TÜRKİYE'DEKİ FETÖ (FETULLAHCI TERÖR ÖRGÜTÜ) GERÇEĞİ NEDİR? KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE FETÖCÜLERİN GELİŞİM SÜREÇLERİ, ILIMLI İSLAM PROJESİ ADI ALTINDA FETÖCÜLER NASIL ÖRGÜTLENMİŞTİR? FETÖCÜ İŞ ADAMLARININ ÜLKEMİZDEKİ GİZLİ EMELLERİ NEYDİ?

TÜRKİYE’DEKİ FETÖ (FETULLAHCI TERÖR ÖRGÜTÜ) GERÇEĞİ NEDİR? KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE FETÖCÜLERİN GELİŞİM SÜREÇLERİ, ILIMLI İSLAM PROJESİ ADI ALTINDA FETÖCÜLER NASIL ÖRGÜTLENMİŞTİR? FETÖCÜ İŞ ADAMLARININ ÜLKEMİZDEKİ GİZLİ EMELLERİ NEYDİ? / Emrah SAĞLIK

TÜRKİYE’DEKİ FETÖ (FETULLAHCI TERÖR ÖRGÜTÜ) GERÇEĞİ NEDİR? KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE FETÖCÜLERİN GELİŞİM SÜREÇLERİ, ILIMLI İSLAM PROJESİ ADI ALTINDA FETÖCÜLER NASIL ÖRGÜTLENMİŞTİR? FETÖCÜ İŞ ADAMLARININ ÜLKEMİZDEKİ GİZLİ EMELLERİ NEYDİ?

Değerli Fikir kulübü okuyucularımız öncelikle FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) ve hayat bulduğu Ilımlı İslam (Modern İslam) projesi ile alakalı kaleme alacak olduğum bu yazımda Fetö (Fetullahcı Terör Örgütü) yapılanmasının gerçek yüzü ortaya çıkana kadar sadece ALLAH rızası için faaliyet gözettiklerini düşünen ve saf temiz duygularla kandırılan suçsuz insanları tenzih ederek başlamak istiyorum.

FETÖ Terör örgütü (Fetöcüler)’nün Teolojiden beslenerek oluşturduğu Fetö ideolojik temel yapısının dayandığı insanları sömürmek, mankutlaştırma amaçlı kullandığı nurculuğa dayanmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi’nin başlattığı bu teolojik akımdan beslenerek örgütlenip kendi ve hizmet ettikleri odaklar için yeniden dizayn edip kurdukları Fetö Terör Örgütü’nün başlangıç yılları Said Nursi’nin vefatından sonra 1960 darbesiyle ivme kazanarak başlıyor. 2002 yılına kadar devam eden süreçte Türkiye’de ( Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak,Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak) yaşanan tüm siyasi krizler, darbeler, 28 Şubat, Ekonomik krizler, ulusal ve uluslararası sistemdeki yaşanan değişiklikler, bölgesel vekâlet savaşlarında Fetö ( Fetullah Terör Örgütü) örgütünün merkezi Türkiye olmak üzere dünyanın her yerinde örgütlendi ve yaşanan her şeye rağmen güçlenerek büyüdü, ta ki “15 Temmuz “ süreci ne kadar. İslam temelli Fetöcü Terör Örgütü’nün dünyanın her yerinde örgütlenip yaşam alanı bulduğu tüm devlet kadrolarında her mevkide militanlarının olduğu tüm ülke faaliyetlerinde resmi ve gayri resmi her alanda faaliyet gösterdiği bir örgüte dönüştü. 2002 yılındaki Türkiye’deki iktidar değişimi sadece bir iktidar değişimi değildi. Bir devletin teolojik olarak özgür yaşanması ve ideolojik değişimdi. Fetö’cü Terör Örgütü’nünde bu ideolojik değişime hizmet ettiği amacı olduğu bilindiğinden ve bu amaç doğrultusunda faaliyet göstermiş olduğundan bir iktidar ve cemaat adı altında Fetö‘cü bir yapılanma meydana gelerek ittifak oluştu. Okullarında yetiştirdikleri ve ülkemizin her okulundaki zeki öğrencileri radarlarına alarak yetiştirdikleri parlak beyinleri devletin her kadrosuna daha doğrusu en kılcal damarlarına kadar yerleştirdiler. Ülkemiz içinde sınanamaz bir güç haline geldiler. Tüm siyasi kararlar olsun ve diğer sosyolojik, ekonomik, yönetimsel tüm kararlarda Fetö dahili olarak kararlaştırıldı. Devletin tüm mahrem sırlarına vakıf oldular. Bunları arşivleyip okyanus ötelerine taşıdılar. Fetö’cü Terör Örgütü’nün ülkemizde ve dünyada yaptıklarını örgütün yapısını belirtmeden önce eylemlerindeki hareket alanlarının kısıtlanmamasının destek bulmasının hangi proje kapsamında olduğunu yazarak başlamak gerekir. Bu da FETÖ’nün Türkiye’ye sunduğu Ilımlı İslam projesidir.

Etiketler: TÜRKİYE’DEKİ FETÖ (FETULLAHCI TERÖR ÖRGÜTÜ) GERÇEĞİ NEDİR? KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE FETÖCÜLERİN GELİŞİM SÜREÇLERİ, ILIMLI İSLAM PROJESİ ADI ALTINDA FETÖCÜLER NASIL ÖRGÜTLENMİŞTİR? FETÖCÜ İŞ ADAMLARININ ÜLKEMİZDEKİ GİZLİ EMELLERİ NEYDİ?, Fikir Klübü, Fetö, Fetullahçı Terör Örgütü, ALLAH, İdeoloji, 15 Temmuz, Bediüzzaman Said Nursi, 1960 Darbesi, Türkiye, Siyasi krizler, darbeler, ekonomik kriz, 28 şubat, ideolojik, iktidar, cemaat, siyasi kararlar, örgüt yapısı, Ilımlı islam projesi, Fetöcü İş Adamları

FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ)’NÜN TÜRKİYE’YE EMPOZE ETMEYE ÇALIŞTIĞI ILIMLI İSLAM PROJESİ NEDİR?

FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ)’NÜN TÜRKİYE’YE EMPOZE ETMEYE ÇALIŞTIĞI ILIMLI İSLAM PROJESİ NEDİR?

Fethullahçı Terör Örgütü’nün Türkiye ayağını oluşturan 1987’de Amerika Birleşik Devletleri’nde ABD’de yayınlanan Yeşil Kuşak Doktorini ile komünizme karşı sözde radikal olmayan cemaatleri ve grupları destekleme projesi olan bu doktorin’dir. Fetöcü Terör Örgütü’nün Dünya sistemini yöneten ülkeler tarafından sınırsız desteğe kavuşturulmuştur. Müslümanları canavarlaştıran, radikal İslam propagandası ile İslam’la değil biz teröristlerle savaşıyoruz, kılıfıyla asıl amaçlarını her zamanki gibi gizlemeye çalıştılar. Komünizm‘in yıkılışıyla tek kalan düşmanlarının radikal İslam unsurları olarak dünyaya deklare ettiler. Bu proje ile de bizim sorunumuz Müslümanlar da değil deyip Müslüman ülkelerdeki Müslüman’lara ve İslam’ı yönetmek kontrolde tutmak, kendi amaçları ve politikaları doğrultusunda hizmet ettirmek Siyaseti yapılmıştır. Bu projeyle İslam ülkeleri‘ndeki FETÖ’cü cemaat adı altındaki örgütlerle devlet adamlarının kendileri ve çocukları dahil hepsini kendilerine hizmet eder vaziyette tuttular. Ki çoğu da bunun farkına çok sonraları farkına vardılar, tabii ki bu farkındalık iş işten geçtikten sonra oldu.
Türkiye’deki farkındalıksa 15 Temmuz ihanet gecesi’nde kimlik buldu. Türkiye halkının ve devletinin tarihi direnişi olmasaydı. Darbe gerçekleşseydi, vay ülkemizin haline. Irak’ın işgalinde Kesnizani’nin yaptığının sonuçları ortada, hafızalarda hala tazedir. Saddam’ın zulmüne karşı canilerin katliamlarını yaşayan Müslüman halkının hali o yılları yaşayanlar çok net hatırlamaktadır. Saddam canileri çölde suyla boğar, şöyle yapar, böyle yapar… Bir çok savaş analistlerinin ve yorumcularının söylemleri vardı. Netice ne oldu, tek mermi atılmadan Irak ( Hüseyin Sarı, Uzman Çavuş , Sedat Yabalak, Polis Memuru Semih Özbey, Jandarma Astsubay Çavuş Adil Kavaklı, Tankçı Er Vedat Kaya, Polis Memuru, Süleyman Sungur, Er, Mevlüt Kahveci, Jandarma Uzman Çavuş, Müslüm Altıntaş, Topçu Er, Sedat Sorgun, Er, Ümit Gıcır, Uzman Jandarma, Kademeli Çavuş, Aydın Köse, Muhammet Salih Kanca, Sivil Cotyar Muhsin, Sivil) düştü. %80 bunun nedeni Kesnizani’dir. Üst düzey komutanların ve devlet kademesinin bir kısmı bu örgütün mensubuydular. Sahte şeyhten talimat gelince mankutlaştırıldıkları için ona uydular, itaat ettiler. Şeyh’ede talimat verenler, o canileri oraya gönderenlerdi. Diğer dünyadaki Müslüman ülkelerde de ister ufak çapta olsun ister büyük çapta olsun bu proje kapsamında o ülkeye mensup bir hoca çıkartılıp parlatıyorlar zaten bizdeki Fetö‘cü üst düzey hainler ülkemizin İslam dünyasındaki liderliğini ve sevilmesini çok iyi kullanıp diğer İslam ülkelerinde de örgütlenip devlet ve ticari alanda faaliyet gösterdiler. Bu Ilımlı İslam projesi ile radikal olmayan eğitim seviyesi yükselen ilimi, bilimi idrak etmeye başlayan yeni nesil Müslüman gençlerin sömürüp kullanılması amaçlı dini duygulara olan bağlılığını kullanıp kendilerine hizmet ettirdiler, kritik alanlarda her türlü faaliyeti yaptırıp işlerini yürüttürdüler. Adeta ateşi maşa ile tuttular maşanın bile hangi elin onu tuttuğunu bilmediği bir yapı oluşturdular.

Fetö ve Fetö’cü Militanların devletimize ve dinimize ettiği ihanetin parametrelerine, bu ihanet öyle bir ihanet ki dinimize düşmanlık yapan odaklara Müslüman ahaliyi dini vecibelerini ve aidiyetini İslam’a hizmet amaçlı yapıyorlar diye kandırıp düşmanlarımıza hizmet edip ettiler. Ülkemize sosyolojik, ekonomik birliğimize beraberliğimize yapılan ihanetlerin haddi hesabı yoktur. Bu ihanetlerin gerçekleşmesi için 2002 yılına kadar ki Türkiye’nin kötü rejimi, yönetimi devletin kurumlarının çökmüş rüşvet iş halledilmez adeta 3. değil 4. dünya ülkesi statüsündeki yaşayışını çok iyi kullandılar. Türkiye halkından taban bulmalarının doğruluk, dürüstlük, ilim irfan sahipleri dinimiz için Türkiye için mücadele ediyorlar, rüşvet yemezler adaletsizlik yapmazlar, eski rejime karşılar, ehli sünnet ışığında hedefe ilerleyip nesil yetiştiriyorlar, altın nesil deyip hizmet ehliler olarak maskelenip insanları peşinden sürükleyip, kendilerine yeni Fetö Terör Örgütü’ne katılmalarını sağladılar. Bu katılımlardan sonraki süreçlerde beyin yıkama ve mankutlaştırma aşamaları ile adeta ne yapılırsa, ne emir gelirse gelsin, en zeki ilim irfan sahibi olanları bile dahil yıkanmış beyinlerle itaat ettirdiler. Şu unutulmamalıdır ki en etkili afyon dindir. İnsanları kandırmak için. Tarihe baktığımızda da bu net bir şekilde gözlemlenmektedir. Hak dinimiz dahil 3 semavi dinin tarihi ve diğer batıl inançların tarihi incelendiğinde insanların teolojik duyguları kullanılarak kandırılıp neler yaptırıldığı tarihi olaylar ve vakalarla sabittir. Ki ister radikal olsun ister ılımlı olsun adları yöntemleri kişiler değişse de bu oyunu kurup fitneyi yayanlar, yönetenler bu süreci çok iyi bilip, kullanıyorlar. Fetö Terör Örgütü ve Fetöcü’lerin derinliğini anlamak için bunları çok iyi analiz etmek lazım. Türkiye’nin eski rejim yıllarında kurdukları banka ilk beş içinde olması bile başlı başına bir kitap konusudur. O yıllarda bile sınırsız bir şekilde destek ve hareket alanına sahiplermiş, ama halka bunu öyle bir yansıtıyorlardı ki çok büyük bir baskıya karşı savaş verip, başarıyorlar. İmkansızlıklarla mücadelede çabası olarak belirtip sürekli yardım yapılması lazım. Ticari her alanda faaliyet lazım ve çeşitli Fetö propagandalarıyla tabanlarına ve halka yayılmak taydı, tabii ki işin aslı öyle değildi. Fetö Terör Örgütü ( Fetöcü)’nün hizmet ettikleri düşmanlarımızın sınırsız destekleri mevcutken bizim halkımızın ve ülkemizin tüm imkanlarının kendilerine verilmesini sağladılar öyle aileler vardı ki çoluk, çocuğunun rızkından kesip Fetö‘cü kurumlara kutsal bir amaca hizmet ediyorlar propagandasına kanıp bağışlarda bulunmuşlardır.

Fetö (Fetullahçı Terör Örgütü)’nün liderinin ve diğer terör örgütü olan PKK’nın liderlerinin değişen konjöktör ve politika gereğince yapılan değiş tokuş işlemini bile profesyonelce yaptıkları örgüt propagandaları ile lehlerine çevirmişlerdir. PKK terör örgütünün liderlerinin özgür olarak kullanım süresi bitti diye teslim edip, diğer baş hainin kullanım süresi hedefleri çok büyük olduğunun ve pür, pak (o dönemde) temiz kılıflara sarılmış olan Fetullah Gülen’in kendi yanlarına almaları tüm Müslüman ülkelerinde (Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bruney Darüsselam, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan ) en önemlisi de ülkemizdeki her kademeye devasa sınırsızca kolu olan bir ahtapotu kontrol altında tutup her anını faaliyet aşamalarını takip edeceği ve olurda hesapta olmayan bir şey olur, proje sekteye uğrar, başına bir şey gelir diye rahat yönetim ve mağdur edebiyatı yapabileceği yere aldılar. Hatta Fetöcü Terör Örgütleri altın çağını sürerken niye gelmiyorlar diye sorgulanmalar olduğunda orayı Müslümanlaştırıyor cevabına şahit olanlar çoktur. Rahmetli Ecevit‘in bir sözü vardır. Öcalan’ı teslim alınca bunu bize niye teslim ettiler, hala anlamadım demiştir. Bunu söyleyen ülkenin başbakanı olduğundan dolayı kurulan oyunda o zamanlarda ne derece piyon olduğumuzu göstermektedir.

Fetö Terör Örgütü (Fetöcüler) Türkiye’de 2002 yılında yaşanan iktidar değişimi ile başlayan süreçte devlet içindeki tasfiyelerle en yoğun şekilde her kademede teşkilatlanmaya başladı. Kurulan kumpaslarla, farklı yöntemlerle tasfiyeler gerçekleştirip, atamalar yaptırıldı. En alt makamlardan en üst makama kadar sıfırdan dizayn edildi. Fetöcüler siyasi ve askeri alanda en ücra taşralardaki devlet kurumlarında hizmet adı altında faaliyetler gerçekleştirildi. Devlet içi faaliyetlerden ziyade iş dünyası (Fetö’cü iş adamı), spor, eğitim medya yani bir ülkenin tüm faaliyet alanlarına sorumlu imamlar atanarak bu imamları kimi resmi görevde kimisi ise bir şekilde kurumlarla ilişkili bireyler olurdu. Sınırsız güç destek olarak ve karşı müdahale olmayarak yapılan muhalefet bile onların yani Fetö‘cülerin ve Fetö’cü iş insanları’nın değirmenine su taşıdı. Ele geçirilen devlet ve devlet dışı alanların en öncelikli olanlarından tek tek ayrı ayrı başlıklar altında analiz etmek gerekmektedir.

Etiketler: FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ)’NÜN TÜRKİYE’YE EMPOZE ETMEYE ÇALIŞTIĞI ILIMLI İSLAM PROJESİ NEDİR?, ABD, Fetullahçı Terör Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri, Yeşil Kuşak Doktrini, Fetöcü Terör Örgütü, Dünya, Radikal islam, Kominizm, İslam Ülkeleri, Devlet, Fetöcü cemaat, Türkiye, 15 Temmuz, Darbe, Irak, Kestinazi, Saddam, Şeyh, Ilımlı İslam Projesi, Fetö ve Fetöcü Militanlar, sosyolojik, ekonomik, 4.dünya ülkesi, ehli sünnet, beyin yıkama, hak din, semavi 3 din, batıl inançlar, tarihi, teolojik, savaş, fetö propogandası, pkk, örgüt, propogandası, pkk terör örgütü, fetullah gülen, öcalan, ecevit, fetöcü iş adamı, fetöcü iş insanları, M.E.K

FETÖ (FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ)'NÜN EYLEMLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ELE GEÇİRİP, DİZAYN ETTİĞİ FAALİYET ALANLARI.

FETÖ (FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ)’NÜN EYLEMLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ELE GEÇİRİP, DİZAYN ETTİĞİ FAALİYET ALANLARI.

1- FETÖ’NÜN DEVLET YAPILANMASINDAKİ SİYASİ OLUŞUMU

Fetö yapılanması hakkındaki yazımın başında da belirttiğim gibi teolojik ve ideolojik olarak iktidar ile aynı hedefi şiar edinmiş olduğundan dolayı uluslararası ulus içindeki suç ortaklarının eğilimleri birlikte hareket edilmesi telkinleri iktidara gelin diyalog neticesi ile kurulan ittifakın sınırsız hareket alanı ve korunma elde edilmesi, ilerleyen zamanda da Başbakanlıktan, Cumhurbaşkanlığı’ndan önce Pensilvanya’dan icazet alınmaya başlanması millet vekilliği ya da siyasi kadrolaşmalardaki faaliyet alanlarında devletin siyasi yönetimdeki belli kişiler hariç yani lideri ve bir kaç kişi hariç herkesin biat ettiği döneme getirildi. Fetöcü iş insanlarının dershane olayı patlak verene kadar ki yönetim lider kadrosu daha önce ittifakın bozulduğunun Fetöcü‘lerin gerçek amaçlarının ortaya çıktığının kesinlikle farkındadırlar. Ama Türkiye öyle bir güç kazanmıştı ki ve gelinen noktada ipler tamamen koparılmayıp üst kadrolarda iktidar savaşı olarak kalması gerekmekteydi. Bu gücü kim yönetecek, iplerin tamamen kopması demek ülkenin Fetö‘cüler nazarında çöküş demekti. Örneğin iki öz kardeşin devletin en üst kadrolarında görevliyken biri iktidarı, diğeri Fetö’cü hain örgütü desteklemekteydi. O dönemde Fetö’cüler ile topyekün savaşın başlatılmasının neticesinin nelere sebep olacağı, bu örnekle net bir şekilde ortaya konulmaktadır. Nitekim Fetö Terör Örgütü ile alakalı 15 Temmuz’a kadar top yekün temizlik yapılmadı. Çünkü her yerde akıl almaz şekilde kriptolarından, mahremlerine ve Fetöcü iş adamları kadar vardılar. Örneğin C.başkanı‘nın yaveri silahla yanına girebilen kişi Fetö Terör Örgütü’ne mensuptu. Karlov suikasti bizlere çok şey anlatır. Mankutlaştırılmış özel yetiştirilmiş, devlet başına yaver yapılan, emir geldiği zaman o silahı devlete de doğrulturdu, neticede alırdı. Ama ALLAH işte tuzak kuranların en hayırlısıdır, onların da tuzaklarını başlarına çaldı.. Netice itibari ile Fetö Terör Örgütü’nün Siyasal alandaki faaliyetleri ile ülkedeki tüm gündemi ve sistemi yıllarca yönettiler. Devlet‘teki her faaliyet alanlarında birbirleriyle sıkı sıkıya bağlı, ayrılmaz ilişki içinde amaçlarını gerçekleştirdiler. Fetöcü iş adamları bunu da yapabilmelerinin en önemlisi siyaseti ele geçirmekti. Neticede alıp yıllarca yönettiler. Hem de bunlara ideolojik olarak düşman olan siyasi kişiler bile bilmeden hain Fetö Terör Örgütü’nün amaçlarına hizmet edici politikalar üretip muhalefet edip siyaset yaptılar. Toplumca bilinen en belirgin birkaç örneğine değinmek gerekirse… MİT tırları, MİT başkanının ifadeye çağrılması, açılım sürecinin sabote edilmesi, Ergenekon, balyoz davalarındaki süreçte yaşananlar, Hrant Dink Suikasti, Danıştay saldırısı, Rus uçağının düşürülmesi, Uludere faciası… Bu yaşanan olaylardaki yapılan muhalefet bu hainler sözde ve Özde düşman olanların yaptıklarına bugün arşivleri açıp bakın nasıl onların amaçları doğrultusunda planlarının gerçekleştirilmesi için zemin hazırlamıştır. Bu da aleni bir şekilde görülecektir, böyle olunca Fetöcü hainlere de hamleler yapıp Siyaseti dizayn edip, politikaları yönetmek kalmıştır. Sonuç olarak devlet büyüklerimiz farkına varana kadar. Teolojik, ideolojik yapı olarak da siyasi olarak da düşmanları da dahil o adamların emellerine gerçekleştirmelerine zemin hazırlayıp, fırsat alanları sundular. Devletlerde Siyaseti yöneten ülkedeki her şeyi herkesi yönetir. Siyasetin anlamı ve tarihine baktığımızda insanları yönetme sanatı olduğunu görmekteyiz. Düşmanlarımız da bu sanatı çok iyi icra ediyorlar. İçimizden devşirdikleri uşaklar bile bu sanatı uygulamayı öğretiyorlar.

Etiketler:FETÖ (FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ)’NÜN EYLEMLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ELE GEÇİRİP, DİZAYN ETTİĞİ FAALİYET ALANLARI, Fetö yapılanması, teolojik, ideolojik, iktidar, başbakanlık, c. başkanlığı, pelsilvanya, milletvekilliği, devletin siyasi yönetimi, fetöcü iş insanı, fetöcüler, 15 temmuz, karlov suikastı, ALLAH, fetö örgütü, fetöcü iş adamları, mit tırları, mit başkanı, ergenekon, balyoz, hrant dink suikastı, danıştay saldırısı, rus uçağı düşürüldü, uludere faciası, fetöcü hainler, insanları yönetme sanatı, FETÖ’NÜN DEVLET YAPILANMASINDAKİ SİYASİ OLUŞUMU

FETÖ (Fetö Terör Örgütü) YAPILANMASINDA ORDU VE EMNİYET TEŞKİLATI

FETÖ (Fetö Terör Örgütü) YAPILANMASINDA ORDU VE EMNİYET TEŞKİLATI

Fetö Terör Örgütü’nün en basit tabiriyle devlet içerisindeki silahlı kanadını oluşturmaktadır. Malesef ki içeriği bu kadar basit değil, terör örgütleri tarihinde örgütlerin silahlı kanatları dağ da, şehirdeki gettolarda, finans kuruluşlarında Fetöcü iş adamı kılığında, yabancı ülkelerde çeşitli örgüt kalıplarındadır. Fetö Terör Örgütü’nde ise devletin bizzat içindeydi. Bunun nasıl bir şey olduğunu 15 Temmuz bize acı bir şekilde yaşayarak anladık. Bu acıyı ve ülkenin ipten dönüşünü bize yaşatanların bu kurumlarda nasıl örgütlendiğini çok iyi bakıp anlamak lazım. Yıllarca şanlı ordumuzun %80’i halkın %80’inden dini, ideolojik, güven veren, benim ordum, mehmetçiğim dedirtip dört elle sarılacağı yapıda olmayıp halkın ordusu politikaları üretmeyip halktan kopuk yönetilmesi Fetö Terör Örgütü’nün çok silahlı kanadının oluşmasını sağladı. Şöyle ki peygamber ocağı dediğimiz, ALLAH ALLAH nidaları ile Savaşan atalarımızdan bu yana İslam Sancağının Sancaktar olan ordumuz da yemekten sonra ALLAH’ımıza hamdolsun bile denilmemekteydi. Aylarca yıllarca ister zorunlu ister kadrolu askerlik olsun yemekten sonra Allah’ımıza hamdolsun diyenlerin üstlerinin onlara neler yaptığı çok iyi bilinmektedir. Zorunlu askerlikte 18 ay veya dönemlerde süre farklı olsa da ordu’ya katılan Mehmetçik‘e neler yapıldığını o dönemleri yaşayan herkes biliyor. Teskere alınıp sivile döndü mü bunun etkileride çok iyi biliyor. Namaz bile kıldırılmayan bir ordumuz vardı. Kadrolu olarak katılıp, halktan gelenler de aynı şiddette baskı görüyordu. Yıllarca Ordu’nun ülke yönetimindeki etkisi yaptıkları darbe zamanları olsun normal seçimle başa gelen halkın istediği siyasetler olsun uzun yıllarca yaptıklarından dolayı ailelerde yetişen asker olmak isteyen yeni nesillerde de fetönün bürünmüş olduğu kılıftan dolayı katılımlar da örgüte (Fetö) yoğunlaştı. Ordu’nun müslümanlaştırılması ateistlerden halkına zulmedenlerden tavizleri olarak lanse edilen Fetönün (Fetö Terör Örgütü) ordu içindeki silahlı kanadını oluşturma amacı başarıya ulaştırıldı. Ordu’nun her kademesine nüfus edip mankutlaştırıldıkları militanlar girmiş oldu. Mankutlaştırılmamış olanlar ise yukarıda belirtmiş olduğum nedenlerden dolayı kutsal bir amaca hizmet ediyorlar kılıfıyla destek oldular. Ve halkın politize olmamış ideolojik olarak aşırılaşmamış kesimi olan %60’lık halk kesiminin bir kısmından destek bir kısmından sempati alındı. Ufak bir kısmı ise kötünün iyisi denilerek sadece izlendi. Fetö Terör Örgütü’nede her istediğini yapma fırsatı doğdu. Böylece siyaset, ordu, emniyet, yargı, iş adamları (Fetöcü) birleşmesi ile var olan eski rejim zihniyetine sahip ve eski zulümlere imza atan kadrolar temizliği gerçekleşti. Ve bir kısmı da cezalandırdılar. Operasyonlarına başlanınca bunlara karşı olan ve amaçlarını gerçekleştirmek istedikleri makam mevkide olanları da bu operasyonlara katarak Türkiye’de (Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak,Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak) %10’luk kesim hariç hiçbir tepki de almıyorlardı. Çok ufak eleştiriler olsa da, etkili değildi. Halkın bezmiş olduğu yıllarca gitmelerini istedikleri kişilerin rejim yanlılarını temizliyorlardı gerçi işin aslı eski zulmü yapanlar da fetöyü yönetenler de aynı kişiler. Tavşana kaç, Tazıya tut diyen asli düşmanlarımız. Bu kişiler bunları bildikleri halde en büyük hizmetkarınız biziz demekten vazgeçmiyorlar. Güç hırsı böyle bir şey büyük şeytanın hizmetkarı olup, aynı yatağı paylaşanlar finalde kaybedeceklerini bildikleri halde kendilerini büyük şeytanın hizmetine sunan FETÖ ve üst düzey Fetöcüler sırf güç desteği için en aşağılık şeyleri dahi yapıyorlardı. Ordu içindeki subayların Fetöcü olduklarının anlaşılmaması için yaptırdıkları takiye olarak adlandırılan aslında İslam’ın kalbine soktukları bir hançerdi. Yapılan bu aşağılık taktikler, tüm toplumca da bilinmektedir. İçimin yandığı en üzüldüğüm konuda bu aşağılık eylemlerini ülkenin en parlak masum temiz genç beyinliler ve güzel Anadolu’nun şerefli haysiyetli ailelerinin duygularını sömürerek yapmalarıdır. Hala da az da olsa devam etmektedirler. Neticede kanayan yara olan geçmiş rejimin oligarşik bir yapı tarafından yönetilmesinin halkımızda açtığı yarayı iyileştireceğiz diyerek aslında oligaşik yapının kullanımı dolduğunda bunların hizmet ettiği aynı odağa hizmet amaçlı faaliyet gösteren, bu hain örgütün ordumuzun içinde silahlı kanat olarak, her kademesinde hatta devlet başkanı yaverine kadar mevkileri sızmasıyla ordumuzun ele geçirilme projesi başarılmaya çalışılmıştır. Önemli oranda Fetö Terör Örgütü’nün iç işlerindeki emellerini gerçekleştirmek herkese her yere sınırsız operasyon yapabilecekleri emniyet teşkilatının ele geçirilmesi eski rejimde olan işkence olmayacak rüşvet dönmeyecek suçsuz insanlara suç yıkılmayacak ve diğer iç işlerinde emniyette dönen yozlaşmış düzen düzeltilecek ve düzeltiliyor propagandası ile emniyet teşkilatının ele geçirilerek ülke gündemine oturan tüm operasyonları gerçekleştirdiler. Bunların başına yansıyan gündeme gelen herkesçe bilinmektedir. Ya afişe olmamış, bilinmeyenleri ise daha can alıcıdır. Bu ülkede dokunulmaz olanlara operasyon yapılamayacakları cezaevlerine (Ankara 1 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara 2 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara Çocuk ve Gençlik (Genç erkek), Ankara Kadın Kapalı (Kız çocuk), Antalya E Tipi ceza infaz kurumu, Antalya L Tipi ceza infaz kurumu, Ardahan Kapalı ceza infaz kurumu, Artvin Kapalı ceza infaz kurumu, Aydın Kapalı ceza infaz kurumu, Bafra Kapalı ceza infaz kurumu, Bakırköy Kadın Kapalı  (Kız çocuk), Balıkesir Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (E) Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (H) Kapalı ceza infaz kurumu, Ceyhan Kapalı ceza infaz kurumu, Çanakkale Kapalı ceza infaz kurumu, Çankırı Kapalı, ceza infaz kurumu,  Hatay Kapalı ceza infaz kurumu, Hınıs Kapalı ceza infaz kurumu, Iğdır Kapalı ceza infaz kurumu, Isparta Kapalı ceza infaz kurumu, İnebolu Kapalı ceza infaz kurumu, İskenderun Kapalı ceza infaz kurumu, Kahramanmaraş Kapalı ceza infaz kurumu, Karabük Kapalı ceza infaz kurumu, Karaman Kapalı ceza infaz kurumu, Karataş Kadın Kapalı  (Kız çocuk) ceza infaz kurumu, Kars Kapalı ceza infaz kurumu, Kartal Kapalı ceza infaz kurumu, Kastamonu Kapalı ceza infaz kurumu, Kayseri Kapalı ceza infaz kurumu, Maltepe 2 Nolu L tipi ceza infaz kurumu, Maltepe 3 No lu L tipi ceza infaz kurumu, Manisa Kapalı ceza infaz kurumu, Mardin Kapalı ceza infaz kurumu, Mersin Kapalı ceza infaz kurumu, Metris 1 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Metris 2 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Midyat Kapalı ceza infaz kurumu, Muğla Kapalı ceza infaz kurumu, Muş Kapalı ceza infaz kurumu, Nazilli Kapalı ceza infaz kurumu, Nevşehir Kapalı ceza infaz kurumu, Niğde Kapalı ceza infaz kurumu, Oltu Kapalı ceza infaz kurumu, Ordu Kapalı ceza infaz kurumu, Osmaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Ödemiş Kapalı ceza infaz kurumu, Paşakapısı Kapalı  (Memur) ceza infaz kurumu,  Şebinkarahisar Kapalı ceza infaz kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Boyabat Kapalı ceza infaz kurumu, Burhaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Çarşamba Kapalı ceza infaz kurumu, Develi Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Tunceli Kapalı ceza infaz kurumu, Yalvaç Kapalı ceza infaz kurum.) arttılar. Devleti yönetenlerin bile bazen müdahale edemediği operasyonlar tutuklamalar gerçekleştirildi. Genelkurmay başkanının tutuklanması, başbakanlığın dinlenmesi, Mite operasyon çekilmesi, ve sayısızca operasyon yapanlar normal halka fetöcülerin ele geçirmek istedikleri alanlarda faaliyet gösteren iş insanı olsun, memur olsun, legal, illegal olanlar da olsun. Neler yapmadılar ki, Karlov suikasti bizlere çok şeyler anlatır. 15 Temmuz hain darbe gecesi sonrası olması özellikle hala tek emirle devletin silahlı güçlerinin içinde kendisini ölüm fedaisi yapacak millitanrılarının olduğu göstergesinin ispatıdır ki Hükümetin 15 Temmuz gecesi emniyet teşkilatının içindeki Fetöcüler’in %70’inin temizlenmiş olmasına rağmen ki öyle olmamış olsaydı, 15 Temmuz gecesi yaşananların seyri çok farklı gelişirdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün önündeki hainlerin tankının içinden çıkan eski polis mensubunun olması bunu bize net bir şekilde göstermektedir. Bunlar gibileri emniyetten temizlenmeseydi müdürler, amirler olarak görevde olsalardı o zaman kayıplarım da devletin aldığı hasar da çok çok daha ağır olurdu. 15 Temmuz sonrasındaki top yekün temizlikten sonra bile adamlar rus büyükelçisini polis görevlisine öldürttüler. Bu suikastın şifrelerinin mesajını amacını net bir şekilde ortalama zekaya sahip herkes anlamaktadır. Emniyet teşkilatı ile ilgili başlığımızdan sonra devletten çok halkın her kesiminin canının yandiği yargı organına geçerken Fetöcü polislerin siyasi ve devlet kurumları ile ilgisi olmayan normal halktan yüzlerce kişinin üzerlerine ne suçlar yakılıp mahkumiyetler verilip, hayatlar tarumar edilip, cezaevlerinde (Ankara 1 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara 2 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara Çocuk ve Gençlik (Genç erkek), Ankara Kadın Kapalı (Kız çocuk), Antalya E Tipi ceza infaz kurumu, Antalya L Tipi ceza infaz kurumu, Ardahan Kapalı ceza infaz kurumu, Artvin Kapalı ceza infaz kurumu, Aydın Kapalı ceza infaz kurumu, Bafra Kapalı ceza infaz kurumu, Bakırköy Kadın Kapalı  (Kız çocuk), Balıkesir Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (E) Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (H) Kapalı ceza infaz kurumu, Ceyhan Kapalı ceza infaz kurumu, Çanakkale Kapalı ceza infaz kurumu, Çankırı Kapalı, ceza infaz kurumu,  Hatay Kapalı ceza infaz kurumu, Hınıs Kapalı ceza infaz kurumu, Iğdır Kapalı ceza infaz kurumu, Isparta Kapalı ceza infaz kurumu, İnebolu Kapalı ceza infaz kurumu, İskenderun Kapalı ceza infaz kurumu, Kahramanmaraş Kapalı ceza infaz kurumu, Karabük Kapalı ceza infaz kurumu, Karaman Kapalı ceza infaz kurumu, Karataş Kadın Kapalı  (Kız çocuk) ceza infaz kurumu, Kars Kapalı ceza infaz kurumu, Kartal Kapalı ceza infaz kurumu, Kastamonu Kapalı ceza infaz kurumu, Kayseri Kapalı ceza infaz kurumu, Maltepe 2 Nolu L tipi ceza infaz kurumu, Maltepe 3 No lu L tipi ceza infaz kurumu, Manisa Kapalı ceza infaz kurumu, Mardin Kapalı ceza infaz kurumu, Mersin Kapalı ceza infaz kurumu, Metris 1 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Metris 2 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Midyat Kapalı ceza infaz kurumu, Muğla Kapalı ceza infaz kurumu, Muş Kapalı ceza infaz kurumu, Nazilli Kapalı ceza infaz kurumu, Nevşehir Kapalı ceza infaz kurumu, Niğde Kapalı ceza infaz kurumu, Oltu Kapalı ceza infaz kurumu, Ordu Kapalı ceza infaz kurumu, Osmaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Ödemiş Kapalı ceza infaz kurumu, Paşakapısı Kapalı  (Memur) ceza infaz kurumu,  Şebinkarahisar Kapalı ceza infaz kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Boyabat Kapalı ceza infaz kurumu, Burhaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Çarşamba Kapalı ceza infaz kurumu, Develi Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Tunceli Kapalı ceza infaz kurumu, Yalvaç Kapalı ceza infaz kurum.) insanlar çürütülmekteydi.

Etiketler: 2-FETÖ (Fetö Terör Örgütü) YAPILANMASINDA ORDU VE EMNİYET TEŞKİLATI, Fetö Terör Örgütü, Devlet, Terör Örgütleri Tarihi, fetöcü iş adamları, fetöcü iş insanları, 15 temmuz, şanlı ordu, peygamber ocağı, ALLAH, Zorunlu askerlik, Fetö, ideoloji, emniyet, yargı, Türkiye, Şeytanın hizmetkarı, fetöcü üst düzeyler, oligarşik, devlet başkanı, ülke, karlov suikasti, mit operasyonları, 15 temmuz gecesi, emniyet teşkilatı, Fikir Klübü

TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN TÜRKİYE YARGI SİSTEMİNDEKİ HAİN FAALİYETLERİ

TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE YARGI SİSTEMİNDEKİ HAİN FAALİYETLERİ

Adalet herkese bir gün lazım olacak kurumdur. Bu organ toplumun kanayan en çok acıtan yarasıdır. Eski rejimdeki sistem olsun fetöcülerin dönemindeki haksızlıkları yaşayanlar bu acıları bilir. Bir devlette halkın canını en çok acıtan yerin yargı olmasının nedeni ister suçlu olsun ister suçsuz olsun, herkes o kapıya adaletin sağlanacağı umudu ile ve bu yöndeki tarifsiz hislerle gider. Netice itibari ile oradaysa bekledikleri adaleti bulamayınca ve orada güçlülerin lehine hükmedildiğini görünce umutları ve inancı yıkıma uğrar acısı da her şeyden çok ağırdır. Şöyle ki: Yargıya gitmeden öncesindeki hareket işitse ve bu tarzda tüm olumsuz şeyleri yaşamış dahi olsa hiçbir şeyin etkisi tam hissedilmez. Çünkü adaletin sağlanacağa yere gitmeyi bekliyordur. Orada yıkılınca o devletin ve halkın haline Fetöcüler’in yargısı da işte böyle çok büyük acılara imza attılar. Verdikleri kararlarla suçsuz kişileri hayatlarını geleceklerini çaldılar. Ailelerin perişan olmasına sebep oldular. Suçlu olanlarınsa hak ettiklerini kat ve kat fazla cezalar vererek zalimce kararlarla hayatlarını bitirdiler. Gerçekten de suçlu olup ta kendilerinden olanlara veya kullandıkları kişiler olsun yakınları olsun Fetö Terör Örgütü’nden icazet almış olanlara ise çok büyük suçları bile yanlarına kar kaldı. Bunu da bu haksızlıkları adaletsizlikleri yaşayanlar iyi bildikleri için. Daha çok acı verdi. İronik olacak bir örnek var. Ülkemize mal olmuş bir film senaryosu var. Pardon filmi isminde, suçsuz yere yıllarca hapis yatıp pardon demişti, bu filmde asıl can alıcı nokta sistemin nasıl olduğudur. Adeta yıllarca bu filmin biraz daha değiştirilmiş halini yaşadık ülkece. Ve tüm medyada da izledik. Pardon filminde eski rejimdekiler tarafından yönetenlere atıf yapılarak işkence, cezaevi (Ankara 1 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara 2 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara Çocuk ve Gençlik (Genç erkek), Ankara Kadın Kapalı (Kız çocuk), Antalya E Tipi ceza infaz kurumu, Antalya L Tipi ceza infaz kurumu, Ardahan Kapalı ceza infaz kurumu, Artvin Kapalı ceza infaz kurumu, Aydın Kapalı ceza infaz kurumu, Bafra Kapalı ceza infaz kurumu, Bakırköy Kadın Kapalı  (Kız çocuk), Balıkesir Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (E) Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (H) Kapalı ceza infaz kurumu, Ceyhan Kapalı ceza infaz kurumu, Çanakkale Kapalı ceza infaz kurumu, Çankırı Kapalı, ceza infaz kurumu,  Hatay Kapalı ceza infaz kurumu, Hınıs Kapalı ceza infaz kurumu, Iğdır Kapalı ceza infaz kurumu, Isparta Kapalı ceza infaz kurumu, İnebolu Kapalı ceza infaz kurumu, İskenderun Kapalı ceza infaz kurumu, Kahramanmaraş Kapalı ceza infaz kurumu, Karabük Kapalı ceza infaz kurumu, Karaman Kapalı ceza infaz kurumu, Karataş Kadın Kapalı  (Kız çocuk) ceza infaz kurumu, Kars Kapalı ceza infaz kurumu, Kartal Kapalı ceza infaz kurumu, Kastamonu Kapalı ceza infaz kurumu, Kayseri Kapalı ceza infaz kurumu, Maltepe 2 Nolu L tipi ceza infaz kurumu, Maltepe 3 No lu L tipi ceza infaz kurumu, Manisa Kapalı ceza infaz kurumu, Mardin Kapalı ceza infaz kurumu, Mersin Kapalı ceza infaz kurumu, Metris 1 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Metris 2 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Midyat Kapalı ceza infaz kurumu, Muğla Kapalı ceza infaz kurumu, Muş Kapalı ceza infaz kurumu, Nazilli Kapalı ceza infaz kurumu, Nevşehir Kapalı ceza infaz kurumu, Niğde Kapalı ceza infaz kurumu, Oltu Kapalı ceza infaz kurumu, Ordu Kapalı ceza infaz kurumu, Osmaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Ödemiş Kapalı ceza infaz kurumu, Paşakapısı Kapalı  (Memur) ceza infaz kurumu,  Şebinkarahisar Kapalı ceza infaz kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Boyabat Kapalı ceza infaz kurumu, Burhaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Çarşamba Kapalı ceza infaz kurumu, Develi Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Tunceli Kapalı ceza infaz kurumu, Yalvaç Kapalı ceza infaz kurum.) yönetimleri, ve adaletsizlikler anlatılmaya çalışılmıştır. Bunlarda ise çok az kişilere yapılanlar hariç işkence yoktu. Cezaevi şartları belki yaşamsal olarak biraz daha iyileştirilmişti. Ama daha beteri vardı “Kalem” bu dünyadaki en büyük silah, bu silahın da kendi emelleri doğrultusunda Fetöcüler çok güzel kullandılar. İstedikleri gibi suçlar üretip, deliller yapıp, bir A4 kağıdı bir adet kalemle hayatlar bitirildi. Topluma mal olmuş büyük davalar herkesçe bilinmektedir. Özel yetkililer, süper savcılar, yıllarca sadece kurguyla tutuklu yatırılıp hayatını bitirip o da tiplerin de yoğun baskıda kafayı yedirtip insanları mağdur ettiler. Bunlardan birisi de merhum dava adamı ehlisünnet‘in Cumhuriyet sonrası, ilk ve son çileli sesi kumandan Salih MİRZABEYOĞLU‘dur. F tiplerinde yaklaşık 17-18 yıl tek kişilik hücrelerde yıpratılmaya ya ve kutsal Büyük Doğu hareketini engellemeye çalıştılar. Ağırlaştırılmış müebbetlerle, binlerce yıllarla insanlar sindirilerek kapatılan dosyalar infaz edildi. Hala binlerce suçsuz yere yatanlar daha da cezaevlerinde yatmaktalar. Fetöcülerin yargı ayağı topluma mal olmuş güçlü kişilere binlerce sayfalık iddianamelerle hükümlerle veya üç kişinin bile bir araya getirilip Çete yapılmasına kendilerine karşı olan herkesin finalinin ya terör örgütü ya da Çete kapsamında zindanları boylamalarına az çok herkesçe bilinmektedir. Sadece yaşayan kişiler ve ailelerinin bilebilecekleri topluma mal olmamış gölgede kalan yapılanları belirtmek istiyorum.

Fetö (Fetö Terör Örgütü)’nün polis, jandarma, yargı üçgeninde normal halktan kişilere yaptıkları bu kişiler ister görevli ister suç dünyası’nda faaliyet göstermiş kişiler olsun Fetöcü Polislerin çok şahıs yakalayıp işlem yapmak rütbe ve ödül almak ve siyasetin devletin içinde üst düzey toplantılarda yakalamak verilerini göstererek toplumu suçtan koruyoruz huzurlu toplum tarzında söylemlerle her devlet yöneten yöneticilerin olmasını istediği söylemlerle düzenlerini sürdürdüler. Bu düzende de yapılanlardan birkaç örnek vermek istiyorum. Resmi polis arabası ile gezen üç Fetöcü Polislerin ister daha önceden suçlu olsun, olmasın emniyet teşkilatındaki tabirle kaplama yapmaları özellikle varoş suç yoğunluğunun çok olduğu bölgelerde, yolda gidiyorsunuz sizi “asayiş uygulaması“ için durdurdular. Üst araması GBT sorgu derken suç atıyorlar. Siz istediğiniz kadar feryat edin bu da memura mukavemetten bir dosya daha olmuş oluyor. Çok sinirlendirirseniz ilk önce rüşvet teklif etti bırakmamız için, kabul etmeyince karşı geldi diyerek toplamda üç dosyanız olmuş oluyor. Karakola götürüyorsunuz, bir A4 kâğıt bir adet tükenmez kalemle her şey bitiyor. Karakoldaki amirin de Fetöcü olup olmaması fark etmiyor. Potansiyel suçlusunuz. Sizi gözaltına alanlar tutanağı tutup karakol teslimini yapıp tekrar görevine gidecekler. Sözde hakkımızı koruyorlar. Tutanaklarda yazılanlara gelirsek gözaltına alındığı saat, tarih, yer, adreste asayiş uygulaması yaptığımız sırada daha önce o bölgede suç işlendiği ihbarlarındaki tariflerdeki şahıslara benzediğimizden dolayı şu isim-soy isim şahsı durdurmamız neticesinde yapılan aramada saklamaya çalıştığı ama yakaladığınız hangi suç eşyası ise belirtilerek ve parada katılması gerekiyorsa yine üzerinde bulunan suçtan elde edildiği düşünülen denilerek falanca miktardaki paraya el konulmuştur. Bu parayı da bize rüşvet olarak teklif etmiştir. Kabul etmememiz neticesinde de mukavemete başladığı sözlü orantılı güç kullanılmak zorunda kalındığı derdest edildiğiniz yazılıyor. Orantılı güçte ilk alındığınız yerdeki üzerinize suç yıkıldığını anladığınız da verdiğiniz tepkiden dolayı yediğiniz dayağın hastane raporlarında belirli olacağından dolayı yasal bir kılıftır. Netice itibari ile biraz daha yaşanılanları süsleyip bir adet A4 kağıdında hayatınızdan çok uzun yıllar çalınıp, tüm düzeniniz yıkılıyor, böylelikle de sizi karakola teslim edip, gidiyorlar sonrası karakol prosedürü başlıyor. Avukatlar, ifade yani olayın haticesi ertesi gün savcıya çıkartılıyorsunuz, ne anlatırsanız boş işler Fetöcü olsun ister Fetöcü olmasın istisnalar hariç potansiyel suçlusunuz. Ülkemizin adaletli, şerefli savcısıyla garibim tutuklamaya sevk etse adaletine sığmaz, etmese her gün böyle yüzlercesi geliyor. Hangi birini bırakacak, açığa alıp makamından ederler. Tutuklamaya sevk ettiği kişiler ise Sulh ceza Mahkemesi içinde yukarıda söylediklerim aynen geçerlidir. İstisnalar hariç böyle dosyalarda geceyi cezaevi karantinasında sonlandırıyorsunuz. Yani sonun başlangıcı evresine geçiyorsunuz. Ölümden önceki son durak. Genel yargılama aşamasıysa avukat tutmak, delil sunmak sadece prosedür gereği, çok güçlü kuvvetli yerlerde kimseniz yoksa geçmiş olsun. Bu tür dosyaların %80’i o dönemlerde mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Şöyle ki yargılayan Fetö Terör Örgütü mensubu, Yargıtay’da cezayı onaylayan Fetöcü cezayı yatsan da halkın gariban avam tabakası, açıklanan hüküm ise çok uzun yıllar mahkumiyet. Bu sistemin başka işleyiş yönleri de var ama genel olarak budur. Müştekili suçlarda biraz daha değişik oluyor. Önceden bu tarzda suçlardan sabıka varsa önceki tarihlerde yapılan faili meçhullerin müştekileri çağırılıyor. Yönlendirme ile teşhis ettiriliyor. Kaleme almış olduğum yaşanan olayların ispati ise yıllardır Türkiye’de (Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak,Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak) yaptıkları ve yaşananlardır. İkincisi ise bir gecede beş bin hakim, savcının ihraç edilmesi ve sonradan alınan kriptolar, açığa alınan asker ve polislerdir. Bir de darbeden sonra Türkiye (Ankara 1 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara 2 Nolu L ceza infaz kurumu, Ankara Çocuk ve Gençlik (Genç erkek), Ankara Kadın Kapalı (Kız çocuk), Antalya E Tipi ceza infaz kurumu, Antalya L Tipi ceza infaz kurumu, Ardahan Kapalı ceza infaz kurumu, Artvin Kapalı ceza infaz kurumu, Aydın Kapalı ceza infaz kurumu, Bafra Kapalı ceza infaz kurumu, Bakırköy Kadın Kapalı  (Kız çocuk), Balıkesir Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (E) Kapalı ceza infaz kurumu, Bursa (H) Kapalı ceza infaz kurumu, Ceyhan Kapalı ceza infaz kurumu, Çanakkale Kapalı ceza infaz kurumu, Çankırı Kapalı, ceza infaz kurumu,  Hatay Kapalı ceza infaz kurumu, Hınıs Kapalı ceza infaz kurumu, Iğdır Kapalı ceza infaz kurumu, Isparta Kapalı ceza infaz kurumu, İnebolu Kapalı ceza infaz kurumu, İskenderun Kapalı ceza infaz kurumu, Kahramanmaraş Kapalı ceza infaz kurumu, Karabük Kapalı ceza infaz kurumu, Karaman Kapalı ceza infaz kurumu, Karataş Kadın Kapalı  (Kız çocuk) ceza infaz kurumu, Kars Kapalı ceza infaz kurumu, Kartal Kapalı ceza infaz kurumu, Kastamonu Kapalı ceza infaz kurumu, Kayseri Kapalı ceza infaz kurumu, Maltepe 2 Nolu L tipi ceza infaz kurumu, Maltepe 3 No lu L tipi ceza infaz kurumu, Manisa Kapalı ceza infaz kurumu, Mardin Kapalı ceza infaz kurumu, Mersin Kapalı ceza infaz kurumu, Metris 1 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Metris 2 Nolu T tipi ceza infaz kurumu, Midyat Kapalı ceza infaz kurumu, Muğla Kapalı ceza infaz kurumu, Muş Kapalı ceza infaz kurumu, Nazilli Kapalı ceza infaz kurumu, Nevşehir Kapalı ceza infaz kurumu, Niğde Kapalı ceza infaz kurumu, Oltu Kapalı ceza infaz kurumu, Ordu Kapalı ceza infaz kurumu, Osmaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Ödemiş Kapalı ceza infaz kurumu, Paşakapısı Kapalı  (Memur) ceza infaz kurumu,  Şebinkarahisar Kapalı ceza infaz kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Boyabat Kapalı ceza infaz kurumu, Burhaniye Kapalı ceza infaz kurumu, Çarşamba Kapalı ceza infaz kurumu, Develi Kapalı ceza infaz kurumu, Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tarsus Kapalı ceza infaz kurumu, Tokat Kapalı ceza infaz kurumu, Tunceli Kapalı ceza infaz kurumu, Yalvaç Kapalı ceza infaz kurum.) yaşanan içler acısı durum vardır. Yakalanma ve mahkumiyet aşamasına kadar ki kişilerin hepsi Fetö Terör Örgütü Mensubu olmasına rağmen bu kişilerle beraber mahkum edilen kişiler aynı cezaevlerinde yatmaktadırlar. Fetö Terör Örgütü’nün bu yaptıkları hukuk ve konularla ilgili akademik bir makale yazmak gerekir ki yeniden yargılanma olsun, hukuki tüm konular anlaşılsın.

Fetö Terör Örgütü’nü başımıza bela edenlerin ülkesinde ise bir polis şefinin soruşturma ile ilgili sahte delil ürettiği anlaşılınca 30 yıllık görevinde tüm müdahil olduğu dosyalar yeniden incelemeye alınıp yeni yargılama yapılmaktadır. Bizde ise ayyuka çıkmış adaletsizlikler, yargı sistemi çöker, veya başka parametrelerden dolayı göz ardı ediliyor. Netice itibari ile Fetö Terör Örgütü’nün yargı yapılanmasının ülkemize yaptıklarının bir kısmını kaleme almaya çalıştım. Ülkemizin adalet sisteminin ne derece yara aldığının siz değerli Fikir Klübü okuyucularının takdirlerine sunarım.

Etiketler: TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE YARGI SİSTEMİNDEKİ HAİN FAALİYETLERİ, adalet, yargı, suçlu, fetöcüler, pardon filmi, hapis, ceza infaz kurumları, cezaevi şartları, özel yetkili süper savcılar, dava adamı, kumandan salih mirzabeyoğlu, büyük doğu hareketi, çete, terör örgütü, infaz, polis, jandarma, suç dünyası, asayiş uygulaması, gbt, sulh ceza mahkemesi, fetö terör örgütü mensubu, yargı sistemi, fikir klübü

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN MEDYA YAPILANMASININ TÜRKİYE TOPLUMUNU, DİZAYN ETMEK İÇİN YAPTIKLARI PROPAGANDALARIFETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN MEDYA YAPILANMASININ TÜRKİYE TOPLUMUNU, DİZAYN ETMEK İÇİN YAPTIKLARI PROPAGANDALARI

Fetö Terör Örgütü (P.Y.D)’nün medya yapılanması herkesçe bilinen Samanyolu TV ve Zaman gazetesi ile başlarsak, siyaset, askeriye, emniyet, yargı yapılanmalarını yapmış olduğu tüm faaliyetleri toplama yaptıkları yayınlarla haklı doğru gösterip, çeşitli propaganda teknikleri ile desteklenmesini ses çıkarılmamasını sağladılar. Bu ülkede kitleleri normal halkın özellikle bizim gibi ülkelerde politize olmamış %70 halk kesimini beyinlerini düşüncelerini yönlendirip etkileyebileceğin alan medyadır. Fetöcüler bunu da yaptılar. Örneğin zaman gazetesi Fetöcü olanlar veya sırf ona yardım etmek isteyenler abone oluyorlardı. Ama adamlar ücretsiz olarak adreslere bırakıyorlardı. Metropol’de Anadolu’da 81 ilimizde (Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Siirt, Sinop, Sivas, Şırnak,Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak ) bunu yaptılar. Hafta sonu hariç normal halk kesiminden olan kaç kişinin evine gazete alınıyor. Ki düşünün siyasi gündemi takip ediyor. Veya politika ve devlet yönetimini iktidar güç savaşı’nın oyunlarının bilincinde. Hal böyle olunca da her gün kapınıza kadar gelmiş olan içinde ülkenizin örf, adet ve ahlakına aykırı olmayan gazeteyi evinize alıp okursunuz. Ev ahalisinden gazeteyi gören herkes bir göz gezdirir. Yapılan yayınlardan da etkilenir. En düşük seviyede olsa bile. Bir de başka kanallardan yönlendirici doğru haber iletimi alınmıyorsa o propagandaya inanıp beynine işler. Bir de diğer yapılanmalar da bahsettiğim üzere eski rejime savaş açmış çürümüş devlet yapılanması ile savaş veren olarak kendilerini lanse ettiler. Zamanla o yayınlarda yapılan diğer örgüt propagandalarına da kanarsınız. Tabi günümüzde teknolojik gelişmeler sosyal medya ve diğer platformlar gelişimi çok az diye bilgiye erişim kısıtlıydı. Bir de ana akımı medya içinde de olan TV kanallarındaki yayınlar ( haber, dizi, belgesel, tartışma programları) olsun herkes o dönemde bu kanalı açıp izlemişizdir. İlgimizi çeken bir yayınsa izlemişizdir. İster bağımsız TV olsun, ister siyasi amaçlı bir yayın yapan TV kanalı olsun hiçbir program istisnalar hariç sadece reyting ve reklam geliri için yapılmaz, hepsi özellikle çalışılmış izleyici yönlendirme, beyne gönderme düşünceleri etkileme amaçlıdır. O program izleyen herkesin neyi düşünmesi hedefleniyorsa o yönde yayın yaparak, istedikleri konuyu kitlelere düşündürüyorlar, nasıl düşüneceği ise kişinin kendisini ilgilendirir. Türkiye’deki TV kanallarında yapılan yayınlardan sadece birisinden örnek verirsek konu anlaşılır. Meşhur Hollywood filmlerinden adamların 90’larda yaptığı filmler bile hala ülkemizde üst sınırlarda izleyici bulabilmektedir. Bu filmlerle ABD’nin üst düzey propagandası, algı operasyonları yapılmaktadır. Çoğu da CIA ve diğer şer yapılanmalarının tek elinde ve desteğinde çekilmiştir. Bunlar da sayısızca ilgilenmesine rağmen ülkemizde hala 30 yıl önceki filmleri üst sıralarda izleyici bulabilmektedir. Yani adamlar da tarihe karışan propagandaları bile biz de hala devam etmekte, o kadar ki geri kalıp yönetiliyoruz. Beyniniz ve zihniniz ele geçirilmiş. Kendi ülkelerinde ise bunların hiçbiri yayınlanmaz, yeni nesil versiyonları olsa yine gam yemeyeceğim güncel bazı şeyler içermesinden onları bile hiç yoktan izleyicinin bilgi edinme aracı göreceğim. Bizde durum böyleyse diğer gelişmiş ve gelişmemiş olan Müslüman ülkelerinin vay haline Fetö Terör Örgütü’nün medya yapılanmasında yaptıklarında bilinmesi gereken bir hususta onlardan olmadığı zannedilen aslında onların propaganda yayınlarını yapan sözde tamamen aykırı ideolojik görüşte oldukları bilinen yazılı ve görsel medya platformlarında yapılan ve ülke gündemine oturan yayınlar herkes tarafından Hatırlanmaktadır. 15 Temmuz hain saldırı sonrasında belgelerle ifşa olan platformlar öğrenince toplumun çoğunluğu şok yaşamıştır. Sözde düşman ideolojilerde oldukları bilinenlerin aslında danışıklı, dövüşüklü oldukları anlaşılmıştır. Fetö Terör Örgütü olsun, başka örgütler olsun veya devletlerin istihbarat örgütlerinin medya yapılanmalarında yaptırdıkları yayınları çok iyi analiz ederek bakmak lazım. Toplumumuzu bunlardan da korumamız gerekir.

Etiketler: FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN MEDYA YAPILANMASININ TÜRKİYE TOPLUMUNU, DİZAYN ETMEK İÇİN YAPTIKLARI PROPAGANDALARI, fetö terör örgütü, PYD, Samanyolu tv, zaman gazetesi, siyasi, askeri, Emniyet yapılanması, propaganda, fetöcüler, gazete, devlet yönetimi, devley yapılanması, savaş, örgüt, sosyal medya platformu, tv. kanalları, abd, cia, müslüman ülkeler, 15 temmuz hain saldırısı, istihbarat

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN TÜRKİYE'DEKİ EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILANMASI

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE’DEKİ EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILANMASI

Değerli “Fikir Klübü” okuyucularımız bir terör örgütünün can damarını oluşturan varoluşunun devamını ayakta kalmasının prometizlerinin ilk sırasında olanı milîtanrıları mankutlaştırma radikal örgüt ideolojisinin inşasına başladıkları alandır eğitim. Ve bu eğitime, resmi eğitim katarak istedikleri gibi eğitim tamamlanmış kalifiye nitelikli radikal örgüt mensubu yetiştirilmiş oluyor, bunların da istedikleri alanlarda devlet veya devlet dışı sektörlere hizmetli olarak yerleştirip eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Temel eğitimin ilk etabından son etabı olan üniversite eğitimi de dahil kurdukları eğitim kurumlarıyla çok uzun yıllar yeni nesil örgüt mensubu yetiştirdiler. Bu kurumlar yetmeyip dershanelerle kendilerininkinin dışındaki kurumlarda eğitim gören düşük başarıya sahip olanları da burada eğittiler özellikle dershanelerde kendi kurumlarının dışında eğitim alanlara ayrı özen gösterip başarılı olmaları sağlandı ve örgüt ideolojisi oluşturuldu, bu da kendilerinde ailelerinde çevrelerinde de örgüte katılma da pozitif yönde yetki oluşturuldu örneğin Yks sınavına katılmış başaramamış kişilere çaldıkları soruların cevaplarını normal ders yapılıyormuş gibi o soruların cevaplarının konularını yoğun olarak çalıştırmaları neticesinde gelen başarıdır. Ve kendi kurumlarında radikal örgüt ideolojisi ile yetiştirdikleri kişileri ister ÖSM‘nin sınavları olsun ister görev yaptıkları yerdeki kurum içi sınavların cevapları olsun. Gizlilik yeminleri ettirerek, başarılı olmaları sağlandı. Bu kişilerin başarılı olduğunu gören kişiler de örgüt artı başarı demek algısı oluştu. Her kesimden de katılımlar sağlandı maddi durumu olmayanlar da orta derecede desteklerle, bir nevi Fetö Terör Örgütü nüfusuna geçirildi. Bağlı oldukları örgüt (Fetö) abileri izin vermeden dahi aileleri ile görüşemediler. Kolejlerle, özel üniversitelerle gelir seviyesi yüksek kişilerin çocuklarını örgüt üyesi yapıldı. Bir nevi iş dünyasındaki faaliyet gösteren ailelerin çocuklarını ele geçirerek ailelerin içlerindeki yönetime ortak oldular. Adamlar eğitim sistemini öyle bir ele geçirdiler ki ülkede yetişecek parlak zekalar olsun yeni nesil çekirdekler başlayarak kendileri için yetiştirdiler. Bu kişileri ülkemizin devlet ve devlet dışı alanlarının hepsinde örgüte hizmet ettirdiler. Sınırsız kalifiye eleman yetiştirme alanı buldular. Atalarımızdan bu yana kurulan devletimizin hiç birindeki örgütler böyle militan yetiştirme razkanına sahip olamadılar. Fetö Terör Örgütü’nün temelini de bu oluşturmaktadır. Zaten iktidar örgüt savaşının perde arkasında devam ederken iktidarın dershaneler kapatılacak kararı savaşın patlak vermesine neden olmuştur. Fetö Terör Örgütü’nün ve gelecekte kurulacak örgütlerle mücadelenin başarıya ulaşması için eğitim alanının devlet tarafından çok çok iyi yönetilmesi ülkemizin evlatlarının çok iyi eğitilip yetiştirilmesi gerekmektedir.

Etiketler: FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN TÜRKİYE’DEKİ EĞİTİM ÖĞRETİM YAPILANMASI, Fikir Klübü, terör, örgütü, radikal örgüt ideolojisi, devlet, üniversite, eğitim, yeni nesil örgüt mensubu, iş dünyası, iş insanı (fetöcü), fetöcü iş adamı

FETÖCÜ İŞ ADAMI, FETÖNÜN TİCARİ YAPILANMASI, FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNE HİZMET EDEN İŞ İNSANLARI (FETÖCÜ İŞ İNSANLARI)

FETÖCÜ İŞ ADAMI, FETÖNÜN TİCARİ YAPILANMASI, FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNE HİZMET EDEN İŞ İNSANLARI (FETÖCÜ İŞ İNSANLARI)

Fetöcü İş Adamları (Fetöcü İş İnsanı) Fetö Terör Örgütü’nün adeta hiç kurumadan çağlayan gibi akan para musluklarının ana kaynağı olan ticari alanlardaki faaliyetlerinin şah damarını oluşturan (Fetöcü İş Adamları)’dır. Kurulduğu yıllardan bu yana Türkiye’de ticareti yapılan her alanda ekonomik faaliyet göstermişlerdir. Mahalle arasındaki bakkaldan tutun da, uluslararası ticaret yapan holdinglere kadardır. En alttan yazarak başlarsak ülkemizin her kesiminden esnafın öğrenci okutup, İslam davasına neferler ülkemize parlak gençler yetiştiriliyor diye yardımlar yapıldı. Bir de örgüte katılan kişilerin ailelerinin ticari alandaki faaliyetlerine destek oluyorlardı. Bankalardan krediler verip, diğer Fetöcü ailelerin ve örgütün kendi bünyesinde yaptırdığı ticaret ağlarından network kurulması sağlanıyor. Böylece 15 Temmuz gecesine kadar her ticari alanda büyüyerek sınırsız sıcak para getirisi sağlandı. Fetö Terör Örgütü’nün ticari faaliyet kademesi üç aşamalıdır.
1- Belirttiğim üzere esnaf kısmı.
2- Bir üst aşama şirketleşmiş, kurumsal faaliyet alanına geçiş yapan elit kesimden gelip, beyaz ve mavi yakalıları bünyesinde barındıran kesimdir.
3- Holding olan patronlar kesimidir. En tehlikeli kesim de bunlardır. Parayı götüren Sefa‘yı süren tüm dünya ile ticaret yapıp, faaliyet gösteren Fetöcü iş insanı (Fetöcü iş adamları) ve uluslararası çevreleridir.

Fetö Terör Örgütü uluslararası alanda faaliyet gösteren Fetöcü iş insanı (Fetöcü iş adamları) finansal olarak bu kadar büyük bir kitleyi yönetmelerini ana nedeni de Yahudilerin sistemini çağırmaktadır. Şöyle ki Yahudi ırkı tarih boyunca hep yerlerinden sürülmüş dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. Bu da onlara dünya ticaretinin yönetilmesinin kapılarını açmıştır. Akrabalarıyla yaptıkları ziyaretler sırasında bulundukları ülkeler arasındaki ticareti yapılacak emtiaların farkına varıp, ve bu ticareti adeta sıfır risksiz yapmışlardır. Birbirlerine olan aidiyetlerinden dolayı sağlıklı net neticelenmiştir. İşte Fetöcü iş insanı (Fetöcü iş adamları) da aynı bu şekilde büyümüşlerdir. Örgütün dünyanın her yerine dağılan örgüt üyelerinin (Fetöcüler) aracılığı ile adeta dünya ticaretini network ağına kurmuşlardır. Örgüt bağından dolayı da normal kişinin karşılaşabileceği sorunları minimum derecede olmuştur. Bir de uluslararası sistemi yöneten güçlerin, nasıl ki sınırsız Yahudilere destek verdilerse, fetö terör örgütüne de aynı şekilde köstek olmayıp, destek olmuşlardır. Fetö Terör Örgütü mensupları da Yahudiler gibi nasıl ki Yahudiler yaptıkları her ticarette bulunduğu ülkede çok İsrail’e siyoniz’me vergi verdilerse Fetöcü iş adamları’da ülkemizden çok fetöye vergi verdiler. Hatta bazı Fetöcü iş insanı (Fetöcü iş adamları) tüm gelen parayı fetöye akıttılar. 15 Temmuz (hain darbe) gecesinden sonra kayyum atanan holdinglerde el üstünkörü bir göz bile gezdirmek bile yetmektedir. Ticari boyutun ne kadar büyük evrelere ulaştığının anlaşılması için yeterlidir. Bunun da madalyanın görünen yüzü olduğunu unutmamak lazımdır. Çok uzun yıllarca bu ulusal ve uluslararası ticaret getirisinin Fetö terör örgütü tarafından kullanılarak sınırsız para gücü ve Fetöcü iş insanı (Fetöcü iş adamları) ile kendilerine hareket alanı kurdular bu paranın miktarını hesaplamak imkansızdır. Ama bir devletin gayrisafi milli hafızasına eşdeğer seviyelerde olduğu aşikardır. Bir de Fetö Terör Örgütü’nün diğer terör örgütlerinden avantajı da sınırsız resmi ticaret yapılabilmeli ve gelen paraların da üst kesim ve bir alt kademesi hariç minimum derecede harcanması, herkes de örgütün parasını harcamak kullanmak yerine örgüte destek sağlama amacı vardır.
Hal böyle olunca da nasıl bir maddi gücü yönettiklerini anlamak zor olmasa gerek. Fetö Terör Örgütü’nün mali yapısının en büyük bir kısmını oluşturan ticaret alanı ile ilgili yapısının bir kısmı böyledir sadece çok özel bir ehil kişilerden ekip kurulup bu alanın çok iyi araştırılıp deşifre edilmesi lazımdır. Araştırma sırasında siyonizm ve Yahudilerin, meşhur 13 ailenin uluslararası sistemin parasını yöneten güçlerin sistem sistemler ile Fetö Terör Örgütü’nün sisteminin çok çok benzerlikler olduğunu bazılarının da bağlantılı olduğu tespit edilecektir.

Etiketler: FETÖCÜ İŞ ADAMI, FETÖNÜN TİCARİ YAPILANMASI, FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNE HİZMET EDEN İŞ İNSANLARI (FETÖCÜ İŞ İNSANLARI), Fetöcü iş adamları, fetöcü iş insanları, fetö terör örgütü, uluslararası ticaret, fetöcüler, yahudi ırkı, network, hain darbe 

FETÖ (PYD) TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN SPOR CAMİASINI ELE GEÇİRME PROJESİ

FETÖ (PYD) TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN SPOR CAMİASINI ELE GEÇİRME PROJESİ

Fetö Terör Örgütü’nün Türkiye’de popüler olan ve halktan gelen her kesimin yapabileceği spor branşlarının hepsindeki futbolcuların dini aidiyetlerini kullanarak bir şekilde onlardan destek yardım Fetö Terör Örgütü’ne pasif üye olarak Fetöcü iş adamları ile katılımları sağlandı. Spor branşlarıyla ilgili devlet kurumlarına kendi Fetöcü iş insanı yerleştirdiler, özellikle spor kulüplerine kendi işadamlarının yönetici olmaları sağlandı. Esnaf kesimi ise üye ve kongre üyesi yaparak örgütlenme sağlandı yönetici olanlarla devlet kurumlarındaki militanlarla aktif olarak görüşüp spor camiasında yapmak istediklerini yaptılar. Özellikle futbol camiasında TFF ve diğer branşların resmi kurumlarında ele geçirilip sahte şike operasyonlarına imza attılar. Operasyonlar neticesinde kulüp yönetimleri komple ele geçirilip tamamen spor camiası Fetö Terör Örgütü’ne bağlandı. Hatta Fenerbahçe Spor Başkanı’nın yapılan şike operasyonundan sonra veciz bir sözü vardır. “Ne şikesi kardeşim ülke elden gidiyor.” Demiştir. Kimsenin söyleyemediği sözü söylemiştir. Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinin yönetimini ele geçirmek futbol ekonomisini yönetmek camiaya gönül vermiş üst düzey kişilerle sürekli iletişimde olarak, taraftar gruplarından sempatizanlar devşirmek aynı zamanda Türkiye’nin en güçlü STK’ları olan futbol kulüplerinin ele geçirilip, her yönüyle konvoyu oluşturabilecek olan bu gücü hedefleri doğrultusunda kullanmak, diğer alanlara nazaran örgüt burada başarılı olamadı. Spor camiasının ileri gelen kesiminin eğitim ve ekonomileri ve çeşitli nedenlerden dolayı belli bir sosyal çevreden geldikleri içindir ki tam örgütlenip ele geçiremediler, netice itibari ile Fetö Spor Faaliyetlerinde örgütün amaçları doğrultusunda yıllarca eylemde bulundular. Başarılı oldukları da oldu hüsrana uğradıkları da.

Etiketler: FETÖ (PYD) TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN SPOR CAMİASINI ELE GEÇİRME PROJESİ, Fetö Terör Örgütü, şike operasyonu, fetöcü iş adamı, fetöcü iş insanı, devlet kurumları, spor camiası, futbol camiası, Fenerbahçe spor klübü, Türkiye

ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ, MAFYA, YERALTI DÜNYASI, ÇETELER, ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ MAFYA BABALARI, MAFYA GRUPLARI, İLLEGAL SUİKAST TİMLERİNİN FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NDEKİ BAĞLARI

ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ, MAFYA, YERALTI DÜNYASI, ÇETELER, ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ MAFYA BABALARI, MAFYA GRUPLARI, İLLEGAL SUİKAST TİMLERİNİN FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ’NDEKİ BAĞLARI

Fetö (PYD) Terör örgütünün siyasi terör örgütleri dışında kalan ( organize suç örgütleri, mafya grupları, yeraltı dünyası, çeteler, çıkar amaçlı suç örgütleri, mafya babaları, illegal suikast timleri) yer dünyasıyla ilgili bağlantıları yeri geldiği zaman siyasi bağlantı olmadan Türkiye’nin gündemini belirleyici siyaseti ve siyasi dosyaları etkileyebilecek suikast girişimlerinde bulunduğu organize suç örgütleri, mafya grupları, illegal yapılar kime neye hizmet ettiğini bilmeden her eylemi yaptırabilecekleri kullanıma elverişli mafya tetikçilerinin buldukları yerdir suç dünyası… Şu da unutulmamalıdır ki kayıt dışı ekonominin ana damarıdır suç dünyası. Örgütte olan parada fazla önemi olmasa da ama militanrıları için çok büyük bir posta sektörüdür, yeraltı dünyası öncelikle bilinmesi gereken bir şey daha Fetö Terör Örgütü’nün suç dünyası ile ilişkili olduğu çok uzun yıllar boyunca hiç bilinmedi. Aksine tamamen karşı oldukları biliniyordu. Örgüt mensuplarının ve sempatizanlarının çoğu bile böyle bilmekteydi. Ama gerçek çok farklıydı. tipik fetö taktiği bu alanda da kendini gösterdi. İnsanlar gerçeği anlayana kadar, geçmiş olsun her şey bitmiş oluyordu. Suç dünyasını iki aşamalı olarak belirtmek gerekir. Birincisi siyasetin ülke gündeminin suç dünyasıyla nasıl etkilenlendirilip, dizayn edildiği. Örneğin Hrant Dink Suikasti işlendiği andan itibaren Türkiye gündemine oturan siyasi otoriteye etkisi ve devletteki sonuçları çok iyi bilinmesi gerekir. O dönemi yaşayan bu makamdaki ve bürokrasideki kişilerin gerçekten yaşananları anlatırlarsa gerçekler anlaşılır. 17 yaşında neyi niçin yaptığını kime hizmet ettiğini bile bilmeyen bir çocuğa İstanbul’un göbeğinde siyasi cinayet işletenler suç dünyasından kullandıkları kişilerle bunları yaptırdılar bunun gibi bilinen bilinmeyen ne cinayetler işlendi. Kimlere ne mesajlar verildi, özel mesajlar içeren ne eylemler yaptırdılar ve Hrant Dink Suikasti’nde olduğu gibi kimsede bunlarla yani Fetöcüler’le ilişkilendirmedi. O dönem kaç kişi diyebilirdi ki Fetöcü’lerin parmağının olduğunu aksine, bunlarla mücadele ediyorlar diye bilinmekteydi. FETÖ’nün suç dünyasındaki ikinci ilişkisi ise çeteler, organize suç örgütleri, uluslararası uyuşturucu baronlarına verdikleri gizli dokunulmazlık zırhıdır. Şöyle ki özel yetkili savcıların haber alma elemanı diye sisteme kaydettirilip, kendi mallarını yakalatıp, devlete çalışıyor dedikleri baronlar aslında özgürce uluslararası uyuşturucu ticareti yapılmasını sağladılar. Fetöcü’lerden özel kurulmuş polis ve jandarma ekiplerinin bu baronlarla yaptığı işbirliği neticesinde, yakaladıkları uyuşturucunun kendi adamlarından ihbarcı göstererek yakalanan malın değeri üzerinden aldıkları ikramiyenin meblağları çok yüksek derecelerdedir. Ayrıca süsleme haber alma elemanı olarak kaydettirmedikleri kişilerin veya kayıtlı kişilerin olsun besledikleri çetelerin, mafyaların, suç örgütlerinin ve yeraltı dünyasına mensup kişilerin rakiplerini de piyasadan temizleyerek hem kendi adamlarına hareket alanı, hem de rant alanlarını genişlettiler. Hem de halka devlete hizmet ediyoruz, kılıflarını cila çektiler algısal olarak… Fetö (PYD) Terör Örgütü’nün suç dünyasında yaptıklarının bir kısmı belirttiğim gibidir. Bu örneklerden yola çıkarak sayısızca yaptıkları suikastleri tahmin etmek zor olmasa gerekir.

Değerli “Fikir Klübü” okuyucularımız Fetö Terör Örgütü’nün yapısının ve yaptıklarının faaliyet alanlarının bir kısmını kaleme aldığım bu yazımda dinimiz, halkımız, vatanımız, devletimiz ve tüm Müslüman ülkelerde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Irak, Cibuti, Katar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Mısır, Moritanya, Somali, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Türkiye, Umman, Ürdün, Yemen Arap Cumhuriyeti ve Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti.) halklar için oynanan oyunların kurucularının ve yapılarının ne boyutlarda olduğunun içimizden kimleri devşirip kullandıklarını bir nebze de olsa yazmaya çalıştım, bunların farkında olarak, geleceğimizi inşa etmemiz lazımdır, bunu başarmak için yapılması gereken ise en başta eğitim, bilim ve diğer parametrelerin en iyi şekilde kullanılıp, yeni nesiller yetiştirilmelidir. Yoksa uşakların isimleri yapıları değişir, bugün Fetö ve Işid var, yarın bir başka örgüt yine bize yapmak istediklerini yaparlarsa sonuç yine aynı olacak son olarak İslam ümmeti için kurulması elzem olan ehl-i sünnet ışığında siyaset üstü bir hilafet makamının kurulması şarttır. Şöyle ki: dinimize sokulmaya çalışılan bidatların Işid, Fetö ve diğer saygısızca kurulan örgütlerin dinimizi kullanarak insanların dini inançlarını aidiyetlerini sömürüp kullanmalarının önüne geçmek için doğru İslam’ı anlatıp İslam Birliği’nin sağlanması için bu makam şarttır. Tüm İslam ülkelerindeki gerçek alim zatlar bir araya getirilip bir şura kurularak aynı zamanda beraber yönetilen sistemli yapı kurulacak, tamamen siyaset dışı olup sadece dini emirleri hak olarak söyleyip bağımsız bir şekilde İslam’a hizmet edip, bu iblislere de fırsat vermeyecektir. Bu konu başlı başına bir makale ve akademik çalışma konusu olduğundan dolayı kısaca değinmek istedim. Tüm “Fikir Klübü” okuyucularına saygı ve sevgilerimle.

 

Emrah Sağlık              

www.musabyasiozen.com.tr

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜRT SORUNU MU? KARDEŞ SORUNU MU? SİYASİ ÇIKARLAR, MENFAATLER DOĞRULTUSUNDA KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRIP ÇIKARILAN FİTNE SORUNU MU?

KÜRT SORUNU MU? KARDEŞ SORUNU MU? SİYASİ ÇIKARLAR, MENFAATLER DOĞRULTUSUNDA KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRIP ÇIKARILAN FİTNE SORUNU MU?

Bin yılı aşkın süredir beraber yaşamış savaşmış akraba olmuş birbirine asimile olmadan, kardeş olarak entegre olmuş Dini bir, örfü bir, adeti iki kardeş kardeş iki yüz senedir sömürmek için yapılan oyunlar sayısızca dır. Şöyle ki bu kardeşliği birliği Ortadoğu’yu yönetecek tek güç olacağı dünyadaki dengeleri değiştireceği aşikardır. Bunun için birbirine düşürüp savaştırmak için verilen fitnelerin haddi hesabı yoktur. Buna rağmen bu kardeş iki halkın ülkemizdekilerin %95’i kardeşçe birlikte yaşamaktadır. Komşu devletlerde ise bu oran daha düşük olmasına rağmen aynı kardeşlik bağları var olarak yaşamaktadır. Hatta çoğunluğu ülkemizde olmak üzere hangi Türk yoktur ki namuslu ve şerefli olarak gördüğü akrabasının kökeni Kürt olmasın, hangi bir Kürt yoktur ki böyle bir akrabası Türk olmasın buna rağmen gelinen noktanın Şehitlerimizi akan kanlarımızın haddi hesabı yoktur. Bununda nedenlerini ve çözümü ile ilgili bu yazımı kaleme almaktayım.

Türk Kürt halkının kardeşliğinin başlangıcı orta asya ve Mezopotamya nın kadim halklarıdır. Bu iki ırkın Müslüman oluşlarıyla başlamaktadır. O Çağlar da yer gelmiş haçlılarla yeri gelmiş Bizans ve Moğollarla yeri gelmiş bidat ehli olan Fatimilerle, batimilerle Ehli sünnet sancağı altında beraber savaşmışlar. Hatta devletlerini amaçları için birleştirerek kendi ırklarından olan da beylikler ve emirliklerle, kendi hanedanların da mensup olanlarla güç, iktidar, toprak savaşlar yapmışlardır. 1071 Malazgirt meydan Savaşında sultan Alparslan’a destek verip Beraber Savaşan tek Kürt mollası ve aşiretidir. O zamandan beri birbirleri ile akraba olmaya başlamışlar. Bu coğrafya haçlı istilalarıyla yakılıp yıkılırken kürdü, türkü, arabı, Faslı’sı Ehlisünnet sancağı altında birleşerek İslam’ı tek cepheyi oluşturdukları zaman zafere ulaşmışlardır. Bu birliği sağlayan liderlerin özellikleri ırkı, kavmi değil takvası, ilmi, bilgisi, feraseti gibi vasıfları lider olmalarını sağlamıştır.

Ehlisünnet sancağının liderliğini her daim bu vasıflara ehil olanlar devralmıştır. Diğerleri de onların etrafında birleşerek İslam sancağını sallayıp fetihler gerçekleştirilmişlerdir. Örneğin Türk adil sultan nurettin mahmut Zenginin devraldığı İslam sancağı ile önderliğinde başlayan cihat hareketi nde Kürt ailesi olan eyyubilerle yaptığı kader birliği ile yetiştirdiği Selahaddin Eyyubinin nasıl ki İslam sancağını devralıp İslam’ı tek cepheyi oluşturup uzun yıllar verilen cihat mücadelesinin sonunda Ser bidat ehli Fatimi devletini yıkıp halklarını ehli sünnete döndürmesi bu Uğur’dan yapmış olduğu tüm icraatlar ve netice itibari ile o büyükkutlu zafer olan Kudüs’ü batıldan temizleyip Hakk’ın gelmesini vesile olup zafere ulaşmışlardır. Birbirine kenetlenmiş bir avuç müminler çatışma anında günlük menfaatleri sebebi ile bir araya gelmiş topluluklardan daha güçlülerdir. Allah celle celalühü’nün İlkelerinden biri budur Ümmet aynı akideler arasında bir araya gelirlerse sayıları az olsa da onlar daha güçlüdürler. Nitekim tarihi hadiseler de bunlar şahittir. Yenilmez denilen ordular imkanları kısıtlı sayıları çok az olan müminler karşısında yenilmişlerdir. Rab bani ilkelere dayanarak hareket etmekle böyle zaferlere muaffak olunur.Ne zaman ki bu ülkelerden sapılıp Beşeri fikirlerle hareket edilmiş o zaman bitiş, yıkılış başlamıştır. Kader birliği yapan devletlerde, hane de anlarda, ırklarda, mümin kardeşler saltanat İktidar para, servet uğruna birbirlerine düşüp savaşmışlardır. Bunuda tarihi olaylar bize net bir şekilde göstermektedir. Bu beşeri fikirleri de günümüzde bize karşı çok profesyonelce kullanan düşmanlarla mücadele etmekteyiz. Bulunduğumuz devlet kıtada ve bölgemizde birinci Dünya Savaşı’na kadar devletcikler kurulmuştur. Aynı ırkın mensubu olsun olmasın birbirleri ile yaptığı savaşlar hep bu fikirler doğrultusunda Düşmanlarının da fitnelemeleri ile yapılmıştır. Ve ondan dolayı coğrafyamız hep bir kahrolsun savaşın içinde kalmıştır.

KÜRT SORUNU MU? KARDEŞ SORUNU MU? SİYASİ ÇIKARLAR, MENFAATLER DOĞRULTUSUNDA KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRIP ÇIKARILAN FİTNE SORUNU MU?

Osmanlı devletinin kuruluşu ile cihat sancağını batıla karşı sallama idealinde Türk, Kürt, Arap, Laz Anadolu Mezopotamya medeniyet hakları bu devlet çatısı altında genel itibari ile birleşmişlerdir. İstisnalar, siyasi çalkantılar anlaşmazlıklar beşeri fikirler ve farklılıklar yaşanmış olsa da kaideyi bozmayarak kardeşçe yaşamışlardır. Dünya tarihinde görülmemiş birliktelikle o zamana kadar ki, hatta başka dinlere mensup kişiler dinlerini özgürce güvende yaşadıkları bir devlettir. Çöküş dönemi hariç asırlarca adaletli İslam sancağı sallamış dünyaya hükmetmişlerdir. Bizi birbirimize düşüren şimdinin süper güçlerini Cizre ödetmişlerdir. Sırf imparatorluğun ücra köşelerindeki kara suların ihlali gerekçesi ile Avrupa’da tahta çıkan krallara icazet vermişler. Çağı açıp çağ kapatmışlar. Orta çağı olsun yeni çağı olsun Avrupa ulus devletleri Asr-ı olsun ırkçılık, mezhepçilik savaşları tavan yapmışken bile biz de barış içinde yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı kısa süre öncesine kadar böyle devam etmiştir. İmparatorluğun çöküşe geçme nedenleri yıkılması başka sair nedenleri cihan Savaşı süreci konudan uzaklaşmak olacağından süreci yazmadan geçeceğim ama belirtmem gereken bir gerçek mevcuttur. Tarihi olaylar hakkında asla gerçeklik payı olmayan atalarımızın ecdadımızın o kutlu zaferleri direnişleri fetihleri karalamak gölgelemek amaçlı saptırılmış birçok kitaplar yazılıp bilgiler farklı iletişim kanallarıyla topluma yayılmaktadır. Hatta yalan şehir efsaneleri uydurulup inandırılmaya çalışılmaktadır. Topluluklar bilgi çağı da olsak da doğruluğunu tasdik edilmeden bunlara inanılıp yanlış fikirler ideolojiler oluşturulmaktadır. Özellikle yapılan bir hata da çok güzel kullanılmaktadır. Bugünün yaşam şartlarına fikirlerine, kanunlarına, kültürüne, çağın teknolojisine bakarak tarihteki yaşanan olaylar hakkındaki analizler bu bakış açısı ile birlikte yapılıyor. Buda yanlış fikirler oluşturmaktadır. Onun için olayların yaşandığı o Çağlar’ın zamanına şartına gereksinimlerine devlet, halk kültürlerini bakmak lazım.

Yapılan bir savaşın anlaşmanın neden, niçin yapılıp veya yapılmadığını doğrusunu araştırıp o şekilde analizler yapılmalıdır. Tarihteki olaylara bakış açısında yapılan en büyük hata budur, yazımın bu bölümünden sonra birinci Dünya Savaşı ndan kuruluşumuzla 100 yıllık tarihimizde yaşanan süreçteki olaylarla ilgili yazacaklarım bazı odakların hiç hoşuna gitmeyecek türdendir. Ama bu kardeş sorununu gerçekten çözmek mi istiyoruz yoksa rant çarkından beslenen kan emicilerin siyasi çıkarları doğrultusunda koltukları için kardeşkanı akmasına göz yumanlardan mı, bu ateşe sürekli yakıt pompalayan sözde müttefik dost devlet denilen sömürgecilerin yolları olan daha da oturup savaş çığırtkanlığı yapan fitne tohumları avuç avuç atanlara değinmekten korkarak sadece yazmak için klişe sözlerle yalandan barış çağrılarımı yapayım. Kimse kusura bakmasın bu akan kardeş kanına bir arpa boyu kadar katkısı olan kim olursa olsun makamı mevki yi ne kadar yüksek olursa olsun söylerim, kimseden korkmadan kim de bu topraklara tek bir barış tohumu atarsa önünde saygıyla iyilerim. 100 yıllık tarihimizin ilk etabında ihanetlerine maruz kaldığımız kişilerin ve grupların başka dinlere mensuplarına ve başka ırklara mensup kişileri hedef alarak değil de ailesine ihanet edenleri belirtip diğer halklara mensup kişiler olsun, liderleri olsun karalamalarına mahal vermemek içindir. Birinci Dünya Savaşında zaten uzun yıllardır bölgesel olarak savaşta olan yaşlı yorgun imparatorluk topyekün savaşa giriyor imparatorluğun tabaklarından bazılarında zaten hep var olan ihanetler alenen yapılmaya başlanıyor. Yahudilere hep sahip çıkmış soykırımdan kurtarmış özgürce dinlerini yaşayıp ticaretlerini yapıp barış içerisinde yaşamalarına rağmen hep gizlice yaptıkları ihanet faaliyetlerini açıkça yapmışlardır. Örneğin düşmanı her türlü desteği vererek yeni cepheler açtırıp sonrası kızıştırmaları içerde de fitne tohumları ekerek tebaaları İhanete yönlendirici karşılıklar çıkartıyorlar. Devlet bir din Devleti olduğundan Ermeni çeteler dini ve ırkı gerekçelerle Müslüman köyleri katletmeye başlayıp isyan ediyor. Asırlar boyunca Osmanlı’da en ayrıcalıklı olmalarına rağmen hatta Ümmet Sıddıka Olarak bile anılmışlardır. Devletin üst düzey makamlarına özellikle bürokrat olarak getirilmişlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Ermeniler şu anda ülkemizin doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesine denk gelen bölgedeki yaşayan Müslüman halkı katletmeye başlamışlardır.

Bu bölgenin nüfusunun %70 nüfusu Kürt tür, yüzde yirmilik bölüm türk tür. Vahşice köyleri basıp katliamlar yaparlar, bunların da çoğu masum Müslüman Kürtlerdir. İşler çığırından çıkınca devlet talimatı veriyor halk devlet birebir gereğini yapıyor her savaşta olduğu gibi bazı aşırılıklar olmamış da değildir. Ama normal Ermeni olanlara karşı bir nevi arada masum olanlar da hak etmediği cezalara maruz kalıyorlar. Bunun nedeni masumlarla çetelerin ayrıştırılmamasıdır. Ermeni yerleşimcilerden çeteler hat safada destek almaktadır. Bir diğeri de bizim halkımızda yaşanılan öfke selidir. Çünkü onların Müslümanlara yaptıkları vahşetin öfkesinin yansımasıdır. Asırlık olmuştur kısmen ama soykırım Çığırtkanlığı yapanlara sorarım basılan Kürt, Türk köylerindeki Müslümanları canına malına yapılan kelimelere bile dökülemeyecek zalimlikler yapıldı mı, hiç sorun olmuyor Müslümanlar onlara yapılanlara karşılık ufacık bir karşılık verip bir şeyler şiddetli yapılınca katliyam soykırım deniyor. Günümüzde Filistin de de aynı senaryolar tekrarlanıyor, bir de günümüzde sözde Kürt savunuculuğunu hamiliği yapanlar Ermeni katliamı diye Osmanlı’ya bizlere atılan İftiralara destek tarzı açıklamalarda bulunmaktadırlar. Bunada çok kez şahit olmuşumdur, sorarım onlara Müslüman Kürtleri katledenler Ermenilerdir, niye bunları söylemiyorlar bir de bunu yapanların nesillerini aleyhimize propaganda amaçlı destek veriyorlar. İşte burada amaç ortaya çıkıyor böylelerinin çok net bir şekilde ihanet sırası din kardeşleriniz olan ve din kardeşimiz olanlarla ve ırkdaşlarımız Olan içimizdeki hainlerdir. Hemen şunu belirteyim Arap halkından olan kardeşlerimizin %70 inin bu ihanetlerle alakası yoktur. Tarih boyunca bizlerle beraber sonuna kadar savaşmışlardır. Geriye kalan %30 luk Kesim ise çıkar menfaat iktidar, hırs, yani beşeri fikirleri doğrultusunda hareket Edip ihanet edenlerdir. Bunlar da şerefi aşiret lideri  vs vs. Gibi kişilerin peşlerinden sürüklendikleri gruplar ve kişilerdir. O meşhur İngiliz ajan LAVRENCE organizatörlüğünde o mukaddes topraklarda ihaneti başlattılar.

Burada iki önemli hususu belirtmek gerekir.

1- Çöl fatihi fahrettin Paşa’nın ve arkadaşlarının medine halkının ve diğer yakın bölgede ihaneti bulaşmayan Arapların desteğiyle o muhteşem medine müdafaasıdır. Yokluğa açlığı tüm İmkansızlar rağmen peygamber şehrine nasıl savunacağını dersini tüm dünyaya vermişlerdir. İngilizlerle hainlerin tüm imkanlarına rağmen yenilmemişlerdir. Bugün Topkapı Sarayında ki kutsal emanetlerin bizde olmasına vesile olan onlardır. Tüm cephelerde teslim olmalar düşüşler Her şey bitti derken bile testim ol Allah asma yapılacak emrine direnebildiği kadar direnmiş en son bu Emre uymak mecburiyetinde bırakılarak o mukaddes şehir Medine’yi teslim etmek zorunda kalmış ama yenilmemiştir.

2-Her şey bitmiş savaş kaybedilmiş parçalanmalar gerçekleşmiş İstanbul Anadolu işgali altında ihanet etmeyen şu anda devlet olan bir çok bölge halkı da yaman da rejimi oldular ya da İngiliz, Fransızlarla anlaşma yoluna gittiler. Zaten işlerine yarayan bölgeleri kendi aralarında paylaşmışlardır. Yemeğini belirtmek gerekir ki orada kiler halkın sadakati en çok Şehidi verdiğimiz yerdir, ama tarihte göz ardı edilmiştir. Yıkılışından sonra bile bu halkın sadakati bir müddet daha devam etmiştir. Buda tarihte sabittir. Netice olarak İngilizlerin organizatörlüğü nde ihanet edenler günü gelmiş pişmanlıklarını dile dahi getirmişlerdir. En bilinen baş İhanetçilerden Şeyh Hüseyin in İngiliz mandası Kıbrıs’ta sürgündeyken açıklamalarıdır. Gelelim İngilizlerin ve işbirlikçilerinin Kürtler üzerindeki oyunlarına LAVRANCE nin Sadece ismi değişik ama misyonu aynı olan bir İngiliz ajanı Kürtler için bölgeye gönderilmiştir. Osmanlı’ya karşı ayaklandırmaya ayrıştırmaya ve en son hiç olmazsa beraber savaşmayın diye örgütlemeye çalışmışlardır. Bu isteklerinin karşılığında vaad ettiği şeyleri gelince o dönemde dünyanın tümünün en büyük savaşında güçlü tarafın vaad ettikleri O savaş kaos ortamında kabul etmeyecek çok çok az halklar vardır, birisi de Kürt halkıdır. 

KÜRT SORUNU MU? KARDEŞ SORUNU MU? SİYASİ ÇIKARLAR, MENFAATLER DOĞRULTUSUNDA KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRIP ÇIKARILAN FİTNE SORUNU MU?

Bölgede onlara rehberlik yapan ateş olsalar sadece kendilerini yakacak olan birkaç işbirlikçi hain dışında onlara tokat mahiyetinde Kürtlerin %90 ının üzerinde Kürt halkı aşiretleri, liderleri şu cevabı vermişlerdir.

Biz kardeşiz dinimiz bir kaderimiz bir örfümüz bir biz ölsekte kalsakta beraberiz asla ihanet etmeyiz ettiremezsiniz de mihbalinde cevaplar vermişlerdir. Yapılan görüşmelerde geçmişte olduğu gibi birinci Dünya Savaşı ve kurtuluş savaşında da sırt sırta verip tüm cephelerde beraber savaşıp ya şehit ya gazi olmuşlardır. Biri namaz kılarken diğeri nöbet tutmuş nöbetleşe namaz kılarak finalde zafer kazanmışlar. İşte böyle bir kardeşliği birliği bozmadan düşman etmeden bizi nasıl yenecekler, bunu çok iyi biliyorlar şöyle ki İngiliz zırhlıları Komutanı türk lerin elinden kuranı Kerim’i Almadıkça onları yenemeyiz sözü tarihi nakşedilmiştir. İşte can alıcı nokta da burası mübarek kitabımıza Salih bir imanla sarılmış bu iki kardeş halkı yenemeyecek leri aşikardır. Onun içindir ki kitabımıza olan imanımızı zayıflatmak kardeşliğimize olan bağlılığımızı koparmak için asırlardır entrikalar çevrilerek fitne tohumları ekilmektedir. Cumhuriyet’e başlamadan önce belirtmem gerekir ki birinci Dünya Savaşı ve savaşa giden süreç kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan olaylarla ilgili tartışılan herkesçe bilinen konulara kısır sonuç vermeyecek analizler değil de sonuç odaklı bakmak gerekmektedir. Netice itibari ile savaş kaybedilmiş Anadolu İstanbul işgal altında imparatorluk parçalanmış diğer bölgeler tamamen kaybedilmiş şer kabul etmek zorunda kalınmış tek kalan düzenli ordu Kazım karabekir Paşa’nın Doğu bölgesindeki ordusu dur. Kurtuluş Savaşı’na giden süreci Gazi Mustafa Kemal Paşa, fevzi Çakmak, Kazım karabekir ve ismini belirtmediğim savaş kahramanları olan lider kadroyla ve asli kahraman olan halkımızdır. Tüm imkansız lıklara yokluğa rağmen modern savaş tarihinde o zamana kadar rastlanmamış bir başarıya imza atarak hizmeti, zafere çevirip, Misakı-milli sınırları olarak tanımlanan şu anki topraklarımızı geri kazanıyoruz. Esaret nedir bilmeyen bu halkın mücadelesi ile sonuç olarak esaretten kurtularak ülkemiz kurulmuştur.

Padişah hata yaptı lozan hezimeti şöyleydi böyleydi muslu kaybetmezdik, zaferi sadece kendine mahal edenler Tron ulaşanlar vs vs detayları yaşananların yanlışları yazma ya ciltlerle ansiklopedi yazılması lazım 1914-1923 süreci ile ilgili onun için sonuç olarak birlikte birlik beraberlik içinde imparatorluğumuzdan kurtarabildiğimiz kadar ülkemiz kuruluyor. Ülkemizi kural Ankara hükümeti meclisin üyelerinin hangi bölgeden geldikleri kökenleri ve Çanakkale’de yatan şehitlerimizin kökenleri incelendiğinde her şey net bir şekilde ortaya çıkıyor.Türkü, Kürdü, lazı, arabı bu halklar Bir olup mücadele Edip savaşıyorlar ülkemize zaferi elde ediyorlar. Tek bir kişi veya bir zümre değildir. Kurtuluşdan sonra hızlı refahın yeniden yapılanma başlıyor ülkemiz Osmanlı’dan kalan mirasın üzerine her alanda yeniliklerle yapılıyor. Bu süreç başlayıp düşman kalmayınca niyetler amaçlar beşeri fikirler meydana çıkıyor hilafetin kaldırılmasından başlayarak ayrıştırmalar kardeşlik bozucu ne farklar ezanın Türkçe okutulması tek parti dönemi ikinci Dünya Savaşı süreci yeni dünya sistemi birleşmiş milletler üyeliğimiz, Avrupa konseyi ve nato üyeliklerimiz darbeler sağ, sol çatışmaları 90’lar ve 2000 milenyum çağına kadar ki süreçte yaşanan zulümler herkesçe tüm kesimlerce bilinmektedir. Özet olarak savaşta kazanılanmayan Toprakları esir edilemeyen halkı değişen dünya sistemi ve yöntemleri ile savaşmadan sömürmek hizmet ettirmek süreci politikası başlıyor. Bunuda yaparken devletimizin yönetim kadrolarına kadar mekanizmalarına üstdüzey bürokratik kadrolarına devşirdikleri özel yetiştirdikleri Uşaklarına getirip halkı ayrıştırdılar. Bunuda Türk halkının duygularını ilk sevgisini sömürerek, kullanarak yaptılar. Aslında en büyük zararı yine Türk’e verdiler. Ona hayatta düşmanlık yapmayacak asırlardır kardeşçe yaşamış bir olmuş Kardeş halkını özellikle ( Kürt halkını ) Ve diğer halkları düşman ettiler, birkaç örnekle belirteyim, ezanın Türkçe okutulması özellik Fatih caminin seçilmesinin sembolik anlamı vardır. Bu halkın %90’ ındaki Devlete olan tepki içten içe lanet edişi dedelerimiz yaşayan büyüklerimiz iyi bilirler ve bizlere aktarabildiği kadarını hissediyoruz.

Diğer Müslüman ülkelerinde ve tüm dünyadaki Müslüman halkların da Türkiye karşı değişen bakış açısı oluşan ön yargı hamasi tüm duyguların tahayyülü o kadar zor değildir. Bir nevi şer, fitne derleti fatimilerin Ezana eklediği kelimeleri karıştırmıştır. O zamanki ezanımızın karşılığında ki kelimeler dinimize karşı yapılan her hamle böyle hissettirmiştir. Tüm dünyadaki ehlisünnet mensuplarına batıl olan fatimelere ehlisünnet olanlar ne hissettiyse maalesef o tarihte de bizim devlette de onu hissettiler. Zaten amaçlanan buydu da Ayrıştırmak düşman etmek, nefret, hissettirmek İslam sancağının lider haklarından biri olan çok sevilen tarih boyunca etrafında birleşilen bu halkı kardeşlerinden ayırmaktır. İslam dünyasındaki itibarînı Güvenilirliğini yerle yeksan etmektir. Bunuda sözde Türk için yaptıklarını dile getirip savunuyorlar. Bir çok türkü gaz verici süslü söylemlerle gerçek amaçlarına maskelediler. Ne yazıkki bunlara inananlar da çok olup peşlerinden gitti ve zalim bir faşist olup çıktılar. Aynı Ser bidat ehli fatimilerin Kurucusu ubeydullah gibi yaptılar. Nasıl ki Hazreti Fatma annemizin soyundan gelme yalanı ile insanları kandırmışsa bunlarda Türküz Şöyle Türkçüyüz Böyle Türkçüyüz diye kandırdılar. Sözde soyları belli bence belli değil de ubeydullahın soyu da Yahudiydi. Bunların oda belli değil örneğin Kemalizmi dinin önüne geçirmek için Çıkartılan fikrin akımının kurucularından fikirlerinden çok etkilendik dedikleri kişi aslen Yahudi kökenli olup 50 yaşlarında olup Fransa’da ölmüş orada da gömülüyor, hani bu adam türkü Türk halkını çok seviyordu. Niye bu ülkede defnedilmedi görevi bittiği için ülkeyi terk etmiş olduğundan bunun gibi o tarihler sayısızca yaşanmış örnekler vardır. Acılarla yürekler kavrulmuştur. Bunlardan biri de asrın Kutubu Bediüzzaman hazretleri ile ilgilidir. İlmi, hayatı, çilesi, öğretileri herkesçe bilinmektedir. Mübarek’in üstüne dini konulardan fazla bazen gitmeyeyim halktan fazla tepkiye ayaklanma olmasın diye ırkından dolayı üstüne gidiliyor, çok güzel bir şey söylüyor kürtten çok Türk öğrencim var diye bu öğrencilerin etrafında birleşiyor Buda tutmuyor. Başka oyunlarını devreye sokuyorlar bunlarda oyun mu biter…

Hatta şeyh Sait İsyanında üstada şeyh sait tarafından mektup yazılıyor. Resmi olarak belge olarak mevcuttur. Mübarek şu tarihi sizlerle cevap veriyor. Ben kardeş kanını dökemem sana da tavsiyem gel bu işten vazgeç verilen sözler tutulmasada haklı olduğu konularda gel hakkını beraber meşru şekilde arayalım özellikle hilafetin kaldırılması dini konular üzerinde kavgalar vardır ırki Konularda tuzu biberi olmaktadır. Buna isyanı da sadece 40’a dayandırıp Türk halkının duygularını sömürüp destek alınıp asıl amaç yan amaçlarla maskelenmektedir. Üstat hazretlerinin naaşını bile 60 darbesinde kabrinden çıkartıp bilinmeyen bir yerde denize bıraktılar, bunu yapanlar zamanda değişmiş olsa da ideolojisinde olanlar yıllarca ülkemizi yönettiler. Bunun nasıl bir cihat olduğunun farkına varmamız lazım. Sağcı, solcu deyip öz kardeşi, kardeşe vurduttular o bitti Kürt, Türk deyip beyinlerini yıkadılar, düşmanlık çıkardılar, 1000 yıllık İslam sancağını sallamış bir halkın kadınlarının, kızlarının en kutsalından birisi olan başörtüsüne el attılar. Uğurun da kardeşini atasını toprağa verdiği devletinin kurumlarından çalıştırmadılar, okullarında okutmadılar, bunları yapanlar yeri geldi bir kürtçe Şarkı söyleyeceğim diyen Ahmet Kaya ya zulmettiler. Sokakta tek suçu Ahmet Kaya’yı dinlemek olan gencecik gence işkence Edip devletine düşman olmasını amaçladılar. Bunları yapanlar türkü, kürdü iki kardeşi birbirine düşürmek için neler yapmadılar ki, kalemlere alınamayacak vahşet insanlık dışı acıları bu ülke halkına yaşatıp silinmeyecek izler bıraktılar. Yazılabileceklerden bazılarını belirttiğim askerimizin kıyafetini giyip ve askeriyenin içindeki bu şartlardan yetiştirdikleri hainleri ile Kürt köyünü bastırıp bizim köyümüze zulmettiler. Askeri düşman gösterip ince ince nesilleri zihniyetini fitne tohumları ektiler. PKK’nın yaptığı katliamlara Çanak tuttular hatta Kürt halkının tamamına terörist yaftası Yapıştırmak için Türk, Kürt halkının bölgede kardeşçe yaşadığı köyleri basıp kardeşliği fitne diler. Düşman nesiller yetiştirilmek amaçlandı buna rağmen 100 milyonlarca dolarla tüm güçleriyle hatta ve hatta kendi devletimizi yönettirdikleri uşaklarına top yekün iç savaş çıkarttıramadılar.

Halkı birbirleriyle savaştıramadılar bir nevi Suriye olamadık yani. Dünyada böyle bir ülke daha göremezsiniz hangi ülke hakları olsaydı birbirine düşerdeki böyle bir coğrafyada bölgede iken parçalanması için tüm dünyanın egemen güçlerinin çalışmasına rağmen püf nokta da burasıdır. Diğer Müslüman ülkelerin durumu ortada parçalamak için çalıştıkları Sırtlanların bizi parçalamak için bir yandan saldırıyor içerdeki yılanların ve Akreplerin olması da çabası, cezaevlerinde harbiyenin hücrelerinde işkencelerde yarım insan olanlar helak olup faili meçhul olanlar bu süreci yaşayan ve tanık olanlar şu anda mecliste iktidarda olsun muhalefette olsun siyaset yapıyorlar. Eşref bitlisli Paşa, Turgut Özal barış adımı atan herkesin durumu ortada tüm yaşananlar da hala hafızalarda tâzedir. Resmen bu halkın tümünü devletini birbirine düşman etmek için içerden parçalanması için yapılanlar ortadadır. Netice itibari ile 2002 yılına kadar böyle bir süreç en acı bir şekilde yaşandı. AKP’nin iktidara gelişi ile tüm yasaklar kalkmaya başladı. Güzel reformlar adımlar atıldı. Devlet kurumları devlet halk ilişkisi adeta baştan inşa edilmeye başladı. Eski yaşananlara Çanak tutan kadrolar tasfiye edilmeye başlandı. Tabii ki şu anki iktidar gücüyle o zamanki AKP gücü devede kulak gibi ama halkın isteği bu yapılan reformlar bariz olduğu için bunlar başarılı oldu, kısmen tüm engellemelere rağmen devleti halkıyla bastırdılar. Resmen bilgi çağı olan bu devir teknolojik gelişmeler küreselleşme eğitiminin yükselmesi ekonomik, sosyolojik, siyasi bürokratik değişimler dünyada ve ülkemizde yeni politikalar üretilmesine mecburi kılmıştır. Ülkemizde yetişen yeni nesille birlikte bir atılıma geçtik, açılım süreci dahil gerçekten çok güzel politikalar üretilip hayata geçirildi tabi hatalar da yok değil özellikle son dönemler olsun ayrışmalar iktidar, güç, hırs beşeri fikirler doğrultusunda yapılan hatalar özellikle kanayan yaramız adaletsizlikler yapıldı ve yapılmaya devam etmektedir. Bunları detaylı yazmak konumuzu iktidar muhalefet ekseninde evrileceğinden bu sebeple özet olarak geçmekteyim, dediğim gibi sırtlanlar her tarafımızdan canlı canlı bizleri yemek için her daim taarruzdalar Kardeş sorunumuzu biz çözmek için ne yaparsak yapalım onlar da çözülmemesi için tüm imkanlarıyla seferber olacakları kesindir. Ki öyle de yaptılar. Çözüm sürecinde yaşanan tarihi anlar ve fırsat herkesi umutlandırdı her şeyi bitirecek olan bahar eklemi oluşturan barış süreci baltalanarak bitirildi.

Tam da şunu belirtmek gerekir 40 yıldır birbirlerini düşürdükleri 40 yıldır ateşli olarak birbirine düşürdükleri bu kardeş halkı nesillerini bu kavga içinde düşmanca yetiştiriliyorken barış olup orta Doğu’yu yönetmelerine izin verirler mi; barışı bozmak için her şeyi yapmazlar mı bunlar dışarıdaki sırtlanlar içimizdeki yılanlar ve akrep akreplere gelince rant kapısı olmuş milyonlarca Doları binlerce militanlı yönetip dünyanın tüm gizli servisleri ile işbirliği yapıp sistemi yöneten hegoman güçlerin hepsi arkanda olacak vaatlerin paranın silahların petrol kuyularının zırhın verilenlerin haddi hesabı yok iken barış olup ta her şeyin bitip Bu gücün elinden gitmesine razı olup bırakırlar mı, asla işte asıl sorun burada güç iktidar vs istedikleri, siyasete gelince koltuklar gidecek yapılacak siyaset kalmayacak kitleleri peşlerinden sürükleyebilecekleri maneviyatlare duygularını sömürecekleri malzemeleri kalmayacak. Rant kapıları kapanacak, para muslukları kesilecek, bir de büyük şeytanın suç ortaklarının hepsini yöneten kendilerini üstün ırk zanneden dünyayı fitne eden Siyonist yapıların bizim için yaptıkları ve yapmak istedikleri var, sürekli bu coğrafyada bizi hep kaos ve çatışmanın içinde birbirini yer vaziyette tutmaktır. Bunuda başarıyorlar. Bu halde olacağız ki bizi yönetip sömürsünler gerçekleri görmeyip ilimde, bilimde başarılı yeni nesiller yetiştirme de başarısız olalım. Güçlenmeyelim klişe olacak ama böl parçala yönet stratejisini her zamanki gibi devam ettirip uyguluyorlar. Bölgemiz Orta Doğuda bu kardeş iki ırkın geleceği ile ilgili planlanansa herkesin bildiği o meşhur harita var Pentagon’dan çıkıp 90’lardan beri geziyor, bizi Irak’ı, İrana, Suriye’yi, parçalayıp devletler devletcikler kurmak siyonistlerin vaad edilmiş topraklar batıl inancı Ser ortaklarıyla paylaşacakları bölgenin yeraltı ve yer üstü zenginlikleri dinimizi bidat ehline çevirmek ve güç iktidar yönetmek şehvet, arzularıdır. Sözde Kürtler için kuracakları Kürdistan devleti kürtlerin tek koruyucuları oldukları onların dışındaki herkesin onlara düşman olduğunu orta Doğu’ya diğer yapacakları daha bir çok vadileri mevcuttur. Ama asıl amaçları uzun yıllardır bu şekilde o yalayıp iyicene bölgede kardeş hakları Türk Arap, Kürt, Laz la düşman etmek yetişen yeni nesillerin zihinlerini katı bir şekilde Düşman olduklarını yerleştirmektir.

Ve bunu uzun yıllara yayarak kalıplaşmış ideoloji oluşturmak ondan sonra bu nesiller daha kullanışlı hallere geleceklerdir. Çünkü şu anda bu kardeşlikleri tamamen yıktırmayacak Kürt, Türk, Laz, Arap halklarından olan kişiler ve liderler vardır. Bunların ölümü tasfiyesi düşmanlaşmış nesillerin yerlerine geçmesi lazımdır. Şu anki Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin durumları tam da işlerine gelmektedir. Burada ülkemizdeki insanların konuşulmasını bomba olarak gördüğü bir analizi belirtmek gerekir. Bu adamlar ama on sene sonra ama 50 sene sonra Kürdistan’ı kuracaklar yani dinsiz Kürdistan bunu kimse inkar edemez şu anda zaten fiili olarak Suriye’de ve Irak’ta kurulmuş olsa da resmi olarak kurmamalarının nedeni şu anki kaotik Ortamın daha çok kullanışlı olmasıdır. Ve bahsettiğim gibi Türk ve Kürtlerin tamamen düşman olmayıp hala çok güçlü bağlarının olması her an onlardan olanları tavsiye Edip birleşme olasılığıdır. Kurmamalarının bazı nedenlerinden en önemlileri bunlardır. Sahaya baktığımızda da net şekilde görülmektedir, gerçek halklar arasındaki bağlar çok kuvvetlidir ülkemizde çok yüksek Irak’ta bir tık düşük Suriye’de ise daha da düşüktür. Oradaki halk tamamen şeytanın ve hizmet karlarının elinde kaldı. Yaşanan iç savaşın etkileri bize çok çok sıkıntılıydı. Bir  de beşeri fikirler doğrultusunda anlaşılamayıp tamamen ayrısınca Bu kopuş daha da derinleşti, zaten fiili olarak Suriye üçe bölündü bizim kontrolümüzde ki bölge Arapların ve Kürtleri çok az bir kısmı Rusya esat, İran, üçüncüsü ise Amerika müttefikleri ve yapay Suriye petrolünün %90 ınada Üçüncü parçayı yönetenler Çöktü, basınına da Suriye Kürtlerinin bekçi diye koydu çıkan petrolün halklarına düşenden %75 ine silah kullanımı ihtiyaçları yüzde 25’ine de maaş ve sair ihtiyaçlar için para verilmekte.  Kendi kurdukları işit ile savaştırıp İslamiyeti Kürtleri katle diyor diye karalamak kendi uşaklarına da Kürtleri kullanacak malzemeyi verip aklamaktır. Bunada başarı oranları yüksek oldu Maalesef ki Irak ve Suriye’deki şu anki Konjektör bu şekildedir, ve ilerleyişi de PKK, YPG, TALABANİ Birleştirip Sincan bölgesinde koridor oluşturup Suriye, Irak birleşme aşamasını tamamlamak bölgede kalıcı üsler inşa etmek, demografik yapıyı oluşturmak.

KÜRT SORUNU MU? KARDEŞ SORUNU MU? SİYASİ ÇIKARLAR, MENFAATLER DOĞRULTUSUNDA KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRIP ÇIKARILAN FİTNE SORUNU MU?

Barzani’yi K.D.P yi Pasif etmek ve Türkmen kardeşlerimizi ufak ufak bölgeden çıkarmak bizdeki bağlarından dolayı bu bölgede bizi ve İranlı parçalayana kadar resmi olarak kurulmamış ama fiili olarak kurulmuş Kürdistan’ı kendi amaçlarına hizmet ettirmek resmi olarak kurulmaması şu aşamada daha kullanışlıdır. Onlar için benim tam da burada belirtmemin doğru olacağı bir fikrim vardı, çok büyük tarihi bir fırsat kaçırdık fikrime gelmeden önce fikrimi destekleyici Yaşananları belirttiğim, Mesut Barzani 100 yıllık Orta Doğu’nun sınırlarını çizen SKYESPİCOT Anlaşması bitti deyip bağımsızlığını ilan Edip referandum düzenlemesidir. Tabi zılgıtı yiyince durdu yaptırımlar da çabası süreçteki açıklamalarsa çok manidardır. Amerika büyük şeytanı Kürdistan’ın kurulmasına destekliyoruz ama zamanı şimdi değil diyerek karşı çıktı, ilk etapta kısmi destek veren anlaşmanın taraf devletleri İngilizler ve Fransızlar hemen u dönüşü yapıp Barzani’yi yanlış yönlendirdik açıklamalar yaptılar, bölgede olan diğer Kürt hareketlerinin bazıları hiç istememelerine rağmen yalandan destek açıklamalarıyla geçiştir diler, bazıları da kılıf olarak karşı çıktılar çünkü bağımsız Kürdistan söylemleriyle insanların kandırıp beyinlerini yıkıyorlar, artık Kurul Said’i kullanacakları bir şey kalmayacaktı, işte benim naçizane fikrim beliriyor. Bunların amaçları belli devlet ve kanun uzmanları bunu çok çok iyi biliyorlar daha bilmediğimiz şeyleri de bu sorunu erteleyerek benim dönemimde olmasından amiyane tabirle Halının altına süpürülerek çözümü daha da zorlaşan büyük bir sorun bırakılıyor. Bence yapılması gereken şuydu, Kürtler benim 1000 yıllık kardeşim beraber savaşmışz beraber yaşıyoruz, dinimiz bir örfümüz bir akraba olmuşuz, Kardeş olmuşuz yıllardır bizi birbirimize düşürmek için neler yapmadılar ki, hala da yapıyorlar. Şehitlerimizin kayıplarımızın ve maddi manevi yaralarımızın Haddi hesabı yoktur. Herkeste bunu bilmektedir. Artık buna bir son veriyoruz birinci Dünya Savaşı ndan sonra imparatorluğumuzdan ayrılan herkes devlet kurdu bir tek ihanet etmeyen devlet kurmayan orta doğudaki Kürt lerdır. Artık zamanı geldi biz kuruyoruz diyerek tüm Kürt, Türk liderler kanaat önderleri halkların sevdiği kişiler toplanacaktı.

Nasıl ki Azeri kardeşlerimizle iki devlet tek millet diyoruz,  bu seferde üç devlet tek yürek olmuş milletlerz diyerek dünya yar olduğu sürece yöneticiler siyasiler değişse de dünya savaşları çıksa da aklınıza gelebilecek ne olursa olsun bu kardeşlik bozulmayacak diyorsak askeri konular ve diğer tüm konularda anlaşmalar yapılıp halklara sunup %100 yakın oranda evet alınırdı kim karşıda çıksa tüm halklar nazarında Meşruluğunu Kaybedip bitişi olacaktı ismi cismi ne olursa olsun karşılarında halklar duracaktı Buda fitnenin sonu olurdu, sorunun bu şekilde çözüleceğini düşünüyorum ama maalesef ki olmadı yazımı okuyan herkese şu soruyu sorup düşünmesini isterim, şeytanların bizi canlı canlı yemek isteyen sırtlanların yanı başımızda bize düşman ettiği yöneticileri ile ve halkının bir kısmı ile dinsiz bir Kürdistan kurulmasını mı istersiniz. Yoksa yönetici ve halkıyla %90 ının Sana kardeş olup hiçbir sınır sorunu kalmadan ülkemizden 1 cm Alan kaybedilmeden özgürce birbirlerine geçişleri olan kucaklaşan ticaret yapan yeri geldiğinde de birlikte orta Doğu’yu yöneteceği bir Kürdistan mı istersiniz. Şunuda belirtmek isterim ki devletimiz barış sürecindeki zamanında ki dönemde olsaydı destek verme olasılığı daha fazla olabilirdi, ama şu andaki durumumuz ortada akan kanın ve verdiğimiz mücadele maalesef ki Ve gelelim şu anki can alıcı noktadaki durumumuzun çözümüne çözüm nedir:? Her şeyden önce devletimiz ilk açılım sürecindeki kararlılığından birtık daha kararlı olup tüm siyasiler her şeyi göze alacak ve geçmişten bugün daha tecrübeliler çünkü bu ülkede yıkılmaz denilenin tabuların çoğuda yıkılmıştır. Örneğin: geçmişte Kürt yoktur diyenler savaş Çığırtkanlığı yapanlar şimdi Kürt kardeşlerim demekle diğer söylemleri ise çok yumuşamıştır, bunun gibi sayısızca örnekler vardır. Yani barış için çok büyük mesafeler kat edilmiştir. İçerdeki akrepler de dağda olsun şehirde olsun, devletin içinde olsun, fazla zehir akıtamazlar, alenen fitne veremezler eskisi gibi devletimizin ilk yapacağı iş tüm şehitlerimizin, gazilerin, aileleri ile görüşülüp öyle bir kısmını toplayım Yemekler gelsin bir siyasetçi çıksın standart propaganda tarzında konuşma yapsın klişe söylemlerle değil Türk, Kürt siyasilerin sanatçılarının halk nazarında itibar gören güvenilen, sevilen halka malolmuş, halktan gelen profesörler, hukukçular biri oğlunun şehit vermiş, bir oğlunu da kaybetmiş aileler seçilecek hatta ev hanımından esnafına kadar her kesimden kişiler seçilip heyetler oluşturulacak şehit ailelerine birebir görüşmeler yapılıp. Evlerine gidilip saatlerce her şeyi açık açık anlatılacak üzerimize oynanılan oyunlar hatalar rant, çıkar vs yani tüm gerçekler ve şu söylenecek sözlerin yaşadığı bu acıları diğer halkımızdan olanlar yaşamasın bu kardeşkanı, bu fitne son bulsun ki inanıyorum ki gerçekler anlatıldığı için şehit ailelerimizin hiçbiri karşı çıkmaz, ve bu ailelerin çoğu bu süreçte aktif rol oynayacak Halka açık oturumlar paneller çalıştaylar yapılıp üniversitelerde sempozyumlar başında tartışma programları değil birleştirmeye programları yapılacak halka 81 ilin meydanlarında devlet yetkilileri ve oluşturulan heyetlerle kardeşlik buluşmaları yapılacak.

Nasıl ki demokrasi nöbeti tutulduysa o zaman da barış nöbetleri tutulacak, süreç bu şekilde başlatılarak organize olunursa karşısında kimse duramaz, barış masasındaki devlet ve öğüt görüşmelerindeki anlaşmazlıklar Kibirler nefsani davranışlar dış müdahaleleri halkın bu duruşu bastırmış olacak, kimde masadan Kalkarsa halkı kaybedecek herkezin gerçek niyeti ortaya çıkacak çünkü bu şekilde kardeşlik atılımlarında yapılan çalışmalar tamamen halkımıza birbirlerine kenetlenmiş olacağından kimsenin fitnesi ise yaramayacak geçmişteki açılım sürecindeki hatalar yapılmayacak haburda yapılan gibi yanlış organize gerçi yanlış mı bilinçli mi sırf barış olmasın diye fitne çıksın diye yapıldı ve yaptırıldı mı hala şüpheli her şeyi mütevazi şekilde üstünlük taslayıp zafer kazandım edalarıyla değil, cahillerin gazlamalarıyla fitnecilerin Galyan larıyla hareket edilmeyecek, böyle yapan kim olursa olsun niyeti iyi de olsa Gözünün yaşına bakılmayacak. Devletten ve herkezden hak ettiği davranışı görecek, zaten her şey bitip Kucaklaş olacağı zaman bir bahar havası olacak, herkes huzurlu ve güvende olacak sembolik anlamı olan bir gün seçilip gelecek yıllarda barış bayramı olarak kutlanır, çözümün başarıya ulaşması böyle bir barış atılımıyla gerçekleşir, son olarak itilaf konuları olan siyasi konular tavizler hapishanelerin boşaltılması, İmralı dağdan iniş özerklik değil güçlendirilmiş yerel yönetimler ve bir çok konuyu analiz dışından bırakmak durumundayım, çünkü bunların analizi çok çok uzun ve çetrefilli konulardır ki siyasi devlet istihbarat sosyolojik ekonomik boyutları detaylı incelenerek yapmak gerekir. Onu da tek yazıda yazmanın imkanı yoktur, bu analizleri en doğru şekilde yapacak konuların ehli olan kişilerdir. Diğer yapılan analizlerde doğru olsa da eksikleri olur.10’dan dolayı yazaman son verirken kardeşçe birlik beraberlik barış içinde bir hayat sürmeniz dileklerimle Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun. Baki selam ve dua ile, ALLAHA EMANET OLUN

EDİTÖR               

www.musabyasirozen.com.tr

error: İçerik korunuyor !!!