Archives Kasım 2024

Mustafa Özen

GEÇMİŞTEN YAPRAKLAR / TANZİMATA SEFAHET

GEÇMİŞTEN YAPRAKLAR / TANZİMATA SEFAHET

Mustafa Özen

Abdulmecid zamanında, bilhassa Kırım Harbi’den sonra devlet merkezi olan İstanbul halkı çılgın bir (lüks) ve Sefahet hayatına düşmüştü. Bunun memlekette açtığı yaralar, o kadar derin oldu ki, imparatorluk hazinesinin duyunu umumiye boyunduruğuna , vatandaş kesesinin de gayri Türk sarraf pençesine düşmesine kadar verdi. Müverrih Cevdet Paşa, gençliğine rastlayan o yılları ne acı anlatır:

Öteden beri herkes iradına göre masraf ederdi. Alafranga hane ve sahil han temayülatı yoktu. Abdulmecid’in saltanatı başlarında Mısır’dan İstanbul’a pek çok paşa ve beyler ve hanımlar hicret ettiler. Gayet yüksek bağlarla konaklar ve yalılar satın aldılar. Alafranga eşya ile süsleyip döşediler. Bol bol paralar sarf ve israf eylediler. Sefahat kapılarını açtılar. İstanbul vükela ve kibarı da mısır‘lılarla aşık atmaya; vükela ve Kibar’ıda mısırlılarla aşık atmağa: vükela haremleri, Mısırlı Mehmet Ali Paşa kerim esi Zeynep hanımı taklide kalkıştılar. Mesela Sadrazam Ali Paşanın dairesi masrafı ayda 4000 altına vardı. Ali Paşa’nın Ali adında çarebru bir delikanlısı vardı ki: masrafı, Efendi’den bir adamın hanesini Kibar’hane bir surette idare edebilirdi. Sadaret maaşı Paşa’ya yetmez oldu.

Abdulmecid

Sultanlara gelince, Vükela haremlerinden üstün olmalıydılar. Hesapsız masraf etmeye başladılar. Maaşları ile idare olamayıp borca battılar. Eskiden beri sarayda kapalı yaşayan kadın efendiler’de, Zi hükmü icabınca arabalarla gezmeye başladılar. Masrafları arttı: borçlandılar. Alışverişlerine vasıta olan kahveci ve Baltacılar pek acayip suistimalleri koyuldular. Mesela: bir tüccardan yüzbin kuruşluk mal alırlarsa ellinin kuruşta nakit alıp sultan namına 150.000’in senet verirlerdi. Bu yüzden Sarayı hümayun‘un üç yıl içinde 3 milyon kese akçe borcu çıktı.

Sultanların ve kadın efendilerin asım takımı Beyoğlu sarrafları elinde rehin kaldı.

Kırım muharebe’sinde Fransız ve İngiliz ve sardunya askerleri İstanbul’a geldiklerinde çarşıya su gibi altın akıttılar. İstanbul esnafı çok para kazandı. O esnada yapılan saray düğünlerinden de çarşı esnafı, bilhassa kuyumcular fevkalade istifade ederek Kibar’hane yaşamaya alıştılar. Boğaz içinde yalılar tuttular. O zaman Kadıköy ve Adalar henüz mamur değildi . Kızıl Toprak’ın adı bile yoktu İstanbul’un tek seviyesi Boğaziçi idi. Boğaziçi kiralanacak köşe bucak kalmadı. Büyükdere’de dört odalı bir kira evi bulmak bir saadet sayıldı. Şeyhül İslam Saadettin Efendi altı aylığı 40.000 kuruşa Baltalimanı’nda bir yalı kiralamıştı. Nakil tebrik için gelen ihtiyar bir adam ben bu yalının filan tarihte 40.000 kuruşa satıldığını bilirim… Dediğinde herkes hayret etti. Ki bu yalı bilahane Mısırlı Halim Paşa tarafından alınmıştır. Akarların kıymet ve kirası bu kadar yükseldiği esnada esnaf ve rençberlere göre para kazanmak da, balık tutmak kadar kolay bir iş oldu. Gariptir ki, kırım muharebesinden evvel İstanbul ve civarında pek çok hırsız vardı. Harpten sonra hırsızların adı battı. Anlaşıldı ki memleketimizde hırsızlığın artması parasızlıktan imiş…

Mustafa Özen

Abdulmecid kızlar’ağası Münire Sultana göndererek israflarından dolayı akıllarını başlarına toplasınlar, artık aşırıp taşırdılar. Tektir şöyle dursun dayak attırırım, diye azarlamış. Bir gün de at ile Babı Ali’ye geldi. Bir kimseye iltifat etmeyerek dairesine girdi. Vükela dehşet içinde kaldı. Refik Sultanın zevci olan Kaptanı Derya Mehmet Ali Paşa’yı karısının 60.000 kese borcundan ötürü tektir etti: (Hain herif) diye bağırdı. Diğer damat paşalara da Sultanlar gece Mehtaplarda gezermiş… Benim gece Mehtap’ta gezer kızım yoktur. Onları da reddederim, bu heriflerin hareketleri artık namusuma dokunuyor dedi. Bir gün sonra da hepsini memuriyetlerinden azletti. Saray kadınlarının arabaya binmemeleri için Ser asker Rıza Paşa’nın saray arabalarını zincir ile birbirine bağladığı söylendi.

Abdulmecid’in ilk zamanı doğrusu pek güzel geçti. Hele 1260 tarihinden 1270 tarihine kadar İstanbul ve Boğaziçi ferah ve Meserret ve tarif olunmaz eğlence ve şenlik cennetinden bir numune idi. Fakat sonraları israf ve sefahet yolları açılmakla çok sıkıntı çekildi. Devlet borca battı, kendi de kederinden hastalandı… Cevdet paşa merhumun (Maruzat)’ından naklettiğim bu satırlar, bugün ibret ile okunmaya değer işte kökleri.

 

Mustafa Özen 

www.musabyasirozen.com.tr

Necip Fazıl Kısakürek Abdulaziz Çekirge

NECİP FAZIL KISAKÜREK / Abdülaziz Çekirge

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Abdülaziz Çekirge

Bundan asırlar önce başlayan hak ile batıl mücadelesinin 20. yüzyıla taşındığı yıllarda ortaya çıkan Büyük aksiyon adamıydı, Necip Fazıl Kısakürek. Tanıtım ve edebiyatın zirvesinde iken, öncesinde yaşadığı kendi tabiriyle bohem hayatı terk ederek yeni çizgisini belirlemiş sağlam adımlarla yön vermişti yaşantısına. Uzun yıllar boyunca geçen Çetin mücadelelerin kalemiyle ve Hitabetiyle cephesini Belirleyen bir komutanıydı. Zaman zaman kilitleri yönlendiren, zaman zaman tek başına mücadele eden, ama bıkmadan usanmadan devam eden, çizgisinden taviz vermeyen bir liderdi Necip Fazıl Kısakürek. Bugün konuşabildiğimiz, savuna bildiğimiz, yaşayabildiğimiz çoğu haklarımız, yıllar önce yaşanan bu mücadeleler esnasında ortaya çıkan gerçeklerden kaynaklanmaktaydı. Gerek Dizelerinden, gerek yazılarından, gerekse konferanslarından ortaya çıkan kıvılcımlar büyük yangına sebep olan ateşin kaynağıydı.

Büyükdoğu düşüncesi bir çok insanı harekete geçirmiş bir çok siyasi ve sosyal örgütlenme kendisine idol gelirlerken Necip Fazıl’ın eserlerini baş köşeye koymuştu. Gençlik hareketlenmeler ideolojik düşüncelerinin temellerinin de Necip Fazıl’ın ideolocyasından alıyorlardı. Hal böyle olunca Necip Fazıl’ın adı en ücra köşelerden bile duyulur hale gelmişti. Meşakkatli geçen yıllar, davalar, ideolocya dilden dile anlatılır olmuştu. “ dilden dile anlatılan olaylar, kulaktan kulağa oynayan çocuklar… “ Bu oyunu oynayanlar bilirler, bir düzeni insan sırasıyla oturur. Oyunu yöneten, ilk kişinin kulağına bir şey söyler, o gizlice yanındakine, o da yanındakine, son kişiye kadar fısıldayarak gider. Son kişi yüksek sesle söyleneni tekrarlar, ortaya çıkan gerçekten çok farklıdır. Necip Fazıl’ın eserlerini yıllardır okumadan kulaktan kulağa aktaran gençlik hareketlenmeler de aynı oyunda olduğu gibi gerçeklerden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Necip Fazıl’ın yalnızca adını kullanıp dizelerini kendi ideolojik tartışmaların da bayrak olarak kullanmaya başladılar. İdeolocya’yı anlamadan ideoloji ye zemin hazırladılar.İdeolojiyide okumadılar, ideolocya’yı da okumadılar.

Abdülaziz Çekirge

Bilgiden Uzak cenahlarımıza sirayet eden yalnızca şairimizin adı ve birkaç dizisi kaldı. Bu birkaç dizide slogan olarak gelmeye başladı. Bir kesim yalnızca bu amaçlarla kullanıldı durdu.

Hal böyle olunca ortaya başka bir tartışma alanı çıktı. Necip Fazıl ismi ideolojik tartışmalarda silah olarak kullanılmaya başlayınca, karşı tarafta bir antipati oluşturmaya başladı. Koskoca Necip Fazıl’ın şairliği tartışılmaya başlandı. Kimi “kendine yazık etti“ şeklinde cümleler kullanırken, kimi Necip Fazıl’ın hiçbir zaman iyi bir şair olmadığını dillendirmeye başladı. Sadece vezni ile şair olunmayacağını belirtenler, şairler arasında kıyasıya yarış yaptırmaya başladılar. Hayatında bir dizelik yazı yazmamış adamlar şiir eleştirmenliği yaptılar ideolojileri adına.

Ancak o devirler geride kaldı artık. Ülkenin karanlık zamanlarını anlamak adına karşı cephede de Necip Fazıl’ın da eser gerçeklere ulaşılmayacağı yüksek sesle tekrar edilmeye başlandı. Kim ne derse desin, Necip Fazıl Kısakürek yaşadığı döneme ve sonrasına imzasını atmış büyük bir şair, büyük bir İdeolog. Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekiyorsa, dünü bilmek için de Necip Fazıl’a kulak vermek gerekiyor. Nerede olursanız olun!

 

 

Abdülaziz Çekirge          

www.musabyasirozen.com.tr

Yasir

DÜŞÜN GENÇ ADAM / Musab Yasir Özen

DÜŞÜN GENÇ ADAM

Musab Yasir Özen

Genç adam düşün! Evvela insan oğlunun düşünmekten büyük haysiyeti olmadığını düşün! Senin yaşadığın devirde insanların meşin toptan birer kafa taşıdığını ve bu topu dolduran havanın en basit fikri bile kavurup kül edici bir ( antiseptik) olduğunu düşün! ( antiseptik) diyorum: zira devremizin kıymet ölçüsünde saf ve gerçek fikir mikroptur.

Filozof: “Madem ki, düşünüyorum, öyleyse varım!” der Bizimde :

Mademki yokuz: öyleyse düşünemiyoruz, dememiz’mi lazım?

Aciz varlığın aciz anası fikir…

Genç adam düşün! Seni bozmak için evvela sen de mücerret fikir istidadını , yani varlık şiarını körletmekle işe giriştiler. Bunu düşün!

Hic, tavugun suyuna dalıp balık avladığına, güvercinin kedilerin ağzından fare çaldığına dair ilmi bir vesika haberi duyulmuş mudur?

Fakat ey genç adam, senin için, seni kandırmak ve hakikate yüzde yüz ait bir şeye inandırmak için sahte ilim yapılmıştır.

BUNU DÜŞÜN!

Amerika’nın bilmem hangi limanını görmemiş olan bir gemi Süvarisi, aranan varlığını ilmen, ilmi tevatür beyyinesiyle bilir ve harita üzerindeki hesapla oraya, dilediği fener istikametinden varır. Ya böyle bir yer mevcut değilse diye düşünebilir mi?

Düşün genç adam! Düşün ki, işte buna benzer bir saçmalık eseri olarak senin için yalancı tarih kitapları ve menkıbeler düzülmüş ve senin, mazur olarak, bunlara inanman sağlanmıştır. Çünkü senin, ilme ve tarihe itimadın vardır.

Bu an’ane ve taktik, meşrutiyet inkılabın dan başlar ve şakavet çığırında bütün zalimliğiyle sürüp gider. Bu taktiği arka planda idare edende Yahudilik erkan-ı harbiyesidir.

Bu taktik, sana bütün gerçek kahramanlarını unutturup sahtelerini: garp emperyalizmasına kozmopolitliğe, Yahudi’liğie yardımcı tipleri mefkureleştirmen için Yaman bir İsrailoğlu tertibidir. İlk masonlardan, küçük çapta münevver örneği Avrupa hayranlarından Mithat paşa, Namık Kemal gibi tipler, asıllarında cüce, her bakımdan değersiz ve zararlı hüviyet ve şahsiyetlerine rağmen işte bu taktiğin ortaya attığı ve pompalayıp şişirdiği kursaktan mamul dev heykelleridir. Daha neler ve neler?

Genç adam! Sen hep düşün! Düşün ki, sana sürdürdükleri bu kaba ve nefsani hayatın ötesine, varlık sebebine, hakikatlerin hakikatine ait bütün telkinler, senden cüzzam illeti gibi kaçırılmış ve sana leşe gibi iğrenç gösterilmiştir. İnsanoğlunun biricik meselesi olan sonsuzluk iştiyakı ve yaşanmaya değer hayatın hesabı etrafındaki insanlar sahtekarsa, şenaatlerini, Dürüstse ulviliklerini tespit, Fikir namusunun en küçük şartıyken, bunları top yekün reddeden ve yerine hiçbir şey getirmeyen bir devrin manasını düşün!

Genç adam! Hazmi ve tenasüli cihazlarının üstünde yaşayan ve hakkını bekleyen dimağı cihazına nafakasını ver: ve artık seni adam akıllı ürpertmeye başlaması gereken bir şafağın ilk söküntüsünde senden neler beklediğimizi kendi kendine tasarla! DÜŞÜN!

Musab Özen

DÜŞÜN!

Talim terbiye diye: itilaf zihniyetinin terbiye ettiği jön Türk anlayışıyla yazılan, bize tarihimiz diye yutturulan tarih kitaplarının, Altı yüzyıl boyunca çok uluslu Osmanlıyı, üç kıtaya hakim: böylesine ayakta tutan mefküreyi düşün!

Yardım eli uzatılmasını isteyen gayrimüslimleri, geri çevirmeyen, ülkelerindeki krizi kapıkule askerinin üniformasını göndererek çözen osmanlı’nın gücünü düşün!

Bizi tarihimizden koparmayı kendilerine misyon edinenlerin amaçlarını düşün!

Mondros ateşkes, sevr barış, diye, bizi nasıl yok etmek istediklerini yaşama alanı bırakmadıklarını sömürge pazarı yapmak istediklerini düşün!

Sevr Barış Antlaşması’nı al eline maddelerini düşün!

Trakya, Yunanistan’ın İstanbul uluslararası, Batı Anadolu Yunan sömürgesi olacaktı. Doğu Anadolu, Ermenistan, Adana, Fransa sömürgesi, Antalya, İtalya sömürgesi olacaktı. Bizi orta Anadolu’da bir iki ile hapsedip esir edeceklerdi. Bir süre sonra da asimile (Kültürleriyle bunu yavaş yavaş yapıyorlar şimdilerde de) Bu idealleri tarihte mi kaldı ?

Hayır hala bu hayallerini gerçekleştirme çabası içinde misyonerliklerini sürdürüyorlar. Bize düşen asıl tarihimizi, asıl kaynaklarından öğrenmek ve düşmanı iyi tanımak olmalı… Her Türk genci en az bir tarih Fakültesini bitirmiş kadar bilgili olmalı, eften püften değil. Hakikatlisinden Ne diyelim?

Yalan söleyen tarih utansın…

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

Necip Fazıl Kısakürek

NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN BİZLERE / Musab Yasir Özen

NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN BİZLERE

Musab Yasir Özen

Üstad’ı kaleme almak eserleri, kişiliği, inancı, edebi ve siyasi hayatı hakkında yazmak düşünceleri bir kalıba sıkıştırmak ve sunmak oldukça zor. Üstelik kelimelerin ustası… Uzun süren kalem ve kağıdın birbirine bakışması ardından vazgeçmek ve akışına bırakmaktı saatleri,

Mekanı cennet olsun….

Kalem erbabı olan kelimeleri bir araya getirdiğinde herkese payına düşeni farklı ölçülerde aldıran Üstad Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” içinde yaşanmışlığı anlatarak başlamıştı. Uzun ve Çileli yolu, görüntüyü kaleme alıyordu. Çoğu zaman nefes alan kelimelerdi her biri, kimi şiir oluyor kimi yazı, kimi okkalı bir cevap halinde sunuyordu her defasında ince çizgileri ile okuyucuyu hayret içinde bırakarak kendinden emin attığı adımlarla yazmayı yaşamakla özleştiren kimi zaman siyasi kimi zaman edebi ve dini yönleriyle bildiği doğrulardan boyun eğerek ilerliyordu. Üstad en çok edebi yönüyle şiirleri ile anılıyor iz bırakan sözleri duvarlara resim oluyordu. “ Saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum”

Zindandan iki hece diyerek başlayan “ mektuplar “ bir çok kişiye ilham vermiş hislerine tercüman olmuştur. Gecelerin hüzün olduğunu öğrendik. Ne zaman ne mekan tanıdık üstad sayesinde sevgi için. Bir çok eseri tiyatro ve sinema sahne’lerine taşındı. Şiirleri ile bazen sevgiliye bazen gökyüzüne kuşlara sunduk o ince elenen satırları.

Kimi zaman anladık, kimi zaman içinden çıkamadık yine de inandık yoluna sevdasına inandık. Usta şairin ölümü sadece ona inanan sevenleri değil, karşısında duranları dahi hüzünlü bir şaşkınlığa uğrattı. Ve bir üstad ancak bu kadar iz bırakabilirdi giderken bıraktığı o ince düşünülmüş vasiyetiyle, çizgisini değiştirmeden yolundan dönmeden boyun eğmeden çileli hayatı son bulmuştu .

Onu ilk “ Bir adam yaratmak” adlı eseriyle tanımış ve o kadar etkilenmiştim ki ardı arda tiyatroya ve sinema sahnelerini uyarlanmış halini izlemiş hayranlığım artmıştı. Daha sonra şiirleri girdi hayatıma. “ Kaldırımlar” da kaldı aklım her daim, “ peygamber halkası” adlı eseri ile aydınlandım. “ çöle inen nur” ve diğer eserleri ile sırayla tanıştım ve ben üstadı tanımaya çalıştıkça tanımanın dahi uzun bir yol olduğunu öğrendim.

Necip Fazıl Kısakürek KALDIRIMLAR

               Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
               Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
               Yolumun karanlığa karışan noktasında
               Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

               Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,
               Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
               Bu gece yarısında iki kişi uyanık:
               Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.

               İçimde damla damla bir korku birikiyor,
               Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
               Simsiyah camlarını üzerime dikiyor
               Gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.

               Kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi,
               Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
               Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
               Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.

               Bana düşmez can vermek bir kucakta,
               Ben bu kaldırımların istediği çocuğum.
               Aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta,
               Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

               Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
               İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
               Tak… tak… ayak sesimi aç köpekler işitsin.
               Yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler.

               Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,
               Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
               Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
               Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

               Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
               Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
               Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
               Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.

Musab Yasir Özen

www.musabyasirozen.com.tr

 

 

 

 

error: İçerik korunuyor !!!