KUDÜS

BEDİR RUHUNDAN GAZZE’YE

Beşinci asırda dünya karanlık ve buhran içerisinde, zulüm zirvede, Avrupa’da engizisyon mahkemeleri kadınları cadı diye giyotine vurup, bilim adamlarını canlı canlı kazıklarda yakıyordu. Çocukların ve kadınların hiçbir insani hakkı yoktu, köle olarak alınıp, satılır keyfi olarak öldürülürdü. Kilise din adı altında istediklerinin mallarına el koyar, İstediğini de zenginleştirirdi. Avrupa kıtası bu zalimliklerin altında perişan bir durumdaydı. Bugün Orta Doğu diye bilinen Arap yarımadasında durum pek de farklı değildi, adeta cahilliğin ve zulmün doruklarını bir kültür olarak yaşıyor, yaşatılıyordu. Kadınlar pazarlanıyor, bir eşya misali kullanılıyor, doğan kız çocukları bir utanç eseri olarak algılanıp diri diri toprağa gömülüyor, riba, faiz ticarete bulaşmış, Kavimler arası korkunç kan davaları almış başını gitmiş, adalet mefhumu sadece güçlü olandan yana, kölelik ve cariyelik son derece normalleşmiş, vicdanlardan katranlaşmış, gözler körelmiş, akıl dumanlaşmış bir hal içindeydi. Tüm insanlık bir ceset misali ruhunu arıyor karanlıklara bulanmış vicdanlar ışığa muhtaçtı…

Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle çöle bir Nur teşrif etmişti. Yıl 571, kainatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, Fahri kainat efendimiz Resulullah (s.a.v) yeryüzünü kutlu doğumuyla şereflendirmişti. 40 yıl daha dünya sahnesi boşluktaydı, zulüm sürmekte, insanlık çaresizlik içerisinde Kıvranmak taydı. Tekgöz bir evde 30 metrekarelik bir ortamda “İslam davası“ mevzusu başladı. Bir çocuk, iki erkek, bir kadın ve gök dolusu melek kalabalığı ordular ordular görünmeyen ordular, gizli davet çığırı… Sayıları 40’a doğru ve bütün bunlar arasında karanlığı çakı ucuyla kesen en zevkli helezonları çizen ışık Nakışları öğren minicik fakat kıvılcım kuvvetinden yana biricik ateş, peygamber yeğeni” Ebu Turab lakaplı Ali... Mevzunun daha fazla ilerleyebileceğini sanmadıkları bir tuhaflık gözüyle ve ahmakça baka kalan mankafalar. Sağ elime güneşi sol elime kameri verseler de bu davadan vazgeçmemi isteseler, ben öleceğimi bilsem yine dönmem sözüyle liderse lider, önderse önder Peygamberse peygamber… 

Ben Resulüm

Herkes dondu çıt yok

İçlerinde en küçük Ali

Hz Ali ayağa kalktı

Allah Resulü onu oturttular

Bir daha kalktı

Bir daha oturtuldu

GAZZE

Üçüncüsünde Allah’ın Resulü elini Ali’ye uzattı. Ali topluluğa haykırdı. Bu mecliste yaşça en küçük olan benim. Belki vücudum küçük, kollarım cılız, bacaklarım sıska, ama bu halimle ben yine size yardım etmeye hazırım. Haydi davranın, herkes taptığı putlardan farksız, hareketsiz mankafa, İslam’ın aksiyon bayrağı bunca olgun ve pişkin insan arasında toy ve zayıf bir çocuğun elinde…

Bedir Gazvesine doğru 313 sahabi yola çıkar zayıf ve güçsüzler, okuma yazmaları yok, yoksullar, toplumda bir ağırlıkları olmayan kimseler, gözler onları basit görüyor, elbiseleri yırtık, Çarıkları söktü, kılıçlarının Kapları eskiydi… Ne akılla, ne akılsız, hesapsız, çıkarsız ölüm ötesi bir inanç ve kararlılıkla, sayıca kendilerinden On kat fazla tam donanımlı ve tecrübeli bir orduya karşı, Ya Rabbi; Bu topluluğu da helak edersen, sana yeryüzünde ibadet edecek toplum kalmayacak davasına muhatap “şanlı bedir aslanları yürüdüler. Bu öyle bir kutlu yürüyüş ki Allah davasının ilk sorumluluğuyla yeryüzündeki ilk İslam Savaşı, ilk fiili mücadele ve ilk şehitlik mertebeleri, ilk dökülen kan Her şeyin ilki… Bu fedakarlığı ve inanca karşı kayıtsız kalmayan Allah orduları sağ cenahta 3000 melek sol cenahta 3000 melekle büyük İslam tarihimizdeki ilk zafer…

FİLİSTİN DAVASI

Kutlu ve kutsal tarihimize yaptığımız bu yolculukta inanmışlığın ve itaatin önderliğinde insanların nice azlarla Çok lara galip geldiğini küffarı bozguna uğrattığını bir kez daha hatırlamış olduk. Hakikat meydanında karıncaların filleri yere çaldığını bir kez daha anlaşılmış oldu. Bedir de gösterilen bu tavrın ve inancın Allah‘ın da yardımıyla nasıl bir zafere çevirdiği apaçık ortada iken, günümüz İslam toplumlarında ki Ruhi sönüklük, Çaresizlik, başıboşluk, uyuşmuşluk, hadbinlik neticesinde bugünlerde “Gazze” tonlarca bomba ya, binlerce füzeye muhatap bir halde perişan, garip, boynu bükük halde… Adeta çoluk çocuk, yaşlı, kadın evlerinde saklandıkları bir köşede tepelerine düşecek füzeyi beklercesine gelecek ölümü titreyerek bekliyorlar. Yaklaşık 2 milyar Müslüman ve bağlı oldukları devletler sessiz, Kör ve sağır. Yazımızın başında yaptığımız ufak tarihi yolculuğa değinecek olursak, insan düşünmeden duramıyorum acaba 20. asırda teknolojinin ve çağının zirvesini yaşayan insanlık beşinci asırdaki olanak ve imkanlardan daha mı geride de Bu büyük zulme ses çıkaramıyor. Tek yaptıkları halkların gazlarını alırcasına meydanlarda şiir okuyup, bayrak sallatmak olan devletlerin bugün uluslararası siyaset gereği düştükleri bu durum sizce kabul edilebilir bir durum mudur?

FİLİSTİN'E ÖZGÜRLÜK

Dış siyaset veya uluslararası politika gereği 20. yüzyılda dünya devletlerinin sadece çıkarları ve menfaatleri uğruna  uyguladıkları bir dünya Siyaseti var. Prensipler yok, yalnızca olaylar var. İyi ve kötü yok, yalnızca şartlar vardır. Devlet başkanları onlara rehberlik etmek için olayları ve şartları benimser. Gömlek değişir gibi tavırlar, ilişkiler değiştirilir. Ve netice itibari ile devletler kendi varlıklarını ekonomilerini, dış ilişkilerini, Haklarını korumuş olurlar. Ülke yönetimlerin bu davranışları da ülke aydınları tarafından övülür. Çeşitli kanallarda dış politikada çok iyiyiz, güzel gidiyoruz, idare ediyoruz… Gibi sözler söylenir. Oysaki dini ve insani açıdan baktığımızda son 25 gündür Gazze’de yaşananlar, katliam ve zulümler karşısında yapılması gereken neydi? Ne olmalıydı? Müslüman olup kültürüne, tarihine son derece bağlı bir ülke olarak bu suskunluğumuzun altında yatan nedenler nelerdir? Geçmişte Bedir de Sergilediğimiz o şanlı ruhla bugünkü duruşumuz arasında neler değişmiştir?

Asırlardır süren doğu-batı mücadelesinin 21. yüzyılda ki başlığı olan “Filistin davası“ bugün mazlum ve mağdur, milyonların ahları ve inlemeleri kimseyi yeterince ilgilendirmiyor. Müslüman toplumlar üzerinde çok ciddi bir uyuşukluk hakim, özlerini, tarihlerini ve değerlerini unutmuş kitleler söz konusu. Oysa ne diyor hadisi şerif de “Her kim kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemedikçe tam olarak iman etmiş olmaz“ bugün bu ruh ölmüş tür. Gazze’de kadın, yaşlı, çocukların üzerine düşen tonlarca bomba, füze bugün bizlerin evlerine, ocaklarına Düşseydi, acaba hangi duygular içerisinde olurduk. Ve böyle giderse Orta Doğu‘daki kan durdurulmazsa elbet sıra Türkiye’ye de gelecektir.

Türkiye (Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak)

Siyonizmin hedeflerinde olan bir ülkedir. İsrail’in vadedilmiş topraklar görüş ve zihniyeti Türkiye’yi de kapsamaktadır. Bu nedenle “Filistin davasıTürkiye’nin kırmızı çizgisidir. Mutlak suretle başkenti Kudüs olan Filistin devleti kurulmalı ve Yahudi mezalimine dur denilmelidir. Türkiye devleti ve milletleri ile her daim Filistin davasının destekçisi ve savunucusu dur. Filistin özgür olmalı ve sonsuza kadar özgür kalmalıdır.

Büyük Doğu Marşı

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Avlanır, kim sana atarsa kement,

Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!

Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!

Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

Necip Fazıl Kısakürek (1938)

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

Katledilen GAZZE'de ORTADOĞU'da Planlanan Ne? Dünya'da İnsanlığın Öldüğü Yer GAZZE

Katledilen GAZZE’de ORTADOĞU’da Planlanan Ne? Dünya’da İnsanlığın Öldüğü Yer GAZZE

Katledilmeye başladığından belli dünyanın gündeminde tüm platformlarda Filistin tarihinden başlayarak İsrail’in yapısı daha önceki savaşların sonuçları yapılan barış görüşmeleri iki devletli çözüm yorumları imzalanan ve uygulanmayan anlaşmalar. Geçmişte yaşanan tüm süreç konuşulmaktadır. Bu gündemi ve davayı takip eden herkes bu konuların detaylarına vakıftırlar. Az çok ben bu yazımda gelinen nokta ve gelecek süreçle ilgili ve çözümü yazmak istiyorum. Gelinen nokta 2 milyondan fazla Müslüman halkın Ker beladan sonra adeta onu andırırcasına aç susuz şeytandan daha şeytanlaşmış insanlarca katledilmektedir. Ve bunu da tüm dünyanın gözü önünde kendini haklı gösterip mağduru oynayıp öyle propaganda yapmaktadır. Ne yazık ki Müslüman liderler de pasif kalacak derecede tepki vermekte. Asrın katliamlarından birine imza atarken bile açıklamaları toplumu bile başlı başına top yekûn İslam alemi için savaş sebebi iken bizimkiler hala pasif. ABD kongresinde Eylem yapıp göz altına alınan Yahudiler kadar olamayan Müslüman kardeşimiz dediğimiz ülke liderleri yöneticileri var şeytandan beter olan onlarla suç ortakları olan büyük şeytan olan devletler pişkin pişkin açıklamalarla birlikte tehdit edici aşağılayıcı güç gösterisi yapmaktalar. Bunu da biz Müslüman halklara da tarifi olmayan acıyı yaşatmaktadır.

Gazze’de yaşayan katliam kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdir, orada çocuklarımızı kardeşlerimizi büyüklerimizi hem de son yüzyılların gördüğü en büyük zulümler yapılıyor. Sedyede ağır yaralı kardeşine ölmeden önce Kelime i şahadeti tekrarlayarak getirmeye çalışan çocuğun görüntüsü mü, izleyen Müslüman liderleri ülkelere sorarım, daha ne kadar izleyeceksiniz pasif kalıp hatta oradaki yaşanan süreci anlamaya çalışırken gazetelerimizde, Televizyonlarımızda sosyal ağlarımızda yayınlarken bile istemeden onların propagandalarına hizmet edeceksiniz. Örneğin tüm İsrail’deki basın mensuplarının yaptığı yayınlar HAMAS’ın İmha edilen füzelerinin görüntüleri çalınan sirenlerin sesleri sığınağa koşuşlar’ki %95 de Bir şey olmayacağı kesin Hamaslı kardeşlerimizin Aksa Tufan’ı Operasyonundaki bazı sahadaki hataların kısa propaganda aracı olarak kullanılabilecek görüntüleri onların suç Ortaklarıyla ve kendi açıklamalarında ki duygu yüklü acıtasyon açıklamalarında ki İsrail’in güvende olmadığı mağdur olduğu sadece kendilerini koruduklarını Müslüman ların terörist Hamas İslam la alakası olmayan örgütlerle hiç değerli anılması masum insan katili olarak gösterme kara propagandalarını psikolojik harekatına istemeden katkıda bulunulmaktadır.

Buna karşın katledilen soykırıma uğrayan mazlum Gazze halkının halinden gelen katliam görüntüleri çok kısıtlı gelenler facianın anlayabilene gerçeğin ne boyutlarda olduğunu göstermektedir. Ama ya dünya kamuoyunda basın Gazze’ye giremiyor Siyonist lerin izin verdikleri kadar sınırı yaklaşabiliyorlar. Oradan yapılan yayınlarda durum analizi görüntüler dünya kamuoyuna mağdur edebiyatı yaptıracak derecede mazlumların sığındığı camilerin Ortodoks kiliselerinin bombardımana uğramalarının neticelerinin Hallerin kopan bacakların, kolların çocuk naaşlarının yayınları yok işte gelinen noktanın %50 analizi budur.

Gelecek süreçle ilgili amaçlanan teolojik dini sapkın Siyonist inançların kaynaklarının Filistin’in tamamı onlara ait olması ve tüm orta doğuya yayılmış sözde vaad edilmiş Toprakları alma amaçları doğrultusunda Orta Doğu sınırlarını çizen 100 yıllık anlaşmaların da bitişi ile yeni sınırlar oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu seferki sadece şer ortaklarının çizdiği değil kendilerinin öncülüğünde hep beraber belirleyecekleri yeni Orta Doğu sınırları amaçlanmaktadır. Bunlarda %90 Müslüman olan Orta Doğu halklarına hep bir kaos un içinde tutup birbirlerine kırdırmak için mezhep farklılıklarını ırk veya ideolojik farklılıkları taşıyarak harekete geçirip sömürmektir. Bunu da yapmaları için bu toprakların sürekli bir kavga kaos içinde olması lazım ki gerçeği görüp anlayabilecek seviyeye olgunluğa erişemesinler ki yetişen tüm nesiller hep bir kavganın ırkçılığın mezhepçiliğin kanın acının içinde büyüsünler ki yol kat edemeyip gelişim göstermesinler ki sömürmeye elverişli hale gelerek yetişip öyle yaşasınlar işte amaçlarının özü budur.

Peki Gazze’de şu an itibari ile yapılmak istenen 2 milyondan fazla insanın katlede bildikleri kadarını şehit Edip Hamaslı kardeşlerimizin tamamını şehit etmek, kalan halkın büyük çoğunluğunun Mısır’a göç etmesine zorlamak, geride kalan çok çok az varlığı bile hiçbir şey ifade etmeyecek Gazzeli’leride Mısır sınırı bölgesinde faşizm uygulayıp köle sayılabilecek işlerde çalıştırılarak barındırmak. Gazze‘yi de yeniden inşa edip Yahudi yerleşimcilerine açıp Kıymetli gaz yatakları ve tüm bölgeyi gasp ederek gelecekteki katliamlarını planları doğrultusunda devam etmek biz de dahil tüm Orta Doğu planlarını gerçekleştirip sömürmektir.

Buna karşılık biz Müslüman ülkeler ne yapacağız önemli olan bu adamların planlarını niyeti yaptıkları ortada. Hal böyleyken her Müslüman ülkesi sıranın kendine gelmesini mi bekleyecekler, siyasilerin çıkar gruplarının elitlerin kendi içlerindeki bunlara hizmet eden. Hain işbirlikçilerinin ceplerini doldurmalarını izleyip kardeş kardeşi öldürüp yemeye devam Edip finalde 3,4 artık kaça bölünecekse bölünen her Müslüman ülkesinin Akibet ini mi yaşayacak yoksa üstat Necip fazil kısakürek in dediği gibi “aydınlık yolu herkes bulur mesele karanlık yolda ışık aramak” Yolunu aydınlatacak çözümü ortaya koyacak nedir. Bu Orta Doğu’nun aydınlık çözümü?

Tek ve kesin çözüm yolu;

İslam işbirliği Teşkilatı öncülüğünde ( Kuruluşundan beri tek anlaştıkları konu Filistin di onda da pasif kalınıyor) Tüm Müslüman ülkeleri bütün farklılıkları mezhep, ırk vs vs… Her şeyi bir tarafa bırakıp tek yürek olup birleşirlerse bu Şer ihtifakında yer almayan diğer güçlü ülkelerin diyalog halinde tarafsız kalıp katliamın durmasına destek vermeleri sağlanıp ki o yönde açıklamada bulunmaktalar.Tamamen ateşkes ilan edilip lider İslam ülkeleri temsilcileri Filistinli tüm gruplar bu zalimler ve diğer taraf olmayan ülkelerle masaya oturulup ihlal edilemez şekilde iki devletli sınırlar çizilip özgür Filistin devleti kurulup Kudüs’ün üç semavi dinin bağımsız şekilde ibadet mekanı olarak statüye kavuşturup dünyaca tanınmalıdır. Nasıl ki dünyada Tarafsızlığı kabul edilmiş tek devlet İsviçre ise burasıda öyle dünyaca sınırları ihlal edilmeyecek Kudüs’ü savaşılmayacak topraklar olarak kabul edilecek anlaşmalar imzalanması istenecektir. Aksi taktirde tüm İslam ülkeleri canlarıyla mallarıyla tüm güçleriyle İsrail’i yok etmeye başlayacaklarını kim de destek verirse savaşmaya kararlı olduklarını destek ederlerse çözüm gerçekleşir bunun gerçekten oluşa kabul etmekten başka çareleri yoktur çünkü kazananı olmayan bir savaşa girmezler böyle bir savaşın kazananı olmayacağı içindir. Böyle bir çözüm olursa şu bir gerçek ki Orta Doğu‘dan Afrika’ya tüm Müslüman ülkelerindeki zulümün sonu gelir çözüm gerçekleşir aksi taktir de daha biz Müslüman Ahali ve Orta Doğu halkları çok katledilir, sömürüdür hem de en aşağılık olarak nitelendirilebilecek şekilde. En küçük örneği gölgelerle tokalaşan hastalıktan gelen olduğu için Irak’ta savaşta öldürülen siyonizmin kuklası iplerinin hangisinin kimlerin elinde olduğu belli olmayan büyük şeytanın sözde liderinin bile ağzından çıkacak kurmaca söylemleri ni bile Acaba katliamın durması için insani yardım koridoru açılsın diye bir şey demeyi bekleriz, çaresizce İslam âlemine Gazze nin bir Milat olması lazımdır. İyileşip ayağa kalkması için tüm mazlum halkların kurtuluşu bu birlikteliktedir. Yazıma son verirken Müslüman boşnak kardeşlerimizin Sırp katliamına uğradıkları zaman ki direnişi ve dik duruşuyla gönüllere taht kurmuş asrın liderlerinden Aliya İzzet Begoviç’in Sözleriyle son vererek Allaha emanet olun ve Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın söyledikleri değil dostlarımızın sessizliğini olacaktır…

Önemli not: Yazılarımın yayınlanmasına vesile olan değerli kıymetli dostum, ve değerli ekibine teşekkürler ederek birkaç hususta belirtmek isterim. Yazılarımın içeriğinde daha keskin, ağır hitamları ve hitabı hak eden çıkar gruplarına devlet liderlerine ve güç makam sahiplerine birebir hedef almayarak hak ettiklerinden yumuşatarak kaleme almanın tek sebebi kıymetli dostumun benim düşüncelerimden yazılarımdan ötürü belirttiğim kişilerin dostuma farklı yaptırımlarla bedel ödetmeye çalışma ihtimalinden dolayıdır. Zaten kendisi çok genç yaşlardan belli idealleri doğrultusunda bedeller ödemiş elde ettiği her şeyi bedeller ödeyerek etmiş. Şu anda bile çilehane olan zindanlarda bedel ödemektedir…!

Tüm takipçilere arz olunur…

Emrah Sağlık / 21/10/2023

                                                                                              www.musabyasirozen.com.tr

error: İçerik korunuyor !!!