MUSAB

MUSAB

İftar için tatlı bir telaş vardı. Abdurrahman B. Auf önündeki iftar sofrasına şöyle bir bakiverdi. Nedendir bilinmez aklına birden MUSAB gelmişti. “MUSAB şehit edildi. Halbuki o benden daha hayırlıydı.” Dedi sonra. Uhud Savaşı’nda şehit düşen Musab‘ın hali bir türlü gözünün önünden gitmiyordu. Öylesine yokluk içindeydi ki bedenine kefen yapılacak doğru dürüst bir örtü bile bulunamamıştı. Zorlukla elde edilen bir bürdeyle kefenlendi. MUSAB lakin o onunla da başı örtüldüğünde ayakları örtüldüğünde başı açıkta kalıyordu. MUSAB yokluk içinde bu dünyadan göçüp gittiği halde, kendisi dünyada türlü türlü nimetlere nail olmuştu. O günü hatırladıkça gözyaşlarına hakim olamıyordu. Uzanamadı eli sofraya bir türlü, kalktı gitti.

ABDURRAHMAN B. AUF gibi adını işiten herkes hayırla yâd ediyordu MUSAB B. UMEYR’i. Müslüman olmak uğruna hiçbir Kureyş’linin yapamayacağı bir fedakarlıkta bulunmuş, sahip olduğu konforlu hayatı ve zenginliği hiç tereddüt etmeden elinin tersiyle iti vermişti. Halbuki Mekke’de onun gibisi yoktu. Genç ve yakışıklıydı. Saçının güzelliği, kıyafetlerinin gösterişi, kullandığı koku hatta giydiği ayakkabının kalitesi herkesin dilindeydi, anne babası onu çok seviyor, bir dediğini iki etmiyordu. Herkes nasıl da imreniyordu onun ihtişamlı yaşantısına. Musab B. Ümeyr

Meraklı bakışların kuşatması altında olan MUSAB o günlerde gizliden gizliye Erkam‘ın evine gidiyordu. Kimsenin haberi yoktu Allah’a ve Resul’üne iman ettiğinden. Bir gün kabilesinden Osman Ö. Talha onu namaz kılarken gördü ve hemen ailesine giderek durumu haber verdi. Oğullarının Müslüman olmasına çok öfkelenen anne ve babası, onu vazgeçirmeye kararlıydılar. Günlerce hapsettiler, baskı altında tuttular ama döndüremediler gittiği yoldan. Genç MUSAB Allah ve Resul’ünün uğruna sahip olduğu her şeyi terk etti. Hem de hiç tereddüt etmeden. Onların sevgisi bir yana, dünya ve dünyaya dair ne varsa hepsi bir yanaydı.

İslam davetinin açıktan yapılmasıyla birlikte müşriklerin baskılarını artırmaları nedeniyle Musab B. Umeyr beraberindeki bir grup Müslüman ile Habeşistan’a hicret etti. Bir müddet orada kaldıktan sonra tekrar Mekke’ye döndü. Birinci akabe biatında medine’li müslüman’ların isteği üzerine Allah Resulü onu Medine’ye öğretmen olarak gönderdi. Genç ve yetenekli MUSAB Resulullah’ın tebliğ metodunu iyi biliyordu. Bunun yanı sıra o zamana kadar inen Kur’an ayetlerini ezberlemesi ve etkili konuşma tarzıyla da dikkat çekiyordu. Kısa sürede bir çok insanın gönlünü kazanan Musab, başka Sa’d B. Muaz ve Üseyd çok sayıda medine‘linin önde gelenleri olmak üzere çok sayıda Medinelinin Müslüman olmasına vesile oldu. Onun çabası sayesinde artık her ensar evinde mutlaka bir Müslüman vardı. Bir yılın ardından beraberinde yetmiş beş müslüman’la ikinci Akabe Biatı için Mekke’ye gelen MUSAB, Allah Resul’ünün verdiği görevi hakkıyla yerine getirmiş ve onun haddini kazanmıştı.

Musab Bin Ümeyr

MUSAB B. UMEYR ilmi ve ahlakının yanı sıra cesareti ve azmi ile de örnek bir sahabiydi. Hz. peygamber Bedir ve Uhud savaşlarında Sancaktarlık görevini ona vermişti. Uhud’da savaşın en zor anında dahi bir an olsun Resulullah’ı yalnız bırakmadı MUSAB. Daha önce Allah ve Resulü uğruna sahip olduğu her şeyi feda eden, Ensar‘ın ilk öğretmeni artık elinde kalan tek şeyi, canını feda etmek üzere savaş meydanındaydı. Zira Allah’a verilen sözün gereğiydi bu ve Mus’abü’l Hayr’ın verdiği sözden geri dönmeye hiç niyeti yoktu. İbn Kamie’nin kılıç darbeleriyle önce sağ el ardından da sol eli koptu. Yine de sancağı düşürmedi kollarıyla tutarak göğsüne bastırmaya devam etti. En sonunda mızrakla yaralanarak şehit düştü. Savaşın ardından Allah Resulü’nü ölümüyle en çok hüzünlendirenlerden biri o oldu. Resulullah Musab’ın yüzüstü düşmüş bedeninin başında durduktan sonra o ve beraberindeki diğer şehitlere hitaben Allah katında şehitler olduklarına kıyamet günü bizzat şahitlik edeceğini söyledi. İslam’la şereflenmeden önce asaleti ve zenginliği dilden dile dolaşan MUSAB B. UMEYR’in şehit olduğunda bedenini tamamen örtecek bir kefeni bile yoktu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, başının örtülmesini, ayaklarının üzerine ise İzhir otu konulmasını istedi.

Hicretten sonra yüce Allah’ın mükafatıyla ashab çeşitli nimetlere nail olmuşken MUSAB B. UMEYR bunların hiçbirini göremeden yokluk içinde şehadet’e yürümüştü. Fakat onun nezdinde Allah ve Resul’ünün sevgisi yanında malın, mülkün, şöhretin hiçbir kıymeti yoktu. Onun gerçek serveti İMANIYDI…

 

Hıdır Akkaşoğlu         
www.musabyasirozen.com.tr