Tag ABD

MALCOLMX

MALCOLMX

(Büyük Doğu’nun Batı’daki Devrimci Sesi)

İtalyan maceraperest kaptan Kristof Kolomb’un önderliğindeki Nina, Pinta ve St.Maria isimli üç gemi sakince Amerika Kıtasına ulaştı. Aynı sırada bu gemilerden binlerce kilometre uzaklıkta, Afrika’da sakince bir yaşam süren milyonlarca insan kendileri aleyhine yüzyıllarca sürecek olan acı ve gözyaşı atmosferinin başladığından habersizdi

Üç geminin açtığı on meşhur yoldan yüzlerce gemi Amerika kıtasına doğru yola çıktı. Avrupalı halklar yeni kıtaya sökün etmeye başladıklarında, sonradan Amerika ismini verecekleri bu topraklarda Kızılderililer yaşamaktaydı. Fakat Avrupa’dan gelen beyazların bu Toprakları, yüzyıllardır burada yaşayan yerlilerle paylaşma niyetleri yoktu. Öyle de oldu. Avrupalıların hakkı kuvvette gören anlayışı sonrası dört asrı kapsayan zaman dilimi içerisinde yaklaşık 70 milyon Kızılderili katledildi. Avrupanın doymayan nefsi Kızılderilileri yok etmekle kalmadı. Yeni kurdukları çiftliklere ucuz işgücü sağlamak için Afrika’ya insan avcıları hücum etmeye başladı. Sakince yaşayan siyahi insanlar zorla topraklarından koparıldı zencilere vurularak gemilerle yeni kıtaya beyaz efendilerine hizmet etmek için köle olarak isimlendirilip Amerika kıtasına doğru yola çıkarıldı. Daha sonra “özgürlükler ülkesi” (sözde) olarak anılacak ABD’de garip bir biçimde buraya zorla getirilen Afrikalılar XIX. yüzyıla dek ilk üç yüzyıllarını Köle olarak geçirdiler. Garipti başlı başına çünkü. Söylemle eylem birbirini tutmuyordu, bu topraklarda. Misal 1776 senesinde yine bu topraklarda İngiliz kralı üçüncü George’a başkaldıran koloni önderleri bir bildirgeyle tüm insanların eşit olduğunu Dünya aleme duyurmuştu. Bu bildirgenin önde gelen yazarı ise Thomas Jefferson’s du. Kendisi kültürlü, demokrasiye inanan bir insandı. Ama gelin görün ki tipik Amerikalı olarak kendi kaleme aldığı bildirgedeki 250 siyahi köleye uygulamadı. Uygulamadığı gibi bunu ahlaki bir sıkıntı olarak görmeyecek kadar kördü.

MALCOLM LITTLE işte böyle bir sosyolojik ortamda 19 Mayıs 1925 yılında Nebraska da gözlerini dünyaya açtı. Hıristiyanlığın Baptist Mezhebine bağlı, Reverend Eorl Little adlı bir rahibin oğluydu. Babası, Amerika’da siyahlara karşı uygulanan ağır ırkçılığa tepkili bir din adamıydı. Bu topraklarda ki siyahların Afrika’ya geri dönmediği sürece asla özgürlüklerine kavuşamayacaklarına inanıyordu. Malcolm‘ un Omuzlarında ayrımcılığın ağır baskısı yanı sıra bir de siyahların hakları için mücadele eden bir ailede doğmanın zorluğunda yüklenmişti. Zorluklar kendini göstermekte gecikmedi. Malcolm henüz 4 yaşındayken Ku Klux Klan adlı siyah karşıtı, ırkçı bir terör örgütü evlerini ateşe verdi. Aile fertleri can kaybı yaşamadan yalan evden kendilerini dışarı atmayı başardı. Felaket, can kaybı yaşanmadan atlatıldı ama bu olay Malcolm’un belleğinden hiç çıkmayacaktı. Ama asıl darbe 1931 senesinde geldi. Babasının faili meçhul ama siyah nefreti sonucu olduğu malum bir cinayette kurban gitmesi, onun zor olan hayatını daha da zorlaştırdı. Malcolm, yedi kardeşiyle birlikte başka ailelerin yanına evlatlık verildi. Ruh sağlığını yitiren annesi de akıl hastanesine yatırıldı.

Zor şartlar Malcolm’un öğrenim hayatını da olumsuz etkiledi. Amerikan toplumda siyahlara karşı uygulanan ayrımcı düşüncenin ağır darbelerini alan Malcolm, başarılı bir eğitim süreci geçirse de beyazların dünyasında kariyer yapabilmenin imkansızlığına inanmaya başladı. Zira bu acımasız ortamda kendine bir siyah olarak tanınan en iyi hakkın; Garson, otobüs biletçisi veya ayakkabı Boyacısı olmaktan öteye geçemeyeceğini, çok şanslıysa belki en fazla postacı olabileceğini biliyordu. Aslında bu düşüncesini kesinleştirilmesini en sevdiği öğretmeni ile yaşadığı bir diyaloğun duygusal yıkımı yol açmıştı.Bir gün öğretmen kendisini, hangi mesleği ileride düşündüğünü sormuştu. Malcolm heyecanla Avukat olmak istediğini söylemişti. Bu cevap üzerine şaşıran öğretmeni, bir siyah olduğunu aklından çıkarmaması ve gerçekçi olması iyi kazını yaptıktan sonra marangoz olmasını tavsiye etmişti. Yaşadığı bu diyaloğu yıllar sonra şöyle dile getirmişti kendisi: “Ben onun en iyi öğrencilerinden biriydim. Hatta okulun en iyi öğrencilerinden biriydim ama onun “sizin yerinize “düşünebileceği gelecek bütün beyazları Siyahlar için düşündüğünden hiç de farklı değildi”. Bu düşünce doğrultusunda liseye devam etmeye karar verdi. Bu çaresiz ve öfkeli düşüncelerle Boston’da yaşayan üvey ablasının yanına giden Malcolm, Yaşama tutunmak için elinden gelen her işi yaptı. Böylece hayatı daha yakından tanıdı ve fikirlerin de daha da keskinleşti. Ama asıl kırılma New York’a gidip siyahların yoğun olarak yaşadığı Harlemi tanıyınca oldu. Harlem’de çalışmaya başladıktan sonra hızla kirli bir hayatın içine yuvarlandı. Böyle bir atmosferin doğal sonucu olarak karıştığı bir çok suçu nedeniyle 1946 da hapse mahkum oldu. Ama hapis günleri ona yaşamını değiştirecek yepyeni bir yol sunacaktı.

MALCOLM LITTLE

NATION OF ISLAM İLE TANIŞMASI 

Malcolm bir Kilise rahibinin oğluydu dolayısıyla Hristiyanlıktan başka bir din tanımıyordu. Fakat o dönem Amerika’da siyahların beyaz kiliselerine girmesinin yasak olduğu düşünüldüğünde, hıristiyanlığı da beyaz adamın dini olarak görmesi sebebiyle bu dinden nefret ediyordu. İşte tam bu ruh halindeyken, hapiste Elijah Muhammed adlı birinin liderlik ettiği Nation Of İslam yani “İslam milleti” adlı topluluğa mensup kişilerle tanıştı. Bu topluluğun lideri Elijah Muhammed, Siyah milliyetçiliğini savunuyordu. Hatta Tanrının zenci olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyordu. Beyazlara öfkesi hat safhada olan Malcolm için siyahlara özgü bu din çok cazip geldi. Bu nedenle 1949 yılında, Elijah Muhammed’in öğretisini kabul ederek müslüman oldu, 1952 yılında tahliye edilerek hapishanedeki günlerini yoğun bir okuma programı içinde geçirdi. Tam altı yıl süren hapishane hayatından sonra Malcolm için artık bambaşka bir hayat başlıyordu. Pek çok öfkesi siyah gibi Malcolm’da siyahları amaçsız yığınlar halindeki başıboş bir kitle olmaktan kurtarıp kendine güvenen inançlı bir kitle haline getiren bu topluluğa ilgi gösterdi. ABD’de salih bir İslam inancının pek tanımadığı o yıllarda, itikadı  anlamda Kuran ve sünnet çizgisinde olmayan bu yapının Siyahlar için sosyal bakımdan bir boşluğu doldurulduğu da gerçekti.

Malcolm, adeta kendini Nation Of İslam topluluğuna adadı. Enerjik ve teşkilatçı genç hatip, hemen hemen lider Elijah Muhammed’in dikkatini çekti ve Harlem’de görevlendirildi. Malcolm, siyah davasının isimsiz bir hizmetkarı olduğuna işarette bundan sonra Malcolm X adını kullanmaya başladı. Öyle ki artık kendisi topluluğun lideri Elijah Muhammed’in konuşan ağzı olarak biliniyordu. Malcolm X 1964’te Nation Of İslam hareketinden ayrıldı, hacca gitmek amacıyla Orta Doğu ve kuzey Afrika ülkelerinde bir seyahate çıktı. Ama gördüklerine inanamadı. Çünkü onun 1949’da hapishanede tanıdı topluluğun İslam’ı ile Mekke’de gördüğü İslam bambaşka şeylerdi. Burada dünyanın 4.01 yanından gelmiş, rengi ve ırkı farklı müslümanların Allah huzurunda tam bir eşitlik ve kardeşlik içinde bulunduklarına şahit olduğunda adeta çarpıldı. Bu durum irkilip uyanmasına sebep oldu ve böylece sahih islam anlayışına ulaştı. Malcolm X, ABD’de soludu zehirli ırkçılık ikliminden sonra ilk kez mukaddes topraklarda İslâmiyet inancına dayalı eşitlikçi sosyal ortamı teneffüs etti. Gördüklerinin ona yaşattığı duyguyu şöyle dile getirmişti;

İslam dünyasına geldim geleli on bir gün oluyor; O gün bugündür de gözlerim maviler mavisi ve saçları sarılar sarısı ve tenleri beyaz var beyazı olan Müslüman kardeşlerle aynı yaratıcıya inandığımız için aynı tabaklardan yemekteyiz, aynı bardaktan içmekdeyiz, aynı yataklarda ( yada aynı halılarda) uyumaktayız. Ve yine “beyaz” müslümanların sözlerinde, davranışlarında, tutumlarında; Nijerya’dan, Sudan’dan Gana’dan gelen Afrikalı siyah müslümanların gösterdikleri samimiyetin aynısını bulmak dayım. Hepimizde gerçekten “kardeş” gibiyiz, çünkü bu insanların aynı ilaha yönelen inançları; Kafalarındaki tüm “beyaz” imajları, davranışlarındaki tüm “beyaz” imajları, ruhlarındaki tüm “beyaz” imajları silip almıştır”

Evet Malcolm X Tüm yaşamı boyunca maruz kaldığı ırkçılık ve ayrımcılık zehrinin Pan zehrini bulmanın coşkusunu yaşıyordu. Yani İslamiyeti!

MALİK ŞAHBAZ

Malcolm X Hayatımın bu döneminde artık el-hac malik eş-Şahbaz adını kullanmaya başladı. ırkçılık zehrine karşı hz. Peygamber’in veda hutbesi nde yankılanan sesini yani; “Beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir. “ABD toplumuna anlatmak için aynı coşkuyla ülkesine döndü. Hemen faaliyete başlayarak Siyah-beyaz kardeşliğini esas alan bir toplum meydana getirmeyi amaçladı ve bu amaçla Muslim Mosp ve (Müslüman camii) ve Organization of Afro- Amerıcan Unity (Afroamerikalılar Birliği Organizasyonu) adlı teşkilatları kurdu. Malcolm X yani Malik Şahbaz, büsbütün başka birisi olmuştu. Artık davası öfke ve nefret değil birlik ve selamet içeriyordu. ırkçı fikirlerden tamamen sayılmış bir Müslüman olarak beyazlarla işbirliğine açık birisi olmuştu. Her haktan mahrum edilen siyahların muhtaç olduğu eşitlik ve özgürlüğün, Amerika’nın iç meselesi ve bir ırk sorunu değil bütün dünyayı ilgilendirir biçimde bir “insan hakları“ meselesi olduğunu düşünüyordu. Kafasındaki bu yeni yaklaşımı hayata geçirmek için Orta doğuya, Afrika’ya ve Avrupa’ya seyahatlerinde kendisine ilgi çok yüksek oldu. Bilhassa Afrika’da ve Müslüman ülkelerde. Seyahatleri de ister istemez uzuyordu. Bu durumu şöyle dile getirmişti. “Gittiğim her yerde biraz daha kalmam için ısrar ettiler. Bu yüzden her ülkede planladığımdan fazla kalmak zorunda kaldım. Müslüman dünyada, Amerikalı bir Müslüman olduğumu öğrenince hemen seviyorlardı beni.

Her şey yolunda gidiyor gibiydi fakat Malik Şahbaz iki kesimin nefretini üzerine çekiyordu. Beyaz ırkçılar ve siyah ırkçılar. FBI tarafından yakın takip de tutulan ve toplum düşmanı sayılan Malik Şahbaz aynı zamanda yanından ayrıldığı Elijah Muhammed de topluluğu tarafından hain ilan edilmişti. Artık Malik Şahbaz’a ölüm tehditleri yağmaya başlamıştı. Canına kast edilen bazı başarısız girişimler olmuştu fakat birisi çok ciddiydi ailesinin de içinde olduğu evine ateş bombaları atıldı, ve soğuk 1 Şubat gecesi eşi ve çocukları ile birlikte yanmakta olan evden çıkmayı son anda başardı. Tıpkı dört yaşında yaşadığı olay gibi. Bu olaydan henüz bir hafta geçmişti ki 21 Şubat 1965 Pazar günü öğleden sonra, bir konuşma yapmak üzere çıktığı kürsüde “Esselamu aleyküm” diyerek başladığı sözlerine yüzlerce dinleyiciden “ve aleykümselam” karşılığını aldıktan hemen sonra tüm ömrünü haklarını savunmak için harcadığı üç siyah tenli suikastçı tarafından açılan ateş sonucu şehit edildi.

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

İDEALİST İNSAN MODELİ VE İNSANIN SAADETİ

İDEALİST İNSAN MODELİ VE İNSANIN SAADETİ

Melankolik Avrupalı filozof Niçe’nin Örnek insan olarak insanlığa sunduğu üstün insan anlayışı hemen hemen bütün Batı medeniyeti dairesinde benimsenmiş, Batının dünyayı sömürgeleştirme macerasına sebep olmuştur. Buna göre, insan güç sahibiyse değerlidir. Üstün insan egosu, gelişmiş diğer insanlara yukarıdan bakan, üst seviye giyinen, görünüşü, yaşayışı ile diğer insanların üstünde, adeta yarı tanrı insan tipidir. Ona göre, güçsüz insanlar eski Romadaki gibi insanlığın başına beladır ve sürünürler, ancak güçlü insanlara hizmet ettikleri oranda değerlidirler. Bu bakış açısından ortaya çıkan bir çok ideoloji, son iki asırda dünyayı kasıp kavurmuştur. Niçe’nin zihniyeti Darvin ve Freud gibi İlmi adamlarının anlayışlarıyla birleşince materyalist felsefe pekişmiştir. Neticede mesela faşist anlayışa sahip Adolf Hitler Gibi liderlerin üstün ırk oluşturma çabaları sonucu milyonlarca insan katledilmiştir. Bu olay sadece Avrupa’da değil, ABD’de de yaşanmıştır ki; Bu evgenik harekete daha önceki Fikir Klübü  sayfamızdaki makalelerimizde değinmiştik. Komünizm ve kapitalizm gibi ideolojilerde uygulamada farklılıklar içerse de temellerinde Batı’nın bu materyalist bakış açısı ve üstün insan anlayışı yer almaktadır.

İDEALİST İNSAN MODELİ VE İNSANIN SAADETİ

Aynen Roma imparatorluğunda asilzade olmayanlara uygulanan köle muamelesinde olduğu gibi, son 3-4 Asırdan beri batılıların Afrika, Amerika ve Asya’da uyguladıkları sömürge çalışmalarından dolayı Avrupa zaten bozuk bir sicile sahiptir. Amerika’da yer edinmek için yaptıkları Kızılderili katliamları yanında enka ve Aztek medeniyetlerinin izlerinin bile silinmesi, Afrika’daki zulümler ve sömürü incelendiğinde batılı üstün insanların kendi dışında kalan insanlara hiçbir değer verme işi insanlara bakışdaki bu yanlışlığı gözler önüne sermektedir.

Bugün gelinen nokta itibari ile de kapitalizm, bütün insanlığı adeta çok az sayıdaki üstün insana hizmet ettirmek istemektedir. Bugün güç sahipleri, bilim ve teknolojiyi insanları kontrol altına alma ve manipüle etme vasıtası olarak kullanmaktadırlar. Bir kapitalistin çıkarı için yüz binlerce insan acımadan ezilip geçirebilmek de, ülkeler talan edilebilmektedir. ABD de yaşayan çok küçük bir azınlığın ( yaklaşık 400 aile) Maddi varlığının, o ülkedeki yaklaşık 250 milyon insanın maddi varlığından daha fazla olduğunu söylemiştik. Son zamanlarda ABD de başlayan Wall Street İsyanları bu duruma öfkenin “insani” bir tezahürü olarak görülmektedir. Bu sakat insan anlayışının insanlığı mutlu etmediği bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Hatta üstün sayılarak adeta dünyayı sömürmeye çalışan kapitalist insanların bile mutlu olmadığı kamuoyuna yansımaktadır. Daha önce kısmen değindiğimiz ve son yıllarda yerleştirmeye çalışan, Popüler kişisel gelişim kültürü ise, batının vahyiden yoksun, dini anlayıştan uzak bu bakış açısının bir sonucudur ve yine üstün insan anlayışına hizmet etmektedir.

İDEALİST İNSAN MODELİ VE İNSANIN SAADETİ

Ön yargılar sebebi ile verdiği mesaj yeterince anlaşılmayan veya yanlış temsiller sebebiyle doğru algılanamayan İslam ise, 15 asırdır bütün insanların tek tek önemini vurgulayıp durmaktadır. İslam’a göre insanın maddeyle tatmin olması mümkün değildir. İnsan içinde yaşadığımız dünyadan istifade etmeli, nasıl biri olmalıdır. Fakat onun mutlu olması ancak manevi tatminle mümkün olacaktır. İslam’a göre, insanın gerçekten hür olması; kalbinde Allah’tan başka hiçbir şeyi ilah tutmamakla mümkün olacaktır. İnsanın kalbinde dünyevi arzu ve istekler ihtiyaç ötesi geçtikçe objektif veya subjektif Tabular bulundukça gerçek hürriyete ulaşması, dolayısıyla huzura ermesi mümkün değildir. Bu yüzden İslam’ın ilk şartı “Lâ ilahe illallah ( Allah’tan başka ilah yoktur) Diyebilmek ve bütün kalbiyle, ruhuyla buna inanabilmektir. Fıtratta bunu gerektirmektedir. Cenabı Allah insanın yaşatan gayesini anlatırken “ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ( Zariyat : 51/56) demektedir. Bu yüzden kulluk, insan için yüce bir makamdır ve yaratıcı ya teslimiyettir. Bu kulluk bilinci ile hareket eden insan ancak, misyonun gereğini yapmanı huzuruna kavuşacaktır. En önemli vazifelerden biri İslami öğreti ye göre dünyayı güzelleştirmek, iman etmektir. İslam’ın estetik anlayışı bu anlayıştan ortaya çıkmıştır. “Kulluk, insan için yüce bir makamdır ve yaratıcı ya teslimiyettir. Kalbinden bu dünyaya bağlılığı tam olarak adamamış bir insan bu seviyeye ulaşması mümkün gözükmemektedir.”

İnsanın tabiyatı ve çevreye saygısıyla ilgili şu olaydan daha etkisini bulabilir miyiz? Allah’ın Resulü, Taif Seferine çıktığında Ordu’nun yolu üzerinde bir köpeğin yavrusunu gezdirdiğini görürler. Bunun üzerine o yüce insan, “emen ve emziren rahatsız edilmeyecek“ diye emir verir. Bunun üzerine binlerce kişilik ordu yolunu değiştirir, köpek ve yavruları rahatsız edilmez. ( İbni Hisam, siyer). Biz bu olayı bugün insanlara olduğu gibi, hayvanlara da yeşil çevreye de, mesela ozon tabakasına karşıda genelleyebiliriz.

İnsanlara gelince; Mümin bir insanın dünya hayatındaki en önemli beklentisi Allahın rızasını almaktır. Hakkın rızası ise halkın rızasındadır. Yani çevresindeki insanları da kendisine verilmiş birer emanet ( vediatullah) Kabul etmeli ve onlar içinde çalışmalıdır. Çevredeki bu insanlar bazen aile ve akrabaları bazen komşular bazen çalışanlar olabilir. Hepsine karşı insanın sorumlulu vardır. Makamlar yükseldikçe bu sorumluluk artmaktadır. Bu anlayış içinde olan Osmanlı padişahlarının tatların da “value külli mazlumin“ ( Bütün mazlumların koruyucusu, kollayıcısı) yazarmış. Bu insanların hangi dinden, hangi ırktan, hangi renkten olduğu da önemli değildir. Cemil Meriç’in dediği gibi insanlık olarak en büyük ihtiyacımız hoşgörü, en büyük düşmanımız ise ön yargıdır. Bugünkü çıkmazdan kurtulmak isteyen batı insanı, işte bu ön yargıları sebebiyle İslam’ı tanıyamamakta veya yanlış tanımaktadır. Bugün maalesef batıda İslam adeta bir terörist dini gibi görünmekte ve bu sebeple ondan korkulmaktadır. Bu yaklaşımda bazı art niyetliler tarafından körüklemekte, arayış içindeki insanları böylece korkutarak İslamdan uzaklaştırmaktadır. Oysa bütün insanlığın olduğu gibi Batının da kurtuluşu Allahın son dini olan İslam düşüncesi ndedir.

Musab Yasir Özen 

www.musabyasirozen.com.tr

MESCİDİ AKSA

İSLAM ALEMİ

İslam alemi bugün politik ifadeler ve yardım tırlarından başka Gazze hakkına, Filistin ülkesinde akan kanın durdurulması için ne tür bir yardım veya icraat yapması gerekiyor. İlk kıblemiz olan mescidi aksayı korumak için şehit olan Müslüman kardeşlerimiz için İslam alemi sadece Yemen’den atılan üç bombayla mı kalacak. Orta Doğu olarak adlandırılan yer İslam alemin kalbi değil mi, sadece kendi ülkemiz adına söylemiyorum. Bugün hangi iki Müslüman devleti samimi bir şekilde araya geldi soruyorum size savaşın 1947’de başladı filistin de bugün metre kareye altı insanın düştüğü Gazze şehrinde Müslüman kardeşlerimizin üzerine bomba yağmakta, biz İslam alemi olarak sıcak yataklarımızda uyumaktayız.

Oysa bugün yapmamız gereken tam da Kalu belada göğsümüzü emanet edilen imanın, kalbimize emanet edilen ihsanın, aklımıza emanet edilen idrakin gereğini yapacağız. Bu idrak, iman ve ihsanın gereğini bir an önce yapmalı, zulme sessiz kalmamalı. Kelime-i şehadet getirerek Allah celle celalühu Emri gereği şehit olmalıyız. Tabii ki bugün İslam âlemini ele alırsak araya fitne, mezhepçilik, bidatlar eklenerek parayla saltanat sürenlerinin Uydurmalı sistemi sürüyor. Bugün Siyonistler yani Yahudiler nasıl Tanrı’nın bir olduğuna iman Edip kendi sonlarının yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’de yazılan gibi olacağını bildiği için ABD ve İngiltere’yi de yanına alarak tüm dünya gözü önünde katliam yapmakta. İslam âleminin korkaklığını ve sindirilmişliğini izlemek tedir.

GAZZE

Beni İsrail kendine gelen tüm peygamberleri şehit Edip yok olmak üzereyken Adolf hitler in nasıl öldürmediğim her Yahudi için günü geldiğinde bana küfür edeceksiniz lafını unutmayalım. Yavuz sultan Selim mısıri fet ettiğinde tüm Yahudileri öldürüp kaçanları da yakalayıp askerlerini emrederek ayakları kırılıncaya kadar uzaklara sürün demesini unutmamış bir halk kendilerini tüm insan kanlarından üstün gören Allah celle celalühu tarafından lanetlenmiş ve sonunun gelmesini bekleyen elbette Allahın emri yerine gelecektir şüphesiz ey İslam alemi yeni bir Selahattin mi bulacağız yoksa Mehti aleyhisselam gelmesini bekleyeceğiz, zafer İslam’ındır. İslam alemi Suud halkı Araplar uyanın, Umman, Ürdün, Katar, İran, Irak, Yemen, Bahreyn, Lübnan, Suriye, Türkiye, Azerbaycan, Bae Kısacası İslam Alemi dünyevi hırslarınızı bırakın. Saddam Hüseyin ben İsrail’e 39 tane füze attım, 40.’yı atacak birisi yok mu gerçekten yok mu, İslam alemi insan doğar ve ölür hani argoca bir laf olacakta Nerede inceldiyse oradan kopsun, inceldi ve koptu bu katliama sessiz kalan herkes en az İsrail kadar sorumludur. Mitinglerle olmaz icraat lazım. Bu dünya çaçasıyla ahirete nispeten zindan hükmündedir. Hadisi şerîfini unutmayıp gereken icraati İslam alemi olarak gerçekleştirmek zorundayız. Bu ayeti kelimede İsrail oğullarının laneti apaçıktır. “ONLARA,” Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde zaman, “biz ancak ıslah edicileriz.” derler. İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değillerdir. ( 21 BAKARA 2/11-12)

30 Eylül 2023’te TBMM’de konuşan Saadet Partisi milletvekili Birol Aydın’ın 12. kalkınma planı’nda yaptığı tüm konuşmalar duygularıma tercüman olmuştur. Helal olsun diyorum konumuza değinmeye devam edelim. İsrail tüm insanlığın gözleri önünde soykırım yapmakta yapmaya devam edecektir, pekala İslam alemi yaptığı mitinglerle diplomasi trafikleriylemi kurşun atmakta, İsrail yoksa atılan roketleri engelleyebilmektedir. TV programlarındaki gazeteciler, proflar, güvenlik uzmanları, eski bürokratlar lafla olmaz diyorlar evet olmaz ne yapacağız savaşacağız, İslam alemi savaşmak zorunda fiilen bu olmak zorunda yoksa Müslüman kardeşlerimiz şehadetlerimizi izleyerek ve her gece uyuyacağız, olmuyor İslam alemi olmuyor böyle sessiz çığlıklarla olmuyor olmaz bunların hiçbirinin Tutma şansı İsrail zulmünü durdurma şansımız yok.

FİLİSTİN

İslam aleminin tek yapması gereken Allah celle celalühu güvenip sonra da kendisine güvenip imanla yarın Rabbinin karşısında tezellüldür, huşu, Hudu, yetenekleri ile sağlam bir duruş sergileyecekse Sulh ve silm kelimeleri yaşayamıyorsa İslam Allah dinin emrettiği gibi cihat etmek zorundayız. İslam alemi olarak İslam alemi toplumunda “içerdeki kurt“ durumundaki münafıkların derdi ise kendi canlarını emniyete almak için gölgesinde yaşattığı Ümmetin geri kalanının güvenliği umrumda değildir. “ Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız NİSA , 4/91 Bu ayeti kelimede İsrailoğulları’nın atalarına ve şimdiki çocuklarının Allahu Tealanın bize bir uyarısıdır. Bizim dinimizde vefasızlık yoktur. Yeterki biz İslam alemi olarak Cihat’a cehd edelim. Allah celle celalühu bizlere bir çıkış yolu gösterecektir. Kudüs İslam âleminin yurdu mescidi aksa ilk kıblemizdir. Kuranı Kerim’in BAKARA SURESİ 2/114 Allah’ın mescitlerin de onun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Artık İslam alemi için vahdetini kurtarma vesilesidir. İslam alemi içindeki Ümitsizlikten kurtulmalı aramızdaki birlik ruhunu yansıtmalıyız.Bizlere düşen her daim mazlumun, Mahrama, mahsuma yardım etmektir. Nitekim peygamber efendimiz sallallahu Ali vesellem hadislerinde ( EBU DAVUD ) İnsanlar bir zalimi görürler de onu zulmüne engel olamazlarsa, Allahın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır. Bir an önce bu zulme son verilmeli verilmeyeceği de belli artık tüm İslam alemi olarak bir karar alınmalı ve bu zulme ve soykırıma son vermek için harekete geçmeliyiz.

Hey şehadet sen bir çığlıksın, nesillerden nesillere aktarılan.

Yusuf İslam Burhan

www.musabyasirozen.com.tr

Katledilen GAZZE'de ORTADOĞU'da Planlanan Ne? Dünya'da İnsanlığın Öldüğü Yer GAZZE

Katledilen GAZZE’de ORTADOĞU’da Planlanan Ne? Dünya’da İnsanlığın Öldüğü Yer GAZZE

Katledilmeye başladığından belli dünyanın gündeminde tüm platformlarda Filistin tarihinden başlayarak İsrail’in yapısı daha önceki savaşların sonuçları yapılan barış görüşmeleri iki devletli çözüm yorumları imzalanan ve uygulanmayan anlaşmalar. Geçmişte yaşanan tüm süreç konuşulmaktadır. Bu gündemi ve davayı takip eden herkes bu konuların detaylarına vakıftırlar. Az çok ben bu yazımda gelinen nokta ve gelecek süreçle ilgili ve çözümü yazmak istiyorum. Gelinen nokta 2 milyondan fazla Müslüman halkın Ker beladan sonra adeta onu andırırcasına aç susuz şeytandan daha şeytanlaşmış insanlarca katledilmektedir. Ve bunu da tüm dünyanın gözü önünde kendini haklı gösterip mağduru oynayıp öyle propaganda yapmaktadır. Ne yazık ki Müslüman liderler de pasif kalacak derecede tepki vermekte. Asrın katliamlarından birine imza atarken bile açıklamaları toplumu bile başlı başına top yekûn İslam alemi için savaş sebebi iken bizimkiler hala pasif. ABD kongresinde Eylem yapıp göz altına alınan Yahudiler kadar olamayan Müslüman kardeşimiz dediğimiz ülke liderleri yöneticileri var şeytandan beter olan onlarla suç ortakları olan büyük şeytan olan devletler pişkin pişkin açıklamalarla birlikte tehdit edici aşağılayıcı güç gösterisi yapmaktalar. Bunu da biz Müslüman halklara da tarifi olmayan acıyı yaşatmaktadır.

Gazze’de yaşayan katliam kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdir, orada çocuklarımızı kardeşlerimizi büyüklerimizi hem de son yüzyılların gördüğü en büyük zulümler yapılıyor. Sedyede ağır yaralı kardeşine ölmeden önce Kelime i şahadeti tekrarlayarak getirmeye çalışan çocuğun görüntüsü mü, izleyen Müslüman liderleri ülkelere sorarım, daha ne kadar izleyeceksiniz pasif kalıp hatta oradaki yaşanan süreci anlamaya çalışırken gazetelerimizde, Televizyonlarımızda sosyal ağlarımızda yayınlarken bile istemeden onların propagandalarına hizmet edeceksiniz. Örneğin tüm İsrail’deki basın mensuplarının yaptığı yayınlar HAMAS’ın İmha edilen füzelerinin görüntüleri çalınan sirenlerin sesleri sığınağa koşuşlar’ki %95 de Bir şey olmayacağı kesin Hamaslı kardeşlerimizin Aksa Tufan’ı Operasyonundaki bazı sahadaki hataların kısa propaganda aracı olarak kullanılabilecek görüntüleri onların suç Ortaklarıyla ve kendi açıklamalarında ki duygu yüklü acıtasyon açıklamalarında ki İsrail’in güvende olmadığı mağdur olduğu sadece kendilerini koruduklarını Müslüman ların terörist Hamas İslam la alakası olmayan örgütlerle hiç değerli anılması masum insan katili olarak gösterme kara propagandalarını psikolojik harekatına istemeden katkıda bulunulmaktadır.

Buna karşın katledilen soykırıma uğrayan mazlum Gazze halkının halinden gelen katliam görüntüleri çok kısıtlı gelenler facianın anlayabilene gerçeğin ne boyutlarda olduğunu göstermektedir. Ama ya dünya kamuoyunda basın Gazze’ye giremiyor Siyonist lerin izin verdikleri kadar sınırı yaklaşabiliyorlar. Oradan yapılan yayınlarda durum analizi görüntüler dünya kamuoyuna mağdur edebiyatı yaptıracak derecede mazlumların sığındığı camilerin Ortodoks kiliselerinin bombardımana uğramalarının neticelerinin Hallerin kopan bacakların, kolların çocuk naaşlarının yayınları yok işte gelinen noktanın %50 analizi budur.

Gelecek süreçle ilgili amaçlanan teolojik dini sapkın Siyonist inançların kaynaklarının Filistin’in tamamı onlara ait olması ve tüm orta doğuya yayılmış sözde vaad edilmiş Toprakları alma amaçları doğrultusunda Orta Doğu sınırlarını çizen 100 yıllık anlaşmaların da bitişi ile yeni sınırlar oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu seferki sadece şer ortaklarının çizdiği değil kendilerinin öncülüğünde hep beraber belirleyecekleri yeni Orta Doğu sınırları amaçlanmaktadır. Bunlarda %90 Müslüman olan Orta Doğu halklarına hep bir kaos un içinde tutup birbirlerine kırdırmak için mezhep farklılıklarını ırk veya ideolojik farklılıkları taşıyarak harekete geçirip sömürmektir. Bunu da yapmaları için bu toprakların sürekli bir kavga kaos içinde olması lazım ki gerçeği görüp anlayabilecek seviyeye olgunluğa erişemesinler ki yetişen tüm nesiller hep bir kavganın ırkçılığın mezhepçiliğin kanın acının içinde büyüsünler ki yol kat edemeyip gelişim göstermesinler ki sömürmeye elverişli hale gelerek yetişip öyle yaşasınlar işte amaçlarının özü budur.

Peki Gazze’de şu an itibari ile yapılmak istenen 2 milyondan fazla insanın katlede bildikleri kadarını şehit Edip Hamaslı kardeşlerimizin tamamını şehit etmek, kalan halkın büyük çoğunluğunun Mısır’a göç etmesine zorlamak, geride kalan çok çok az varlığı bile hiçbir şey ifade etmeyecek Gazzeli’leride Mısır sınırı bölgesinde faşizm uygulayıp köle sayılabilecek işlerde çalıştırılarak barındırmak. Gazze‘yi de yeniden inşa edip Yahudi yerleşimcilerine açıp Kıymetli gaz yatakları ve tüm bölgeyi gasp ederek gelecekteki katliamlarını planları doğrultusunda devam etmek biz de dahil tüm Orta Doğu planlarını gerçekleştirip sömürmektir.

Buna karşılık biz Müslüman ülkeler ne yapacağız önemli olan bu adamların planlarını niyeti yaptıkları ortada. Hal böyleyken her Müslüman ülkesi sıranın kendine gelmesini mi bekleyecekler, siyasilerin çıkar gruplarının elitlerin kendi içlerindeki bunlara hizmet eden. Hain işbirlikçilerinin ceplerini doldurmalarını izleyip kardeş kardeşi öldürüp yemeye devam Edip finalde 3,4 artık kaça bölünecekse bölünen her Müslüman ülkesinin Akibet ini mi yaşayacak yoksa üstat Necip fazil kısakürek in dediği gibi “aydınlık yolu herkes bulur mesele karanlık yolda ışık aramak” Yolunu aydınlatacak çözümü ortaya koyacak nedir. Bu Orta Doğu’nun aydınlık çözümü?

Tek ve kesin çözüm yolu;

İslam işbirliği Teşkilatı öncülüğünde ( Kuruluşundan beri tek anlaştıkları konu Filistin di onda da pasif kalınıyor) Tüm Müslüman ülkeleri bütün farklılıkları mezhep, ırk vs vs… Her şeyi bir tarafa bırakıp tek yürek olup birleşirlerse bu Şer ihtifakında yer almayan diğer güçlü ülkelerin diyalog halinde tarafsız kalıp katliamın durmasına destek vermeleri sağlanıp ki o yönde açıklamada bulunmaktalar.Tamamen ateşkes ilan edilip lider İslam ülkeleri temsilcileri Filistinli tüm gruplar bu zalimler ve diğer taraf olmayan ülkelerle masaya oturulup ihlal edilemez şekilde iki devletli sınırlar çizilip özgür Filistin devleti kurulup Kudüs’ün üç semavi dinin bağımsız şekilde ibadet mekanı olarak statüye kavuşturup dünyaca tanınmalıdır. Nasıl ki dünyada Tarafsızlığı kabul edilmiş tek devlet İsviçre ise burasıda öyle dünyaca sınırları ihlal edilmeyecek Kudüs’ü savaşılmayacak topraklar olarak kabul edilecek anlaşmalar imzalanması istenecektir. Aksi taktirde tüm İslam ülkeleri canlarıyla mallarıyla tüm güçleriyle İsrail’i yok etmeye başlayacaklarını kim de destek verirse savaşmaya kararlı olduklarını destek ederlerse çözüm gerçekleşir bunun gerçekten oluşa kabul etmekten başka çareleri yoktur çünkü kazananı olmayan bir savaşa girmezler böyle bir savaşın kazananı olmayacağı içindir. Böyle bir çözüm olursa şu bir gerçek ki Orta Doğu‘dan Afrika’ya tüm Müslüman ülkelerindeki zulümün sonu gelir çözüm gerçekleşir aksi taktir de daha biz Müslüman Ahali ve Orta Doğu halkları çok katledilir, sömürüdür hem de en aşağılık olarak nitelendirilebilecek şekilde. En küçük örneği gölgelerle tokalaşan hastalıktan gelen olduğu için Irak’ta savaşta öldürülen siyonizmin kuklası iplerinin hangisinin kimlerin elinde olduğu belli olmayan büyük şeytanın sözde liderinin bile ağzından çıkacak kurmaca söylemleri ni bile Acaba katliamın durması için insani yardım koridoru açılsın diye bir şey demeyi bekleriz, çaresizce İslam âlemine Gazze nin bir Milat olması lazımdır. İyileşip ayağa kalkması için tüm mazlum halkların kurtuluşu bu birlikteliktedir. Yazıma son verirken Müslüman boşnak kardeşlerimizin Sırp katliamına uğradıkları zaman ki direnişi ve dik duruşuyla gönüllere taht kurmuş asrın liderlerinden Aliya İzzet Begoviç’in Sözleriyle son vererek Allaha emanet olun ve Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın söyledikleri değil dostlarımızın sessizliğini olacaktır…

Önemli not: Yazılarımın yayınlanmasına vesile olan değerli kıymetli dostum, ve değerli ekibine teşekkürler ederek birkaç hususta belirtmek isterim. Yazılarımın içeriğinde daha keskin, ağır hitamları ve hitabı hak eden çıkar gruplarına devlet liderlerine ve güç makam sahiplerine birebir hedef almayarak hak ettiklerinden yumuşatarak kaleme almanın tek sebebi kıymetli dostumun benim düşüncelerimden yazılarımdan ötürü belirttiğim kişilerin dostuma farklı yaptırımlarla bedel ödetmeye çalışma ihtimalinden dolayıdır. Zaten kendisi çok genç yaşlardan belli idealleri doğrultusunda bedeller ödemiş elde ettiği her şeyi bedeller ödeyerek etmiş. Şu anda bile çilehane olan zindanlarda bedel ödemektedir…!

Tüm takipçilere arz olunur…

Emrah Sağlık / 21/10/2023

                                                                                              www.musabyasirozen.com.tr

error: İçerik korunuyor !!!