını doğrudan toprağa iletip tüm zararı ortadan kaldırır. Bir başka özelliği de dini bakımdan su bulamadığımız anlarda Teyemmüm abdesti ile ibadetlerimizi yerine getiririz, yine deterjan yerine kullanılabilir kap, kacak ve bedendeki kirleri temizleyebilir. Bu zeminde eski insanların uzun ve sağlıklı yaşaması Eski toprak deyimiyle  hem toprakla haşır neşir olmaları hem de oturdukları evleri toprakta ve kerpiçten olup sağlıklı yaşayabilmektir.

Sadık yari insanın hayatını idame ettirmesi için her türlü fedakârlığı yapmaktadır. Madenlerden yakıtları saymakla bitiremeyeceğimiz özellikleri ile insanın sadık yarinin namı  madalyonun öteki yüzü niye ölü toprak deyimi ile anılmaktadır. Ben bu deyimi çürütmek istiyorum, ilk önce bu deyimi ne için kullanılıyor acaba ölülerimizi gömdükümüz içinde ya da kaybetmek istediğimiz, yok olmasını istediğimiz şeyleri toprağa gömdüğümüz içinmi dir? Yoksa ben mi böyle algılıyorum? Bence toprak ölü gibi görünüyor olsa da sinesine gömülü herşeyleri yok etmiyor niteliklerini değiştirip içine aldığı canlı-cansız her şeyi maddeye Matar yerlere dönüştürüyor. Örnek petrol, kömür, elmas, doğalgaz gübreye dönüşerek yeni canları geri veriyor, yani sonuç olarak toprak canlıdır bunun bir diğer kanıtı da Bir avuç toprakdaki mikroorganizma ve bakteri sayısı dünyadaki insan sayısından daha fazladır. Madalyonun ise şimdi öteki yüzüne bakacak olursak daha içten daha samimi bir ifadeyle toprak ana sözünü ele alalım. Toprak ana güneşe, ay, yağmur, kar ve fırtınaya karşı hep cömerttir. Kışın uykuya dalıp baharla yeniden dirilip hastalığı bize hep bir fısıldama çabası içerisindedir. Bizim farkına bile varamadığımız onca nimete can vermektedir. Bugün cezaevlerinde onca yatan mahkumun özlediğim tek şey topraktır. Hak ettiği değeri kendisini göstermediği için toprak insanın özgürlüğüdür. Özgürlüğünüzün kıymetini bilmeliyiz. Toprak ana bu hayatın ta kendisidir. Hayatımızın başlangıcından, merkezinde ve kaynağıdır, işte toprağa bu yönden bakmalıyız.

İNSAN VE SADIK YARİ

İnsan olarak toplum olarak topraktan uzakta kalmamalıyız ülke olarak vatanımızın her karış toprağını değerlendirmeli toprak mahsulleri üreterek ülkemizi kalkındırmalıyız. Nitekim toprak ananın cömertliği ve ülkemizin toprak zenginliğinden yararlanarak hızlı bir üretim sistemi kurup şu an ekonomik buhrandan kurtulmamızı da sağlayacak olan tahıl ürünleri başta olmak üzere sebze, meyve ihracatını kesip ürettiklerimizle hem halkımızın ekmeğini çıkartıp hem de ithalat yaparak ülke ekonomimizi kalkındırmak zorundayız. Çünkü üretmeyen sürekli tükenen bir toplum haline dönüşürsek yok olup gideriz. Sonuç olarak insan ve sadık yari arasındaki bu ilişkiyi iyi değerlendirirsek her şeye karşı güçlü bir duruş sergileriz yeterki ellerimiz toprağa gitsin o cömertliğini bizden esirgemeyecektir. “Ya toprakla yaşayacağız ya da yaşamayacağız” toprak bize kelepçe vurmadan, biz ona kelepçe vurmalıyız ki amacımıza varalım.

Değerli okuyucularıma…