İslami idrak vasıtalarından en mühimi akıldır. Kur’an çoğu yerde aklınızı kullanmaz mısınız mahiyetinde bizleri uyarıyor. İnsan doğru ile eğriyi ayırt ederken aklını kullanır. Onu hakem tayin eder. Aklı olmayanın dini de yoktur. Yani dini emirleri yerine getirme de mesul değildir.
İstek ve arzularımızın harice yansıtılması, başkalarıyla anlaşmak veya düşünce karşılaştırmaları yapmak sözlerimizle gerçekleşir. Bazen bir söz hayatımızı değiştirebilir. Tesirli bir şiir kalabalıkları hem etkiler, hem de harekete geçirebilir. Demek oluyor ki, sözün tesiri diğer kuvvetlerden daha etkilidir. Hele fikirler bir de hakka dayanıyorsa, ülkeler gönüller fethedilir. Edebi sanatının kıymeti hiçbir zaman ortadan kalkmaz. Bütün mesele Ölçülü olmaktır. Fert ve cemiyet Hürriyet adına, Beşerin fıtri yapısının aksine bir faaliyet içinde bulunuyorsa, fikre güce malik bulunanlar, bunları her bakımdan tenkit etmeye ve düzeltmeye hakları vardır. Cemiyetlerin kurtuluşu, hakikate göz yummaktır. Bilmediğini idrak edememektir. Bu asırda insanlık kendi eliyle yaptığı düzenlemelerle henüz olgunluk çağına girmekten uzaktır. Tarih ve hadiseler bunun canlı şahididir. Yaşanmış tecrübelere arkasını dönmüş, hem kalesini, hem de siperini kaybetmiştir. İskelet halinde var olduğu iddiasındadır. Bu ise boş bir hayaldir. Kahkahalar arasında feryatlar duyulmadığında, o toplum çarmıha gerilmiş demektir. Mukaddes değerleri sataşan doğruları yanlış tefsir eden, putlara toz kondurmayanların zemme edilmesi hak davayı savunanların birinci vazifesidir. Kullanılan vasıtalar zamanın geçerli silahları olmalı, feryatlar indirilmelidir.
Her devirde olduğu gibi, bu asırda da basın, kitap, gazete, broşür vb. Yayın organlarının her biri birinci kuvvet olmaktan çıkmamışlardır. Milyonları etkileyen haberleşme araçları, anında uzak dünya köşelerine yayılmak suretiyle tesirini icra etmektedir. Umumi efkar ehemmiyetli veya ehemmiyetsiz meselelerle meşgul edilmekte, kitleler kendi istikametleri nde kullanıla bilmektedir. Derhal söylemek lazım ki bütün bu faaliyetler hakikati gizlemek maksadıyla cereyan ediyorsa, elbette bunların karşısına çıkarak, örtbas edilmek istenen hakikatleri ortaya koyma gibi bir vazifemizin olduğunu itiraf etmek zorundayız. Haksızlık karşısında susanlar, dilsiz şeytanın çanını çalıyorlar demektir. Memleketimizde lâik rejimi arkalarına alıp İslam’a saldırmayı kendilerine vazife bilen Kemalistlerin susturulması, itirazsız İslam şuurunun yerleşmesi ile mümkündür. Umumi efkar yıllardır uydurulmuş bir dinle uyutulmuş, laik rejim silahı müslümanların sesini boğmuştur. Her gün insan beynini çürüten tartışmalar, fısıltılar ve gürültülerin umumi efkarda mide bulandırmasından başka bir şeye yaramamıştır. Parti tartışmaları, İlme diz Çöktüren “prof “taslaklarının acıklı halleri şeref bakımından iflas etmiştir.
Menfaat sevki ile taraf olma, beraberinde hakikatin üzerininde kapatılmasına sebep olmuştur. İğrenç batının zebunu olmuş bazı basının sahte sütunları ile bir yerlere sırtına yaslayarak yol alıyorsa, Hürriyet’in aslından, vicdanın sadeliğinden, aklın büyük zaferinden nasıl söz edilebilir! Ferdi hürriyet çığırtkanlığı adı altında cemiyetin üzerine püskürtülen her türlü ahlaksızlığın günümüzde ne içiyorlar açtığı ortadadır. Fazilet rejimi dedikleri demokrasinin hizmeti, ruh ve zihniyeti, başarısı bu derece fenalıkları şemsiye olmuş ise, hayat hakkımızı çeşitli tecavüzlerden nasıl koruyacağız. Gelecek nesil küfür girdaplarına teslim isteniyor. Onlar için aşk adı altında zina pususu, çağdaşlık adına teşhircilik, hoşgörülü kadına dinsizlik, eğlenceli bir hale getirilmiştir. Pez…., fahişeler, dolandırıcılar, lüzumsuz adamlar birinci derece Vatandaş olarak sahneye sürülmekte, gençlerin hayat istikametini alçaklar tayin etmektedir.
Şiirin tesisleri’ne gelince, mayasını hırs ve vahşetin koyu karanlığından alan şair taslakları, ahlak sükutunun birer temsilcisi olmuşlardır. Bir anda saman çöpü gibi alev alarak parlamışlar, tarife sığmaz bir şekilde de dönmüşlerdir. Hele bir de mukaddesata, tarihi kültür köklerine göstermiş oldukları at başı isyanları dehşet vericidir. Bunları yeniden hortlatmaya yeltenenler nöbet değiştirip yüz kızartıcı neticelere doğru yürüdüklerinin farkında değillerdir. Onlar için en büyük müsamaha cesaret ise laisizm’in temeline dayanır. Açık olan bu kapı hiç tereddüt etmeden Kemalist inkilap mahsulüdür. Kendi cephemize gelince şeytan Taşlar gibi, Şiirde kullanılan her kelime her mısra Hürdoğan insan iradesinin hak namına nişan alması gibidir. İnsan ruhunun bir ihtiyacı olan şiirin müspet ve hayırlı neticeler Doğurması en başta peygamber (s.a.v) tarafından desteklenmiştir. Şiirin insana yüklediği mananın reddi mümkün değildir. Gözden kaçmaması lazım gelen bir hususta Peygamberimizin (s.a.v) Şairi Hasan b. Sabit’e kürsü kurdurarak, Edebi şiirlerinin etrafa yayılmasına müsaade etmesidir. Hasan B. Sabit’e Peygamberimiz (s.a.s) “Allah”ım Onu mukaddes ruhla teyid eyle!” Diye dua etmiştir.
O devrin şairleri arasında Ka’b İbn-i Züheyr bulunuyordu. Henüz Müslüman olmamıştı. Hatta peygamberimiz (s.a.v) onun hakkında “kim rastlarsa Ka’b’ı öldürsün artık onun kanı helal kılınmıştır” buyurmuştu. Bu şahıs mekke fethi nde Kabe’nin örtüsü altına sığınmış olsalar dahi öldürülmesi, Resulullah (a.s) tarafından emir olunan kanı helal kılınanlardan birisi idi. Zira kalemini İslam’ın aleyhine kullanıyordu. Ka’b öldürüleceğini duyunca kaçmıştı. Nihayet İslamiyet yayılınca, Ka’b’ın Kardeşi kendisine mektup yazdı. Resulullah (a.s)’ın yanına gelip şehadet etmesini, af dilemesini istiyordu. Mektup ulaşınca Ka’b Hz.Ebu Bekire (r.a) haber gönderdi. Medine’ye gelip Müslüman olacağını, lakin kendisini himayesini almasını istiyordu. Ka’b Medine yolunu tuttu. Hz. Ebu Bekire (r.a) sığındı. Hz. Ebu Bekir (r.a) onu Peygamberimizin (s.a.v) huzuruna çıkardı. Ka’b özür ve af diledi. Şehadet getirerek Müslümanlığı kabul etti. Daha önce peygamberimiz (s.a.v) Aleyhinde kötü şiirler söylemiş ve yazmıştı. Müslüman olduktan sonra “Banet Suad” diye anılan Peygamberimizi (s.a.v) Methe’den meşhur uzun kasidesini okumuştur.
Ka’b’a “Şüphe yok ki Resulullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için sıyrılmış ALLAH’ın (c.c) Keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır” mealindeki beyitlerinde gelince Peygamberimiz (s.a.v) yanındaki muhacirlere bakıp gömleğinin yeniyle işaret ederek “Dinleyiniz” buyurduğu. Peygamberimiz (s.a.v) bu kasideyi büyük bir haz ile dinledi. O anda yanında hediye edecek başka bir şey olmadığından üzerindeki hırkasını çıkararak şair Ka’b’a hediye etti. Ondan dolayı bu kasideye “Kaside-i Bürde” denir. Hz. Muaviye (r.a) ın hilafeti zamanında bu hırkayı Ka’b’dan satın almak istemişti, vermedi. Ka’b vefat edince mübarek hırkasını Hz. Muavire(r.a) yirmi bin dirheme varislerinden satın aldı.
Hırka kendisinden sonra gelen halifelere intikal ettikten sonra, nihayet Osmanlı hükümdarı yavuz sultan Selim Han’ın Mısır’ı fethi ile mukaddes emanetler arasında İstanbul’a getirildi. Osmanlı sultanlarının son derece dikkat ve hürmetle muhafaza ettikleri bu Hırka-i Şerif halen Topkapı Sarayında Hırka-i saadet dairesinde Emanat-ı mübareke arasında mahfuz olup ziyaret edilmektedir.
Şiir her kavim de tabi hal almıştır. Her milletin kendine mahsus şiirleri vardır. Kullanılan lisan o milletin mensup olduğu Mashalat’a (barışına) uygun düşmeli , eli kalem tutan herkes kendi keyfine göre hareket ederse, kargaşa başlamış demektir. Hele bu devirde, zihinler küflenmiş lügat Uydurma kelimelerin ayla örülmüştür.
Milletin mazisinden gelen edebi, lisanı, tertibi, çalıların Savaşı gibi, cahillerin kötü niyetlerini kurban edilmiştir. Bizi asli hürriyetinden ayrılmaya mecbur bırakan şey, harf inkilabının kamusumuzu zincire bağlayıp, imhası ile neticelenmesidir. Nesiller arası anlaşmazlıklar, bozukluklar, “harf devrimi” adını verdikleri, Murdar çarşafın lisanımız üzerine çekilmesi, asırlardan gelen ve yazılmış olan bütün ilmi eserlerin İnkarı demektir. Yeni nesil ise bu dikenlerin arasında kendisini kaybetmiştir. Milli şair dediğimiz Mehmet Akif’i bile yazmış olduğu milli kültüre ve kimliğe ait Şiirlerini, anlamak için yine kendi kelimelerimizle tefsir etmeyiz, harf inkilabının açmış olduğu derin yaranın dehşetini gösteriyor. Arkadan gelen nice nesiller ise mezarlıklar içinde dedesinin mezar taşını bulup okumaktan ziyade, oturup Matem tutmaktan başka, kendini ruh kökünden ayıranlara lanet yağdırmaktadır. Şiir, yazının iç aleminde esen fırtınaların tercümanıdır. Onun kaleminden canlı, cansız varlıklar dile gelir. Bülbülleri öttürür, suları çağlatır, dağları konuşturur, en nihayet, yorgun düşer. Hakkın eşiğinde nefes nefese kalır. Mahzunluk için de af diler. Bir hiç olduğunu anlar. Mihrabını bulamayanlar ise, Milli değerleri ayaklar altına alıp, inkarlarıyla kör şeytanın söz persenginde boğulup giderler. Mühim olan alemi beka’da karşılaşılacak tavırdır.
Bu küçük eser, Hakka firar etme Nevin’den olup, ihmal ve kusuru bize aittir. Gayret bizden Tevfik ve yardım ALLAH’tan (c.c) dır.
Mustafa Özen
12.06.2020
www.musabyasirozen.com.tr
Etiketler : şuur şiirleri, Mustafa Özen, takdim, İslam, Kur’an, insan, şiir, söz, sözün tesiri, fikirler, hakk, Fert, cemiyet, fikre, idrak, insanlık, tarih, tefsir, dava, asıl, basın, Kitap, gazete, broşür, Haberleşme araçları, dünya, umumi efkar, hakikat, laik rejim, Kemalistler, prof, hürriyet, demokrasi, vatandaş, hayat, şair, hırs, kültür, cesaret, laisizm, Kemalist inkilap, şeytan, hak, mısra, peygamberimiz (s.a.v), ALLAH, devrin şairleri, Dua, peygamberimizin (s.a.v) şairi Hasan b. Sabit, müslüman, Ka’b İbn- i Züheyr, Helal, kahve, mekke, hz. Ebu Bekir, medine , af, şehadet, Banet suad, Kaside-i Bürde, Hz.muaviye, Hırka, yavuz sultan Selim, mısır, istanbul, Osmanlı, Hırkai Şerif, Topkapı Sarayı, hırkayı saadet dairesi Harf inkilabı, harf devrimi, Mehmet Akif, milli değerler

DÖNÜŞ ANCAK SANADIR
(ŞİİR)
Dönüş ancak Sana’dır
Kainatı yaratıp, hükümler koyan,
Hükmüne boyun eğmeyenleri alçaltan,
Kudret sahibi, bağışlayan
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Yeryüzü beşiğinde bizleri sallayan,
Sıra dağları, birer birer kazık yapan,
Her şeyi çift çift yaratan
Doğmamış, doğrulmamış olan,
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Dinlenmemiz için uyku veren,
Geceyi üstümüze örtü eyleyen
Maişet için gündüzü süsleyen,
Yaratılanları her an gözetleyen,
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Gökyüzü direksiz, yedi kat gök binası,
Gecelerde pırıl pırıl parlayan nur lambası,
Yağmur yüklü bulutlar bol su deryası,
Canlıların rızkına kefil olması,
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Rahmetin düştüğü yerden daneler, bitkiler çıkardın
Sarmaş dolaş bahçelerin tefekkürünü bize bıraktın,
Hüküm verme gününün tayini senin hakkın,
Elçiler gönderip, cihad meydanına attın,
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
O gün sura üfrülür bizler, bölük bölük geliriz,
Gök kapıları açılır hayretler ederiz,
Dağlar yürür Serap’a döner, kalırız çaresiz,
Kullarını hesaba çekmez, göndermeden öndersiz,
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Muhakkak takva sahiplerine kurtuluş vardır.
Hak muratlarına ermede onlara vardır.
Hakka yürüyenlere karşılıksız rızıklar yayılır.
Karun gibilerin malları, mülkleri kalanlara talandır.
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Cennet ehli dolu dolu kadehlerle serinler,
Orada buluşur Allah için birbirini sevenler.
Rablerinin ihsanı ve mükafatı onları bekler.
Peygamberlere bir olur Allah uğrunda şehitler.
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
O göklerin ve yerlerin, ikisi arasında olanların Rabbidir.
Huzurunda söz söylemek kimin haddidir.
O gün Cebrail ve melekler saf saf olup dizilir
Ve kainatın idarecisi, hem nimetlendiricisidir.
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Rahmandan izinsiz, mahşerde hiç kimse konuşamaz,
Konuşsa da ancak doğruyu söyler, eğriye kaçamaz,
İşte hak yol budur, gidilecek başka yol bulamaz.
Alemi nurlandıran kitabına karşı çıkılamaz.
Dönüş ancak Sana’dır
Dönüş ancak Sana’dır
Ademoğlu yakın gelecekte, ol emriyle uyandırılır.
Kendi ehliyle yaptıklarına bir bir bakılır.
Kafirler ne olurdu toprak olaydı diye şaşırır,
Müslümanların işittik itaat ettik sözleri, hedefe vardırır.
Dönüş ancak Sana’dır. (*)
(*)Esma-ül Hüsna (Allah’ın isim ve sıfatları). Bakara suresinin son iki ayeti Nebe suresinin bir kısmından atıf yapılıyor.
Mustafa Özen
www.musabyasirozen.com.tr
Etiketler : Dönüş ancak Sana’dır, Mustafa Özen, Kainat, Şiir, Hüküm, Sana, Kudret, Gece, Gündüz, Maişet, Gökyüzü, Yedi Kat, Gök, Yağmur, Rahmet, Cihat, Gök Kapıları, Dağlar, Serap, Takva, Cennet Ehli, Allah, Şehitler, Rabb, Cebrail, Ademoğlu, Kafirler, Mustafa Özen

SENSİZ MEVLAMIZ YARDIMCIMIZ
(ŞİİR)
Noksanlıktan münezzeh, selamet kaynağı,
Kurtuluşa erdiren, müminlerin sığınağı.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Yenilmez güç sahibi, büyüklüğünü açıklayan,
Her şeyi yaratan, şeklimizi güzel yapan.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Bizleri korudun, gözettin, beladan sakladın,
Zalimliğe gidem yolları, yasakladın,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Asla zulmetmeyen, adalet sahibimiz,
En büyük önder, lider peygamberimiz,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Tevbe etmemiz için kullarına mehil verdin.
Bu esnada hiçbirimizin rızkını kesmedin.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Mülkü dilediğine veren ve alansın.
Her bakımdan övgüye layıksın.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Kullarını diriltmek için öldüren,
Ebedi bir hayatı bize bildiren,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Yüce zatının görülmesi imkansız,
Mahiyetinin anlaşılması akılla tutarsız.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Azamet, yücelik ve kerem sahibi,
Kafirlerin ahirette yoktur nasibi,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Hakimiyetinde hükmünde hiç ortağın yok.
Az iyiliğe karşı veren, sensin çok.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Güneş ve kamer’i ibadet vakitleri için döndürdün,
Atom çekirdeği etrafında, elektronları yürüttün.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Ahşrette bütün insanların hesabı sende,
En ince ölçü yapılır, adalet ve denge,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Kulların istekleri yerine getirilir,
Dilediğine hesapsız zenginlik verir,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Şerde rızan yok, faydalıda rızan var.
Affına geldik, bizi kapından kim kovar,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Yeryüzünü canlılara döşek, göğü tavan yaparsın,
Zulmün her çeşidini yasaklayasın.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Şükrün karşılığını veren Gafuru’ş-Şekur’sun.
İsyancı kulların tevbesi için bekler, durursun.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Secde etmeyenleri berbat eder alçaltırsın,
Sana kulluk edenleri izzetli şerefli kılarsın,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Her işin isabetli, insanları itersin doğru yola.
Günahlardan dönmeyenler şeytanla kol kola,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Varlığının inkarı, kanunlarının reddi kimin haddine,
Varlığı kesin ve açık, kurtul gir islam dinine,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Bütün ve tek varlık, Rahman ve Rahim,
Yerlerin ve göklerin nurudur Kur’an-ı Hakim.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Varlığına işaretler, deliller şu kainat.
Tagutlara kul olmayanlara verir mükafat.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Ey nefsin arzularına mağlup mücrim kul.
Her nefes şükre gebe, tevbe et kurtul.
Sensin Mevla’mız, yardımcımız.
Bedenin ve ruhların gıdası sultanımız.
Senden başka yoktur ilahımız,
Sensin Mevla’mız, yardımcımız. (*)
(*)Esma-ül Hüsna’nın bir kısmından atıf yapılıyor.
Mustafa Özen
www.musabyasirozen.com.tr
Etiketler : Sensin Mevla’mız, Yardımcımız, Mevla, Mustafa Özen, Selamet Kaynağı, Mümin, Adalet, Lider, Peygamberimiz, Tevbe, Mevlamız, Ebedi, Sabırlı, Azamet, Kerem Sahibi, Güneş, Kamer, İbadet Vakitleri, Gofüruş, Şekür, Secde, İzzetli, Şerefli, İslam, Kainat, Rahman ve Rahim, Kuran-ı Hakim, Kul, Mustafa Özen Şiirleri

ESMA-ÜL HÜSNA’DAN
Her şey son bulur, baki kalan el’Ahir.
Eski hal muhal, bu alem zahir.
Kainatın delilleri, varlığına ez’Zahir.
O Allah ki her şeye el’Kaadir.
Kullarının tevbe etmesine müsaade eden el’Halim.
Tevbe etmezsen olursun zalim,
Noksan sıfatlardan tenzih edilen el’alim,
O Allah ki her şeye el’Hakim.
İsyankarları kahreden el’Kahhar,
Lufuna sığın isteme kahhar,
Yenilmez güç sahibidir el’Cebbar,
O Allah ki her şeye el’Gaffar.
Mustafa Özen
www.musabyasirozen.com.tr
Etiketler : Esma-ül Hüsnadan, Mustafa Özen, Baki, Al Ahir, Muhal, Zahir, Kainat, Ez Zahir, Tevbe, El Halim, Zalim, Al Alim, Allah, El Hakim, El Kahhar, El Cebbar, El Gaffar, Mustafa Özen Şiirleri

ZIRZOP GENÇLİK
(ŞİİR)
Bu asrın Zirzop gençleri,
Apiş arası, mevki ve şerefleri.
Dinlenmez sözleri, yırtık hikayeleri,
Nefis ve İblisten alırlar emirleri.
Aşk adı altında zina’dır ettikleri,
Sabah, akşam şarkıdır dinledikleri.
Bilinmez hangi soydan geldikleri,
Basiretleri körelmiş, temizlenmez pislikleri.
Papağan misali, üç kelimedir bildikleri.
İçtikleri kola, pizzadır yedikleri.
Marifetmiş gusülsüz gezdikleri.
Kabul edilmez şahitlikleri.
Ana, baba düşman mazeretleri,
Nuh’un oğlu kenandan yoktur haberi.
Okunmaz yazılan dilekçeleri.
Din-i mübin-i İslam’dır engelleri.
Parfüm sevdaları, gül kokusu nefretleri,
Hiçbir canlıya yoktur merhametleri.
Şafak’a kadar dizi futboldur seyirleri.
Ezan’dan habersiz nesilleri.
Kanlarında dolaşır kamalist telkinleri,
İçki, kumar, fuhuştur gelirleri.
Sevindirmektir işleri, kafirleri,
Zulmetmek de geçtiler eski kavimleri.
Yaradandan vardır şüpheleri,
Musallat ederler görünmez virüsleri,
Batılı hayranlarıdır vezirleri,
Başlarına bela, sahte tarihleri.
Evvela çarşı putlarıdır gördükleri,
Saygıda kusuru etmektir adetleri,
Putların üstüne çıkmaz fikirleri,
Soysuzla şahittir cehaletleri.
İnkılap kanunlarıdır mezhepleri,
Yetki iblisin, verir vesveseleri,
Çağdaş batıklıkta, kapanmaz gedikleri,
Cehennem gayyasından gelir sesleri.
Yamyamlara özenti kıyafetleri, dövmeleri,
Birbirine saldıran hayvan türleri.
Deli, sağır, dilsiz ve kör devletleri,
Hakir görürler asılan âlimleri.
Kim düzeltir bozulmuş karakterleri,
Asıl maksat, tanımaktır peygamberleri,
Yola getirdiler nice mücrimleri.
Bir yer gibi geçer, dünya dedikleri.
Ayağından ısırır düzenin köpekleri,
Gör ezanı, yükselten minareleri,
Unutma kafir ellerle, ipe çekilenleri.
Helak olursun, ehline vermezsen emanetleri.
Zirzop: Münasebetsiz.
Mustafa Özen
www.musabyasirozen.com.tr
DİPNOT: “Dönüş ancak sana’dır, Sensin Mevlamız, Yardımcımız, Esmaül Hüsna’dan, Zirzop Gençlik isimli şiirler, Mustafa Özen’in Şuur Şiir’leri isimli eserinden alıntı yapılmıştır. Her hakkı mahfuz ve www.musabyasirozen.com.tr ‘ye aittir.
Etiketler : Zirzop Gençlik, Mustafa Özen, Aşk, Papağan, Ana, Baba, Nuh, Kenan, İslam, Gül Kokusu, Şafak, Futbol, Ezan, Kemalist, Kafir, Kavim, İnkilap, Cehennem, Alimler, Peygamber, Dünya, Helak, Mustafa Özen Şiirleri